Albay masasının arkasına geçip koltuğa oturdu.
"Ayşe, biliyorsun ki, savaş bitse de, durumlar hala gerginliğini sürdürüyor. Sözleşmeye esasen rusların buraya gelmesiyle beraber ermeni silahlı çeteleri de Karabağ'ı terketmeliydiler. Fakat hala dağlarda, ya da rusların himayesinde saklanıyor ve her gün bize karşı provokasyon düzenliyorlar. Onları etkisiz hala getirmek ve devletin güvenliğini sağlamak da bizlerin görevi. Yani anlayacağın işimiz hiç kolay değil..."
Albay konuştuktan sonra bir az duraksadı. Bir şey düşündüğü yüzünden belliydi. Sonra yeniden devam etti.
"Şehit Tümgeneral Rehim Kerimbeyli hepimiz için tam bir örnek insandı. Senin de onun kızı olarak üzerine düşen görevi en iyi şekilde yerine getireceğine eminim"
Albayın yüzündeki ciddilik bir an kayboldu ve yerine sıcak tebessüm belirdi.
"Yeni görevin hayırlı olsun, teğmen. Başarılar dilerim. Başka sorun yoksa, çıka bilirsin".
Hemen ayağa kalkarak hazır ola geçtim. "Sağ olun komutanım".
Odadan çıktıktan sonra valizimi de alarak koridorda irerlemeye başladım. O sırada Ferit ve tanımadığım bir kızla karşılaştım. İkisi de bana yaklaştı. Ferit yanındaki kızı göstererek "Ayşe teğmenim, tanışın, bu sağlık asteğmeni Firengiz Seymurova. Kendisi ekibimizin sağlık görevlisi. Fira, bu da ekibimizin yeni üyesi teğmen Ayşe Kerimbeyli", dedi.
İsminin Firengiz olduğunu daha yeni öğrendiyim bu kız güleryüzle tanışmak için elini uzattı.
"Tanıştığımıza memnun oldum, Ayşe teğmenim". Ben de aynı şekilde tebessüm ederek elini sıktım. "Ben de memnun oldum, Firengiz".
"Ben epey acıktım. İsterseniz yemekhaneye geçip bir şeyler atıştıralım".
Firengiz Ferit'in bu teklifi üzerine "Vallah güzel olurdu, üsteğmenim", dedi. "Bence de iyi fikir" deyerek onlara katıldım.
Yemekhaneye vardığımızda içeride neredeyse kimse yoktu. Masaların birine geçip oturduk. Üçümüzde birer tost ve çay istedik. Tostlar gelene kadar Ferit'le Firengiz arasında kısa konuşma geçti.
"Üsteğmenim, Türk askerlerinden haber var mı?".
"Şimdilik yoldalar, yakın zamanda varırlar buraya".Türk askerleri bizim askerlere eğitim ve destek amaçlı bir sürelik misafirimiz olacaklardı.
"Duyduğuma göre çoktan görev yapan rus askerleri gitmiş, yerine yenileri gelecekmiş".
"Sanki çok işe yarıyorlardı da, üstüne yenileri de geliyor".
Ferit böyle demekle çok haklıydı. Ruslar asla barıştan yana değildiler. Zaten Karabağ sorununu yaratan onlardı. Kendi çıkarları için Kafkazyada daim savaşın olmasını isterler. Rus barış güçleri Karabağda kalan illegal silahlı ermeni çetelerini çıkarmak yerine onları himaye ediyor, üstelik bize karşı provakasyonlar düzenliyorlardı. Ermenilere arabalarda silah taşımak da vazgeçilmez alışkanlıklarıydı. Onlar yüzünden kaç defa şehit vermiş, yaralılarımız olmuştu. İşte bu yüzden onlar için barış gücü kelimesi tırnak içinde olmalıydı. Çünki ruslar tarih boyunca buraya barış değil, savaş getiriyordu hep. Ve ne yazık ki, bu olay hala devam etmekteydi. Büyükbabamın bir lafı vardı: "Nerde urus varsa, orada hep kan-bela var demektir". Eskiden bunu pek iyi anlamasam da, şimdi ne demek istediğini çok iyi anlıyordum.
Tostlarımız geldiğinde çok acıkmış olduğumu farkettim. Yemeğe başladığımızda Firengiz Ferit'e soru ünvanladı.
"Üsteğmenim, ev işini hallede bildiniz mi?". "Karargâhın yakınlığında küçük bir ev ayarladım. Hepimize yetecek kadar odası var. Akşama geçeriz". "Harika. Ekibimiz diğer üyesi kim peki, öyrene bildiniz mi?". "Kim olduğunu tam olarak bilmiyorum, ancak Türk askeri olacağını söylediler". "Kardeş dayanışması yani". "Aynen öyle".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tatar kızı
AdventureAyşe çocukluğundan beri babası gibi asker olmak arzusuyla yanıp tutuşur. İkinci Karabağ Savaşı'nda babası Rehim Kerimbeyli'nin şehit olmasıyla da bu dileğini gerçekleştirmek kararını verir. Askeri keriyerine başlayan Ayşe teğmen rütbesine yükselir...