1|

105 10 1
                                    

...

İlahi bakış

"Tanrıçam bu kabul edilemez! Böyle bir şey yapamazsınız. Sizi mahvederler. Ne olur gelin vazgeçin bu işten."

Tanrıça sinirle genç adama döndü;

"Kes sesini! Sen kimsinde bana ne yapıp yapmamam gerektiğini söylüyorsun? Senin haddine mi düşmüş bana akıl vermek."

Tanrıçanın kükremesiyle yerine sindi genç adam. Karşısındaki kadından Fazlasıyla Korkuyordu, Lakin dilini de tutamıyordu.

"Tanrıçam bağışlayın. öyle bir amacım yoktu. Ben sadece.. size zarar gelsin istemem"

Derin bir nefes aldı Tanrıça, iyiden iyiye sinirleniyordu artık.

"Bana bak aptal herif; bana gelecek zararı bırakta ben düşüneyim, sen değil. Ve unutma ki senin görevin benim emirlerimi sorgulamak değil, onlara harfiyen uymak. Eğer tek bir emrim daha sorgulanırsa.."

Diyerek sustu tanrıça. Cümlenin devamını getirmemişti fakat bu kadarı bile adamın korkudan titremesine yol açmıştı.

Güldü genç tanrıça, ondan korkulmasını seviyordu. Tüm Krallıklarda adı canavar diye anılıyordu. Yaptığı katliamlarla, acımasızlıklarıyla tanınıyordu.

"E-emriniz nedir tanrıçam?"

Tanrıça sırıtarak cevap verdi:
"Orduları hazırla siveryus, yeni bir savaş kapıda ve ben bu savaşı kaybetmeyeceğim."

Derin bir nefes alarak sözlerine devam etti tanrıça:

"Tüm müttefiklerimize haber sal siveryus, bu akşam hepsini sarayıma davet ettiğimi ve önemli olduğunu söyle."

"Emredersiniz." Diyerek sustu komutan, ardından devam etti;

"Merakımı mazur görün lakin bir şeyi sormak istiyorum tanrıçam. Tüm krallıkları yanımıza toplasak bile kutsal diyardan destek gelmedikçe Afrodit'e fazla direnemeyiz." Tanrıça ona hak verdi bu konuda.

"Onunda bir sırası var siveryus, onunda bir zamanı var. Bekle ve gör."

"İzninizle tanrıçam."

Siveryusun gitmesiyle, arkasını
dönerek kadehinden bir yudum aldı Tanrıça. Çok kan çıkacaktı, çok kan akacaktı ve eğer akıllı hareket etmezse bu kana onunki de eklenecekti. Bundan hiç kuşkusu yoktu.

İlerleyerek hemen yan tarafındaki koltuğa oturdu ve karşıdaki aynadan kendini incelemeye koyuldu..

Önce beyaz saçlarına baktı, sonra mavi gözlerine, sonra yavaş yavaş gözleri boynuna indi, daha doğrusu boynundaki mühre. Elini kaldırarak boynuna dokundu, dokunmasıyla dayanılmaz bir sancının bedenine nüfuz etmesi bir oldu.

Daha öncede mühür yüzünden benzer acılar çekmişti lakin bu kez farklıydı, bu kez daha çok acıtmıştı.

Her yerde aramıştı eşini fakat bir sonuç vermemiş, eşinden ufak bir emareye bile rastlamamıştı.

Her gece rüyalarına giren adam, özlemini kat ve kat daha fazla arttırıyordu.

Hiç görmediğin bir şeyi özleyebilirmiydin? Tanrıça özlüyordu.

Bir yandan da korkuyordu çünkü bu savaşta eşini ona karşı kullanabilirlerdi, Bu da tanrıçayı endişelendiriyordu.

"Neredesin?" Diye fısıldadı tanrıça. Bir umut, belki bir cevap gelir diye fısıldadı.

Hiç bir şey olmadı, hiç kimse gelmedi. Tanrıça yine bir başına kaldı...

...

Sizce Norianın eşi kim?
Yada nerede?

Devam edecek...

CANAVARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin