1. Bölüm Yollar

39 5 1
                                    

Annem hep kendini kaybetme derdi. Ben kendimi kaybettim, mutluluk sarhoşluğuyla yok oldu benliğim. Kendini kaybetme çünkü hayat seni kırar derdi. Ve kırdı.

Ben kırıldığım yerden beni kıranla çiçek açıyorum şimdi.

...

Yollar bizi her zaman bir yerlere çıkartır. Yolların kehanetleri vardır bana göre. Mutluysan o yol bir gün seni ağlayarak adımlayacağına dair mühürler.

Şarkıda da söylediği gibi 'şimdi ıssız sokaklarda kalbimde biri var' kalbim dopdolu geçtim o yolu. Midemde kelebeklerle, göğsümde yangınla, dizlerimin bağı çözülmüş ve yüzümde emsali görülmemiş bir gülümsemeyle.

Tabii kehanetin işleyeceğini unutarak...

O vardı karşımda. Bankta oturmuş ve arkası dönük beni bekliyordu. Hedefe yaklaşmak ister gibiydi adımlarım. Hızlı ve kendinden emin.

Şimdi olsaydı yine giderdim. Yine çıkardım o sokaktan onun karşısına. Ama olmadı.

Masamda oturmuş kitap okumaya çalışıyordum, sadece çalışıyordum. Çünkü aynı cümleyi yirmi birinci okuyuşumdu. Derin bir solukla kitabı kapatıp arkama yaslandım. Beynim kendi kendine konuşuyordu, ruhumdan en ufak bir ses yoktu, vücudum yorgundu belli ki gözlerim artık kapanmak istiyordu.

Ağlamamaya yemin etmiş o kadın son bir ayda tüm yılın acısını çıkartmıştı.

Yatağıma girdim yıldızları andıran, galaksiye benzeyen ve tüm odayı aydınlatan gece lambalarımı teker teker kapattım. Bilgisayarımdan ezbere bildiğim bir çocuk filmi açıp yatağıma uzandım.

Geceleri daha da zordu. Öptüğü yerler acıyor, göğsüm öyle yanıyordu ki üzerine buz koysam buzu da yakardı. Kokusunu, sıcaklığını, sesini ona ait olan her şeyi on kat daha fazla özlüyordum.

Telefonuma baktım. Arkadaşlarıma yakarışlarıma verdikleri cevaplar ve alakasız bomboş bildirimleri bir kerede silip, sosyal medyanın karanlık dünyasına bıraktım kendimi.

Bir video, iki video, üç video, dört video derken saatin farkına bile varmamıştım. Gece yarısı olmuştu bile çoktan. Ne bir mesaj vardı ne de bir arama, bu günü de bitirmiştim.

Sonra bir şey oldu.

Bir videoya denk geldim. Hiç tanımadığım bir adam, kameranın karşısına geçip kehanetlerden bahsediyordu. Ama öyle boş bir kehanet değildi bu.

"Mutluluk bir kehanettir. Üzüntü bir kehanettir. Evet aklınıza 'çok gülen çok ağlar' geldi değil mi? Benzer bir durum ama işler farklı burada. Kehanetler aslında yazılmaz, siz onları yaşantınızla var edersiniz. Bir düşünün, çok mutlu olduğunuz bir yerde şimdi nasıl derbeder bir haldesiniz? Ya da tam tersi. Yapmanız gereken tek şey, kehanetin size ne getireceğini beklemek. Ve bazen sıra dışı şeylerin de olabileceğini unutmamak."

Saçma. Olabilir mi?

Benim kehanetim neydi o zaman. Nerede yazmıştım acaba kehanetimi? Aynen böyle boş şeylere inanıp aklını oyala kızım. Yol yakınken uyu sen.

...

4-5 saatlik uykuyla bindiğim otobüste cama kafamı yaslamış yolları izliyordum. Daha iki hafta öncesi bu yolları nasıl bir heyecanla, mutlulukla, neşeyle gittiğimi tarif bile edemezdim. Şimdi yollar sanki bomboş sanki içim gibi onlarda enkazlarla dolu.

"Alina!"

Korkuyla sol tarafıma döndüm; "Ne oldu?"

Başka Bir EvrendeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin