6

11 4 0
                                    

Çatalca'ya geldiğimizde adresin doğru olup olmadığını bilmiyordum. Ama kapıda durduğumuzda doğru geldiğimizi anlamıştım. Parayı taksiciye uzatıp kapının önünde durdum ve kapıya vurdum. Korumalardan biri kapıyı açtı. "Demirarslan geldi mi?"

"Evet, içerdeler."

Başımı sallayıp yanından geçtim. Demirarslan camekândan beni gördüğü için kapıyı çalma gereği duymamıştım. Kapıyı da bizzat kendisi açmıştı. "Merhaba," dedim ilk kez karşılaşıyormuşuz gibi.

Hiçbir şey demeyip antreden ayrıldı. Salona geçince ben de kapıyı kapatıp peşinden gittim. Salona girdiğimde gözlerim herkesin üzerinde gezindi.

"Merhabalar." Sesimi neşeli tutmaya çalışıyordum.

"Neredesin sen?!" dedi Kadir abi bir hışım ayağa kalktığında.

"Önce şirkete gittik-"

"Sonra beni atlatıp polisle konuşmaya gittin."

"Öyle demeyelim." Ayakta duruyordum ve bana bakıyorlardı.

Kaan "Ee, kendini nasıl tehlikeye attığını anlatacak mısın?" diye sorduğunda Derya'ya baktım.

Başımı sallayıp salondaki iki merdivene oturdum. "Gerçekten nereden başlayacağımı bilmiyorum. Bir anda oldu işte. Bir anda buna karar verdim. Yani aslında bir anda sayılmaz ama bir anda oldu. Tam olarak bir anda da değildi." Derin bir nefes aldım. "Birileri zorunlu olmadığı hâlde bizim için bir şeyler yapıyorken, dahası Kaan benim yüzümden vurulmuşken-"

"Ben senin yüzünden vurulmadım. Haa, senin yüzünden olduğunu düşünüyorsan düşün." İfadesi her zamankinden ciddiydi. "Çünkü vurulmam yalnızca beni ilgilendirir. Vuruldum diye veya başıma herhangi bir şey gelecek diye, kendini suçlasan da bu konudan uzak durmayacağım."

"Neyse ne. Vuruldun mu, vuruldun. Doğrudan veya dolaylı yoldan benim yüzümden mi, evet." Konuyu nasıl bağlayacağımı bilmiyordum. "Evine gidip işe yarar bir şey bulmaya çalıştım."

"Bir polisin evinde?" dedi Kadir abi şaşkınlıkla. Başımı salladım. "Ya fark etseydi! O zaman ne olacaktı?"

Gözlerimi yumup derin bir nefes aldım. "Ama fark etmedi. Çünkü profosyonel bir yalancıymışım," dedim kocaman gülümseyerek.

Demirarslan bundan memnun olmamış gibi kaşlarını çattı. "İşe yaradı mı bari?"

"Evet." Çantamdaki dosyaları çıkardım. "İşe yaradı."

"Aklına ne koydun da gittin oraya?!" diye sordu Kadir abi.

"Sanırım en baştan anlatmam gerekiyor." Başımı salladım ve boğazımı temizledim. "Fuat komiser gidecekken elime bir kâğıt tutuşturdu. Bir adres ve numara yazılıydı. Kendince oraya gidip veya onu arayıp anlatacak bir şeylerim olduğunu düşünmüş. Peşinden dışarı çıktığımda telefonla konuşuyordu. Selçuk Şekeroğlu'ndan bahsetti. Bir de bazı dosylardan bahsetti. Ben de bir şekilde gidip o dosyaları almam gerekiyor diye düşündüm." Demirarslan'a döndüm. "Kusura bakma. Kandırdım seni ama kandırmasaydım kimse o dosyaları alamazdı."

"Nasıl aldın peki?" diye sordu Kaan.

Gülümsedim. "Küçük bir oyun oynadım, onu da bu oynuma alet ettim. Vee dosyaları buldum."

Kadir abi yüzünü buruşturdu. "Yaparken ne bekledin? Alkışlayacağımı falan mı?" diye sordu. Bugün sinirli olası tutmuştu herhâlde.

"Niye yaptığımı söylemiştim," dedim göz devirerek.

"Bir polisin evinden dosya çaldın! Dosya çaldın! Bir polisin evinden, anlıyor musun?" Cümleleri ögelerine ayırmayı zaten biliyordum. "Bunu fark edecektir. Parmak izi bırakmışsındır. Hatta kamera bile olabilir," dediğinde ofladım.

Yaramızda Saklı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin