Barış "Ya olum yok birşeyim diyorum niye acile geldik te durduk yere şimdi?" Diye mızmızlanıyordu. Kerem elini sert bir şekilde Barış'ın alnına vurup ateşini ölçtü.
"Gerzek sabahtan beri ateş içinde yanıyorsun. Havale geçirip te başımıza kalma diye getirdik seni. Sanki hastane seni yiyecek bok var ya"
Sekreter "Bu kağıdı hemşireye verin o anlar. kan değerlerinizi ölçtürün sonra serum takılır" diyip gönderdi.
"Yemin ediyorum Barış sen bi an önce iyileş bak senin ağzına sıçmayan da Yunus değil."
Barış Yunus'a dönüp "Sanki ben istedim. Gideydin sen de Berkan ile bak şu an onun götünden kepekler çekiyor" "serum olduğunu bilseydim gelmezdim zaten emin ol Barış"Kerem sesli bir şekilde öfleyip ikisini de susturmuştu. Odaya tam girerken hemşire olabildiğince güler bir yüz ile "Merhabalar,hastayı koltuğa alim ben" diyip koltuğu gösterdi hemşire
Yunus iğneyi görünce beti benzi atmıştı Kerem ve Barış gülmemek için direniyordu. Hemşire başını kaldırıp "Rica ediyorum kolunuzu sallamayın" Barış sessizce başını sallayıp gülmeyi kesmişti.
Hemşire işini bitirip "bu tüpü bırakıp sizin serumunuzu takıcam onun için biraz bekleyin" Barış sessizliğini bozup "başka hemşire yok sanırım."
Hemşire işlerini halledip odaya doğru beraber çıkarken "malesef,olan hemşireler şu an ameliyatta. Gece saat 2 olunca kimse gelmiyor çoğunlukla" diyip ufak bir bakış attı arkasındaki adamlara.
Yunus lafa atlayıp "hemşire hanım valla zor ikna ettik. Sabahtan beri ateşi düşmüyor. En son havale geçirecek diye getirdik." Hemşire kısa bir şekilde gülüp serum malzemelerini hazırlamaya başladı.
Barış'ın yanına geldiğinde elini alnına götürüp "gerçekten niye bu kadar çok beklediniz ki? Ateşin en az 40 dereceyi gösterir" diyip serumu takmaya başladı
Barış bi an "Gollerimizi tahmin edemezsin ama" dedi. Hemşire anlam veremeyip boş boş Barış'ın suratına bakmıştı. Barış gözü ile hemşirenin boynunda asılı duran sarı kırmızı isim kartını isaret etti.
"Bu dikkati sağlığınızda da görmeyi dileriz efendim. Hem siz futbolcu değil misiniz,sizinle ilgilenen doktor yok mu hiç?" Hemşire serum suyunu ayarlayıp odadaki üç adama baktı.
Kerem öne atılıp "var ama antrenman ve maç harici fazla ilgilenemez" hemşire gözlerini devirip "meslektaşım ama,sanki gören sanacak koca şirketi işletiyor. Başka işi mi var da alla alla ya" odada çok kısa bir kahkaha kopmuştu.
"Valla hasta ile bu kadar konuşan nadir hemşire gördüm." Hemşire Yunus'a dönüp "fanatik olduğum takımın oyuncuları olursa neden olmasın. Değer bilin yorgunluktan bayılmak üzereyim."
Kerem tam konuşacakken hemşirenin telefonu çaldı. Telefondaki kişiye 'tamam' diyip hızla kapıdan çıktı. Çıkarken "serumun suyunu ellemeyin,geçmiş olsun" diyip kapıyı kapattı.
Yoğun bakıma çağrılmıştı. Ameliyattan çıktıktan sonra diğer hemşirenin uyarması ile odaya çıktı. Serum bitmek üzereydi. Ateşine baktığında normal derecedeydi. Biraz daha suyu hızlandırıp odadan çıktı.
Barış'ın tamamen serumu bittiğinde serumu çıkarmaya yine aynı hemşire gelmişti. "Geçmiş olsun ateşin normal seviyede. Bir daha da bu kadar geç gelmeyin ciddi sorunlar olabilir,ve bu sorunlar kariyerini de etkileme oranı yüksek" hemşire tekrar geçmiş olsun diyip odadan çıktı. Mesaisi de bitmişti.
Barış gil de acilden çıkış yapmışlardı. Yolda Barış telefondan kafasını kaldırmayınca Yunus "Ne yapıyon lan sen yapıştın telefona?" Barış kısa bir süre Yunus'a bakıp "Şu hemşirenin hesabını arıyordum"