"Bir daha! Bir daha! Bir daha!"
Hep bir ağızdan çıkan o cümle ve susmak bilmeyen alkış yapan o eller, hayranlıkla, musmutlu bakan binlerce yüz, gökyüzünde ki ışıl ışıl parlayan yıldızlara benzeyen binlerce göz hepsi onlara bakıyordu. Tuna ise nefes nefese kalmış zıplamaktan ağrıyan ayakları, bağırmaktan ağrıyan boğazı, akor basmaktan su toplamış elleriyle ve de terden sırılsıklam olmuş üstü başıyla izliyordu karşısında ki tüm seyirciyi.
O kadar güzel ki bu manzara! Anlatılmaz yaşanır. Sol tarafında duran Erdem yanına gelmiş yaklaşıp kulağına doğru biraz yüksek sesle konuştu çünkü ortam çok gürültülü olduğu için birbirlerini biraz zor duyuyorlardı.
"Ne yapalım? Son bir kere daha mı çalsak?" Dedi heyecandan ve mutluluktan dolup taşan gülümsemesiyle. O an Tuna arkasına dönüp Serter'e işaret verdi, Serter, Tuna'nın işaret verdiğini görünce ufak ufak başladı davulla ritim atmaya.
Mikrofona doğru yaklaşıp ellerini havaya kaldırıp alkış tutmaya başladı Tuna, tüm herkes çığlık çığlığa onunla birlikte ritim tutmaya başlamış deli gibi eğleniyordu.
"Madem çok istediniz, kaldır ellerini havaya!! Hazır mısın kudurmaya Ankara!" Ve son bir kez daha kendime yalan söyledim'i çalmaya başladılar.
Nihayet konser bitmiş, hepsi bitik bir hâlde kuliste koltuklara yığılmış bir vaziyetteydi. Tuna elinde telefona dalmış yanında oturan Okan elinde tuttuğu boş su şişesini havaya atıp tutuyor, Erdemle Serter ise muhabbet ediyorlardı.
En sonunda Okan şişeyi masanın üstüne bırakmış Tuna'ya bakıyordu. Dirseği ile hafifçe dürtükledi Tuna'yı. Tuna telefondan başını kaldırıp ona baktı bir şey diyeceğini anlamış yüz ifadesiyle.
Tuna: ne oldu?
Okan: ne yapıyorsun?
Tuna: sence?
Okan: ben ne bileyim? Bu kadar telefona bakmazsın sen normalde şaşırdım biraz.
Tuna: seninde gözünden bir şey kaçmıyor maşallah! Normalde bu kadar dikkat etmezsin.
Okan: ne zaman çıkıyoruz, eve gidip duş alıp yatmak istiyorum ben.Okan'ın bu sözleri üstüne kulis kapısının tıklatılma sesi gelir kulaklarına.
Erdem: sen o işi unut kardeşim bak daha fanlar ile görüşücez.
Okan: Serter ile sohbet etmiyor muydun? Ne ara beni dinlemeye başladın?
Erdem: dibdibeyiz ya hani, siz de bizi duyuyorsunuz.
Serter: lan ne alaka? Bir şey anlatıyoruz şurda sen kalkmış Okan'ı dinliyorsun. Anlatmıyorum daha da.Kulisin kapısı bir kez daha tıklatılır, içeri grubun menajeri girer.
Serkan: arkadaşlar hayranlarınız geliyor toparlanın bir an evvel.
Tuna: tamam gelsinler.Serkan diğer işler ile ilginlenmek için kulisten çıkmıştır.
Tuna: bırakın şimdi tartışmayı, sonra anlatırsınız millet geliyor.
Serter: yok ya anlatmıyorum ben.
Erdem: Serter abartma ya!
Serter: Git başkalarını dinle sen hadi abicim hadi.
Okan: sen de ne diye beni dinliyorsun? Al işte sabaha kadar tribiyle uğraşacaksın şimdi.
Erdem: hallederim ben merak etme.Bir zaman sonra hayranlar kulise gelmeye başlar, hepsi onlarla ile sohbet edip hallerini hatırlarını sorup resim çekilip giderler. Son kalan kişileri de kulise aldıktan sonra artık kimse kalmamıştır içeride, hepsi ortamdaki gürültüden ve kargaşadan yine yorgun düşmüştür.
Tuna: üff! Ne çok kişi geldi bugün böyle?
Okan: hangi birine yetişeceğimi şaşırdım ben.
Erdem: al benden de o kadar!
Serter: çıkıyor muyuz artık? Bir an evvel eve gitsek iyi olacak. Yorgunluktan ölüyorum.
Tuna: araç geldi galiba, birazdan çıkarız.O sırada bir koşuşturma sesi gelir, hepsi dönüp kulis kapısının olduğu yöne bakarlar fakat bir kapı açılma veya kapanma görüntüsü yoktur.
Erdem: ne oluyor?
Serter: anlamadım bende?
Okan: yine kavga falan çıkmıştır belki, bar sonuçta burası, kimin ne olduğu neyin ne olduğu belirsiz.
Tuna: Okan haklı her zamanki gibi birileri içerken dozunu kaçırmış birbirine girmiştir sarhoşluktan.Hep birlikte toparlanıp mekandan çıkmak için hazırlanmışlardır. Mekan Ankara'nın Çankaya ilçesinde ki 6:45 tir.
Tuna önden ilerlemiş kulisin arka kapısını açmış diğerlerini bekliyodur, onlarda toparlanmış Tuna'nın yanına gelmişlerdir, hepsi beraber çıkacakken yine koşuşturma sesi gelir ve bu sefer kapı gürültülü bir şekilde açılır.
Şaşkınlıktan ne olduğunu anlayamamış öylece kalakalmıştır hepside.
İçeriye yirmili yaşlarda bir kız girmiştir, içeriye girip kapıyı hızlıca kapatıp olduğu yerde kalmış donuk yüzle onlara bakıyodur. Kendini toparlayarak hızlı adımlar ile yanlarına ilerlemeye başlamıştır.
Tuna, Erdem, Serter ve Okan ne olduğunu hâlâ anlamamış olsalarda kızın yanına doğru giderler.
Nefes nefese kalmış olan kız soluklanmaya çalışır bu arada ilk konuşan da Tuna olur.
Tuna: merhaba, iyi misiniz?
Özge: iyi- iyiyim teşekkür ederim, ben özür dilerim bu konserinize gelmeyi çok istiyordum ama yetişemedim. Zor da olsa kulise girebildim hepinizden çok özür dilerim. Bu arada özge ben.
Tuna: memnun olduk özge, özür dilemeye gerek yok, gel otur şuraya bi sakinleş.Tuna, Özgeyi koltuğa oturması için eli ile işaret etmiş beraber o yöne doğru ilerlemişlerdir, peşlerinden Erdem, Okan ve Serter de gelmiştir.
Erdem: neden yetişemedin peki özge?
Özge: şey işten çok geç çıktım, ondan dolayı yetişemedim.Erdem nedenini anlamadığı bir şekilde pek fazla inanmamıştır ona, sanki gizlediği bir şey varmış gibi bir hâli vardır Özgenin. Yinede bunu belli etmemiştir.
Tuna: neyse önemli değil insanlık hâli, olur bazen öyle.
Özge: sanırım gidiyorsunuz, ben sizi fazla tutmayayım. Zaten sizi kısa bir süre görüp gidecektim.
Serter: estağfurullah olur mu öyle şey?
Özge: sağolun, iyi ki varsınız.
Okan: sende sağol.Özge oturduğu yerden kalkıp kapıya doğru gider, diğerleride onu yolcu etmek için ayaklanır.
Tuna: geldiğin için teşekkür ederiz.
Özge: ben teşekkür ederim, hepinizi de çok seviyorum iyi bakın kendinize.
Tuna: sende iyi bak kendine, görüşürüz.Özge hepsine sarılıp hızla uzaklaşır oradan. Tuna, Erdem, Okan ve Serter yine bu hâline anlam veremeyerek ardından bakarlar.
Erdem: kız bi tuhaf.
Okan: evet banada öyle geldi, bir şeyden korkuyor sanki.
Tuna: ne alaka? Saçmalamayın iş çıkışına denk gelmiş ondan böyle oldu.
Erdem: bilmiyorum ama bana normal gelmedi bu hâli.
Serter: neyse takmayın kafaya belki bir daha görmeyeceğiz onu.
Tuna: hadi gidelim o zaman, çok yorulduk.Tekrardan arka kapıya yönelirler ve oradan çıkıp araca binip evlerine doğru yol alırlar. Bir kaç saat içerisinde evlerine varmışlardır. Hepsi de sırası ile temizlenip odalarına çekilmiş yatıp uyumuşlardır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ne Olur Uyandır Beni! (Seksendört)
Fiksi PenggemarSiz kardeş lafını altı harfe sığdırmışsınız biz ise yere göğe sığdıramıyoruz. Kardeşlik öyle bir denizdir ki dibi bulunmaz, öyle bir sırdır ki, her gönül kaldırmaz, öyle özeldir ki vicdanı olmayan anlamaz! Kuşkusuz ki dostlar her şeyden önce gelmeli...