Alarmın çalması ile uyanıp üstümü giyindim. Her zamanki işlerimi halledip. Moliye mamasını koyup evden çıktım.
Tesise vardığımda beni kahvaltıya davet ettiler. Giderken Miraç'ı da görmüştüm. Sırıtıyordu, bu kadar mutlu olabilecek ne vardı onu da anlamıyorum. Ama beni tedirgin ediyordu bakışları.
Ve niyeyse bana çok tanıdık geliyordu sıfatı ama onu daha önce hiç görmemiştim. Fazla kafama takmayıp yemek odasına gittim. Kısa bir Günaydın ile Kerem ve Abdülkerim'in ortasındaki boş sandalyeye oturdum.
"Sıkıntı olur mu ya oturdum ama?" Abdülkerim bana dönüp "Yok kız ne sıkıntısı. Ailenin parçasısın niye sıkıntı olsun" minnettar bir gülüş sunup önüme konulan kahvaltı tabağına baktım.
Benimle birlikte birkaç çalışan daha vardı. Biz oyunculardan ayrı kahvaltı yapıyorduk. "Ya abi ben at yemi yemek istemiyorum. Bizim çalışanlardan ne farkımız var Allah için" Halil'in mızmızlanmasına karşılık "çünkü biz top peşinde değiliz." Yunus Halil'e dönüp "aldın mi cevabını Halil?"
"Abi düşman mıyız biz? Gelen geçen Gizay'ı savunuyo ya" Halil'e topluca gülüp ben yanıt verdim. "Çünkü benim burada geçmişim var Halil'cim. Sen hatırlamazsın belki ama Yunus, Nando falan beni iyi bilir. Eskiden burada staj yapıyordum, sizinle ilgilenmiyordum. Ama babam sayesinde de tanıyabilirsiniz beni aslında. Bi zamanlar Galatasaray'da çalıştı. İzmir'de şirketi falan var ama hala Galatasaraya çalışıyor."
Kazım bana dönüp "Abla babanın adı ne?" Kazım'a dönüp "Yusuf Yelegen de tanımazsın ya bence" Kazım bana şaşırır gözlerle bakıyordu. "Abla şaka mısın nasıl tanıyamam. Ablam orada çalışıyor." Valla ne yalan söyleyim bu bilgiyi ben de yeni öğrendim.
"Babama diyim de bari müdür falan yapsın ablanı" dediğime çoğu kişi gülmüştü. Bu kadar espiri yeteneğim var mıydı, yoksa bunlar mı herşeye gülüyor anlam veremiyorum. Kazım sırıtarak "valla Abla yok demem. Ama ablam duyarsa bana biraz kızabilir." "Aramızda kalırsa kimse duymaz." Diyim göz kırpmıştım.
Bu mükemmel anı kapının çalması bölmüştü. Gelen kişiyi görür görmez bütün modum düşmüştü. Miraç İcardi'ye dönüp "Mauro Röportajın var. Yemekten sonra üst kata gel" Tabi hiper zeka Türkçe konuşunca İcardi mala bakar gibi adamın yüzüne bakıyordu. Araya girip
Tienes una entrevista después de cenar.
Yemekten sonra Röportajın varmış.Entiendo, gracias, pero ¿por qué no hablaba español?
Anladım, teşekkürler ama niye ispanyolca konuşmadı?No lo sé, debe haber estado distraído. Buenas entrevistas
Bilmiyorum, dalgınlığına gelmiştir. İyi RöportajlarGracias.
Teşekkür ederim."Tamam gelecekmiş" Miraç yaptığı şeyin farkına varınca "bi an istemsiz Türkçe konuştum. Senin de isponyolca baya iyiymiş ama, başka dilerde biliyor musun?" Samimi olmayan bir sesle "dört dil biliyorum. İngilizce, İtalyanca, ispanyolca, bide çok az Rusça" takımın tercümanı Anıl abi bana dönüp "Gizay biz seni direkt Tercüman yerimize alalım nasıl fikir"
Anıl abiye gülüp "Yok abi ben sağlık bölümünde yeterince cebelleşiyorum. Teklif için teşekkür ederim" Miraç da giderken 'bence Anıl'ın teklifini düşün derim Gizay' diyip gitmişti. İçimden 'sen dedin ya yapmak istiyorsam da yapmam top kafa'
Lafım bittiğinde Abdülkerim ve Kerem'den bir kahkaha çıkmıştı. Acaba ben içimden değil de dışımdan mı söyledim? Okan hoca ne olduğunu sorunca yok birşey hocam diyip kestirip atmışlardı.