2|

53 10 7
                                    


...

Aynadan son kez kendime baktıktan sonra, tam kapıya ilerleyecekken, benden önce davranarak Siveryus içeri girdi.

"Tanrıçam, misafirleriniz geldi. yemek odasında sizi bekliyorlar." Demesiyle yüzümde ufak bir sırıtma belirdi. Onlar benim ayağıma gelmişti. Hiç kimsenin yapamadığını ben yapmış, yedi farklı ırkın liderini kendi ayağıma getirtmiştim.

"Sen çık Siveryus, geliyorum şimdi."

Hızlı adımlarla kapıya ilerledim ve koridora çıktım. biraz yürüdükten sonra yemek salonu karşımdaydı. Siveryus'a işaret vermemle kapılar iki yandan açıldı. Şimdi ise karşımda yedi hükümdar, yedi farklı güç vardı.

Büyük bir kibirle en baş köşeye oturdum.

"Öncelikle hepiniz hoşgeldiniz, sarayıma şeref verdiniz.. Sizleri buraya neden çağırdığımı merak ediyorsunuzdur. Lafı dolandırmadan direkt sadede geleceğim, boş konuşmayı da sevmem, boş konuşanı da. Kısa keseceğim. Bu savaşta benim yanımda saf tutacaksınız, her biriniz beni destekleyecek, yanlızca benim emirlerime itaat edeceksiniz."

Diyerek keyifle kadehimden yudumladım. Her birinin yüzünde tereddüt ve endişe vardı. Tereddütün sebebi; Afroditle uğraşmak istemiyorlardı. Endişenin sebebi ise; kabul etmezlerse canlarından olacaklarının bilincindeydiler.

"Evet, kararınız nedir? Zamanınız daralıyor. Tik tak tik tak.
Saat sizin aleyhinize işliyor."

Bunları öyle bir tonlama ve yüz ifadesi ile söylemiştim ki bir an, çok kısa bir an ben bile kendime şaşırmıştım.

"Yüce Tanrıça Noria ben kendi şahsım ve halkım adına sizin yanınızda saf tutmaktan memnuniyet duyarım." Elfler benim tarafımdaydı. İşte bu iyiydi.

"Teşekkür ederim reflen, elfleri arkamda görmekten en az senin kadar bende memnuniyet duyarım" diyerek gözlerimi diğerlerinde gezdirdim. Ve kadehimden bir yudum daha aldım.

"Tanrıça Noria ben kendi şahsım ve halkım adına sizin yanınızda saf tutacağımızı bildirmekten büyük bir onur duyarım." Cadılar da arkamdaydı

"kaderin cilvesine bak hele astar, bir zamanlar bana Canavar diyen cadılar şimdi benim emrim altında, benim yanımda duruyor. Taktiri ilahi işte, ne yaparsın." Diyerek şuh bir kahkaha attım. Astarın yüzü bozarmıştı. Tanrı şahit güzel kadındı, ve sayemde yüzüne mor da fazlasıyla yakışmıştı.

"Tanrıçam, ben kendim ve halkım adına her koşulda ve şartta sizin yanınızda yer almaktan büyük bir sevinç duyarım"
Kara melekler de benim yanımdaydı. İşte bu çok daha iyi bir haberdi.

"Seni ve halkını yanımda görmekten memnuniyet duydum barnos, Teşekkür ederim." Diyerek gözlerimi diğer dört liderde gezdirdim.

"Tanrıça Noria, halkım ve ben sizin yanınızda olmaktan şeref duyarız."
İblisler de benimleydi. Güzel bir haber daha. Gülümseyerek yanıt verdim;

"Seni ve halkını arkamda görmekten onur duydum sermante." Buna karşılık ufak bir tebessümle baş selamı verdi. Eveet dördü gitti kaldı üçü.

"Biz ölümlüler olarak bu savaşa katılmak istemiyoruz efendim. Mazur görün, lakin bu bizim için çok ağır."

Bu adamı hiç sevmiyordum zaten. Ölse hiç bir şeycik de olmaz. Tam aksine bu dünya bir oksijen israfından kurtulur.

"Yanlış yaptın sebastian hemde hiç yapılmaması gereken kişiye. Benim sözüm senettir. Bir şey istersem ya olur, yada olur. Başka bir seçenek yok. Hem kendini , hem halkını tehlikeye attın. Sen kendine acımıyorsan ben hiç acımam bilesin."

Diyerek Siveryusa işaret verdim. Benim işaretimle Siveryus iki kolundan tutarak ayağı kaldırdı ve sebastian'ı kurtulması zor bir kıskaca aldı.

"Efendim, efendim ne olur affedin bağışlayın ne olur." Diye yakarmasıyla daha çok sırıttım.

"Beni tanıyan tanır; Bu âlemde bana yanlış bir defa yapılır. Yapan da O yanlıştan sonra yanlızca bir defa nefes alır. Çünkü o ikinci nefesini alamadan ben ecel olur, azrail olur ensesine çökerim. Herkes, bu masada oturan herkes ayağını denk alacak. yoksa biraz sonra bu faniye olacaklar misliyle sizin de başınıza gelir."

Dedikten sonra ayağı kalktım. Yavaş adımlarla Sebastian'a ilerledim. Tam önünde durduğumda ise acıyan gözlerle onu süzdüm.

"Yazık olacak desenize bu yüze."

Elimi yavaşça saçlarına dokundurdum. Benim temasım ile inlemesi bir oldu.

Bu defa oynamayı bırakıp, elimde bir ateş yarattım, ve doğruca o ateşi tutuşturarak, acı haykırışlarını dinlemeye başladım.

Boşuna Canavar demiyorlardı bana. Bari lakabımızın hakkını verelim.

"Herkes haddini, hududunu, duracağı yeri bilecek! Şu saatten sonra bunuda mı ben öğreteyim size? Hepiniz haddinizi bilin. Bilin ki kaleminizi kırmayayım. Ocağınıza ateş düşürmeyeyim. Canımı sıkmayın ki o tatlı canınızı almayayım."

Ardından susarak sebastian'ın cesedine dikkat kesildim. Hak etmişti, Vesselam.

"Büyük oynuyorsunuz tanrıçam, bunun yaptırımları da büyük olur. umarım farkındasınızdır."
Yönümü törnaya çevirdim bu defa.

"Ben bu işin yaptırımlarını da, o ateşte yanmayı da göze alarak girdim bu işe törna. Şimdi ise benimle birlikte kimlerin yanacağını seçmeye çalışıyorum." Diyerek alaycıl bakışlarımı gözlerine çıkardım.

"Unutmayın ki bu hayatta en çok neyden korkarsanız onunla sınanır, onun acısıyla yaşarsınız. Korkmayın ki yanmayın. Yakmayayım."
Diyerek kapıya doğru yürüdüm. Kapının önünde durduğumda ise son bir kez dönüp arkama baktım.
"Toplantı bitmiştir."

Hadsizliğe tahammülüm yoktu ve sanki herkes benim inadıma haddini aşıyor, sınırlarımı fazlasıyla zorluyordu.

Korkuyorlardı. Yanarız diyorlardı.
Herkes bir ateşten bahsediyordu, lakin bilmedikleri bir şey vardı; ben o ateşin bizzat kendisiydim ve ortalığı ateşe vermekten çekinmeyecektim.

...

Sebastian sizce ölmeyi hak ettimi?
Noria doğrumu yaptı?

Devam edecek.

CANAVARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin