Gözlerimi araladığımda ilk birkaç saniye başıma giren ağrıyı gözardı edip etrafa bakmıştım. Epey bir dağılmıştı. Neyse ki evimde ve yatağımdaydım fakat ne olmuştu da bu kadar kötü bir hale gelmiştim?
Sarıldığım Yoongi'den ayrılırken baş ağrısı sinir edici bir hale gelmişti. Bir dakika Yoongi? Onun ne işi vardı burada? Nasıl da sarılmıştım ona? Biz nasıl bu hale gelmiştik? En önemlisi onun burada ne işi vardı?
TAM ŞU AN NE OLUYORDU?
"Kalk! Kalksana be!" Diyerek omzuna vurdum birkaç kez. Beni çok uğraştırmadan uyanmıştı. "Ne işin var burada? Neden geldin?" Gözlerini ovuşturdu. "Sana da günaydın sevgilim." Sırıtıyordu. "Bana cevap ver. Neden buradasın Yoongi?" Doğrulup yatak başlığına yaslandı. "Beni özlemişsin. O yüzden geldim." Söylediği şey sadece beni sinirden güldürmüştü. "Çabuk çık git evimden."
"Dün kucağımda beni bırakma diye ağlıyordun. Şimdi ne oldu?" İçtiğim şeyden dolayı her şeyi yapabilecek kapasiteye sahip bir insandım. O yüzden Yoongi ne diyorsa kesin yapmışımdır ben. Rezillik diz boyuydu. "Yalan söylemeyi kes ve kaybol."
Gülümseyerek bana yaklaştı. "Seven days a week, seven different sheets, seven different angles." Kulağıma fısıldadığı şarkı sözcükleriyle ne ima ettiğini anlamamak aptallık olurdu. Ben donakalırken o ayağa kalkıp göz kırpmıştı. Neden bunları söylediğini anlamaya çalışıyordum fakat o çoktan çıkıp gitmişti.
Ben de ardından salona girdiğimde Alex'i görememiştim. Neredeydi ki bu? Banyoya ve mutfağa baktığımda da görememiştim. Telefonuma kısaca bakınca Alex'ten gelen mesajları okumuştum. Akşam Yoongi gelir gelmez onu kovmuştu kısacası.
Dağılan salonu toplarken dün akşamdan beynimde kesik kesik bulunan sahneler birleştiğinde kendimi parçalayasım gelmişti. Her şey Yoongi gelene kadar iyiydi. Ben ve Alex güzelce dertleşiyorduk ama Yoongi beyimiz yerinde duramayıp evimi basmıştı! Madem geldi ben neden kucağına oturuyorum ki? Salak mıyım acaba? Evet, salaktım.
Az önce Yoongi'nin söylediği sözler de dün benim sürekli onun gözlerinin içine bakarak söylediğim sözlerdi.
AH DELİRECEĞİM!
Onu arzulamaktan başka yaptığım bir şey de yoktu ki zaten!
UTANÇ KAYNAĞIYDIM!
Elimi yüzümü yıkayıp üzerime temiz kıyafetlerimi geçirmiştim. İlk derse yetişmem mümkün değildi ama en azından ikincisine gidebilirdim. Devamsızlık yapmayı seven biri değildim. Elimden geldiğince derslere katılıyordum. Hem bugün gitmeyip evde ne yapacaktım ki? Tüm gün Yoongi'yi düşünüp kriz geçirirdim.
Çok fazla dolanmayıp işlerimi halledip okula geçmiştim. Dersimin olduğu kata geldiğimde Yoongi'yi görünce hiç de şaşırmamıştım. Jimin ve Taehyung'la sohbet ediyordu. Amfide ki ders bitmediği için mecburen dışarı da bekliyordum ve bu hiç de güzel değildi. Hele de Yoongi ve arkadaşlarının da burada olması bu katı hiç çekilmez hale getiriyordu.
Göz ucuyla onu izlerken üçü oturduğu sandalyelerden kalkıp merdivenlere yönelmişti. Tamam, ders başlayana kadar ben orada oturabilirdim. Kimse kapmadan oraya ilerleyip sandalyeye otururken Yoongi'nin oturduğu kısımda bir telefon görmüştüm. Bu onun telefonuydu sanırım. Düşürmüş olmalıydı. Almamda da bir sakınca yoktu bence. Hem rehberinden arkadaşlarından birini bulup onlara haber ederdim.
Etrafa göz gezdirerek telefonu almıştım. Kenarında ki tuşa bastığımda ekranda beliren fotoğrafım yumuşamama neden oluyordu ama ben asla yumuşamayacaktım. Yoongi'ye geri dönmeyecektim. Her neyse bunu boş vererek şifreyi girip telefonu açtım. Ah evet, yine ben vardım. İçimdeki ses telefonu karıştırmamı öyle istiyordu ki. Hatta bana baskı bile yapıyordu. Biraz baksam olmaz mıydı acaba? Of!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seven |Sope✔
RomansaYoongi'nin açısından çok da kötü bir şey olmamıştı. O yaptığından pişman değildi. Hatta iyi bile yapmıştı fakat Hoseok ona çok kızgındı ve affetmeyecekti. Bu da son kararıydı. Peki Yoongi pes edecek miydi? Asla!