+
Jungkook'u ilk kez, babamın odasında okula gitmeyi reddettiğim için azarlanırken görmüştüm. İki aydan daha uzun bir süre önceydi. Oturduğu koltukta bakışlarını üzerime dikmiş, gözlerini kaçırma gereği bile duymadan sadece bana bakıyordu. O zamanlar kafam karışıktı, babam beni uzun yıllar sonra aniden yanına çağırmıştı. Ne beklediğimi bilmiyordum ama kesinlikle beni bu tür bir okula göndermesini beklemiyordum.
Reddettim, gitmek istemediğimi açıkça dile getirdim ama aldığım karşılık henüz adını bile bilmediğim bir adamın önünde azar işitmekti. O gün yüzünde bir anlığına gördüğüm alaylı gülümsemeyi asla unutamıyordum. Daha onunla tek kelime etmeden önce bana karşı kin beslemesi kanıma dokunmuştu. Gözleri, dudağını çekiştiren yarım yamalak tehlike dolu gülümseme ve etrafa yaydığı kafamı uyuşturan yoğun enerji yüzünden midem yavaşça tepetaklak oldu, dizlerim sıvıya döndü ve neredeyse düşeceğimi hissettim.
O gün onun hakkında fark edebildiğim çok fazla şey yoktu. Dikkatim tüm bu etkenlere rağmen ilk defa gördüğüm bu adamda değil, yıllar sonra görebildiğim babamda ve onun hiç de sıcak bir karşılama gibi hissettirmeyen tokat etkili sözlerindeydi. O karanlık gülüş sonrasında zihnim Jungkook'un üzerine sakın yaklaşmayın tarzı uyarılar içeren kırmızı ışıklı bir tabela astı ve babama odaklanmamı sağladı. İşler elbette renkli tabelanın istediği yönde gitmedi ama o gün bundan ibaretti. Sonrasında aklımdaki görüntüleri birbirine bağlayan halatlar tamamen kopmuştu.
Jungkook'un kolları arasında hıçkıra hıçkıra ağladığım ve bana hâlâ beni serseme çeviren hissini kollarımdan, omuzlarımdan ve sırtımdan atamadığım sarılmayı verdiği geceden sonra onu anlamak için film kasedini yaklaşık iki buçuk ay geri sardım ve zihnimde bizi ilk tanıştığımız güne götürdüm.
Utanarak itiraf ediyordum ki benim bir karakterim yok. On dokuz koca yıl yaşadım ama belli bir rengim, bir tane bile olsa karakteristik özelliğim yok. Benim için kurulabilecek tek bir cümle, adımın önüne getirilebilecek beni anlatan tek bir sıfat yok.
Karakter, kişisel özellikler ile içinde yaşanılan çevrenin değer yargılarından oluşur ve aile, okul ve çevre içinde, çocukluk çağından itibaren gelişmeye bir şekilde biçimlenmeye başlar. Ben, bir karakterin oluşmasına olanak sağlayacak hiçbir faktör olmadan büyüdüm. Bütün gün bir evin içindeyseniz bir karaktere ihtiyaç duymazsınız. Bir yola sapmanız, bir seçim yapmanız gerekmezse adınızın yanındaki karakter özelliği kutucuklarından hiçbirine çentik atılmaz. Eğer etrafınızda yeterince insan yoksa sizi onlardan ayıracak o rengi bulmaya çalışmazsınız.
Jungkook'un karşısına ilk çıktığımda renksiz, tamamen saydam işe yaramaz çatlaklardan ve kırıklardan geçilmeyen bir cam gibiydim. Ne yapacağımı bilemedim, onunla savaşacak bir karakterim yoktu. Bana hangi sebepten ötürü böyle bir muamele gösterdiğini anlayacak kadar sosyal hayat tecrübesine de sahip değildim. Kendimce bir yol buldum. Bunca zaman sadece onun rengini yansıttım.