5. Toplantı

45 9 31
                                    

Sabah erkenden Albay İbrahimov üçümüzü odasına çağırdı. Kapıyı çalıp "Gelin!" komutuyla odaya girdik ve albaya asker selamı verdik. Albay eliyle koltuğu işare ederek "Oturun, çocuklar" dedi.

"Sizi önemli gelişmelerden haberdar etmek için çağırdım. Gelen emre göre bu günden itibaren Rus barış gücü askerleriyle beraber ortak gözlem noktalarında hizmet edeceksiniz.

Tabii ki bu haber hiç de güzel değildi bizim için. Fakat yapacak bir şey de yoktu...

"Bu haberi sevmediğinizden eminim.  Lakin emir emirdir. Ama sizinle açık konuşacağım, çocuklar. Karşıdakilerin Rus olduğunu, onlardan her an her şeyin beklendiğini sakın unutmayın. O yüzden gözlerinizi dört açmanız ve çok dikkatli olmanız gerekiyor. Bunu yapabileceğinizden eminim. Görevinizde bol şanslar"...

Odadan çıkar çıkmaz Sinanın ilk söylediği şey "Oğlum düşünsenize, birlikte çalışacağımız kişiler geçen günlerde bizi kandırıp kaçıranlar çıkıyormuş bir de. Ne komik olurdu değil mi?" oldu...

🔥

A few hours later...

"Sinan senin ben ağzını..." diye Ferit ağzında geveledi...

Görev yapacağımız gözlem noktasına gelmiştik. Aniden arkadan birisi rusça "Vay vay vay. Kimler varmış burada" dedi alaycı ses tonuyla.
Arkamızı döndüğümüzde bunlar Ferit'le Sinan'ı kaçıranlardı. Üç  kişiydiler. Konuşan da benim mayından kurtardığım gerizekalıydı. Ferit ve Sinan onları gördükleri an öfkelendiler. Ferit tam da onu vurmak için üzerine gidiyordu ki, Sinan'la ben durdurduk.

"Sizin ne işiniz var lan burada?!"

O pislik herifse "Aaa, ne kadar da ayıp. Yeni görev arkadaşlarınızı böyle karşılamak hiç doğru değil" dedi. Sesinde hep alaycılık vardı ve tam bir ukalaydı.

"O yanındaki köpekleri de al, def olup gidin. Gözüm görmesin sizi buralarda"

Üçü de piç piç sırıtıp duruyorlardı. Bizi sinirlendirmekten zevk aldıkları belliydi. Sonra yine o konuşmaya başladı. "Asıl köpek olan sizsiniz. Hep başkalarının kuklası oldunuz, en çokta biz Rusların, hâlâ da öylesiniz zaten".

Bu kendini ne zannediyordu böyle?! Dayanamayıp sinirle karşısına geçtim. Gözlerini Ferit'den çekip bana baktı dikkatlice.

"Hey, bana bak sen. Gerçek köpek görmek istiyorsan kendinize ve yanınızda gezdirdiğiniz pislik ermenilere bakın önce. Kendi çıkarlarınız için bir-birinizi kullanan ikiyüzlü zavallılarsınız"

"Vay be, küçük kedicik sinirlenmişe benziyor. Bak ne deyeceğim. Bir dahaki sefere bana hatırlat, tasma getireyim sana. Yanındaki köpekler için ihtiyacın olacak"

Bu sözleri söyledikten sonra yanındakilerle beraber gülmeye başladı. Omuzumdan astığım tüfeği çıkarıp ona doğru tuttum. Tüfeği ters tuttuğum içinse şaşırmışlardı. Karşımdaki it herif bir silaha, bir bana, bir de yanındakilere baktı. Sonraysa az öncekinden daha da büyük bir kahkaha  patlattılar.

Bir tane sağlam tekmeyi tam da bacakları arasına geçirdim. Acıdan iki kat kıvrıldı. Daha sonra tüfeğin tersiyle yüzüne vurdum ve yere yığıldı. Diğerleri ise daha ne olduğu  anlayamamışlardı. Yerde acıdan inleyen kankalarına bakıyorlardı. Onun da burnu kanıyordu ve iki eliyle bacak arasını tutuyordu.

Arkamda duran Sinanla Ferit'i görmesem de yüzlerindeki şaşkınlığı hissede biliyordum. Elimdeki tüfeği doğrultub yarı alaylı, yarı sinirli sesimle "Başka isteyen var mı?" diye sordum. Bana şaşkın şaşkın baktıktan sonra ikisi de eğilip onu kaldırmaya çalıştılar. Ancak sinirle arkadaşlarının elini itip kendisi ayağa kalktı. Hışımla yanımızdan geçip gitti. Diğerleri de onun peşinden çıkıp gittiler. Arkamda duran Sinan'la Ferit'e döndüm. Yüzlerindeki ifade çok komikti.
"Ayşe?" dedi Ferit yavaş ses tonuyla. Ne var manasında bakış attım. Sinan'sa "Sen az önce ne yaptığının farkında mısın?" dedi. Ve birden ikisi de kahkaha patlattılar. Önce şaşırsam da, sonra ben de onlara eşlik ettim...

Tatar kızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin