Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
<Game Of Survival> İkinci Başlangıç Bölümü; Zaaflar Ve Takıntılar.
Fazlasıyla yoğun ve yorucu geçen bir perşembe gününün ardından eve geldiğimde tüm vücudum ağrıyordu. Saat gece bir civarıydı, evim de tektim, çünkü sevgilim Jungkook iş seyahatindeydi.
Yalnız başıma evde kalmak ergenlik dönemimden beridir en büyük korkularımdan biriydi ama bu gece o kadar yorgundum ki tek düşündüğüm ılık bir duş alıp hızlıca yemek yemek ve sonrasında kendimi uykunun güzel kollarına bırakmaktı.
Siyah uzun çizmelerimi çıkartıp kapının yanındaki rafa koyduğumda derin bir nefes aldım ve üstümdeki kabanı girişte bulunan askılığa astım. Holden yavaş adımlarla odama geçtim, gözüme çarpan ilk gecelik takımını ve iç çamaşırlarını alarak banyoya yöneldim.
Yarın izin günümdü ve ben yüksek ihtimalle tüm günü uyuyarak geçirecektim, Jungkook'un iş seyahatinde bulunduğu zaman dilimlerinde ya evde takılır, ya da birkaç arkadaşımla buluşurdum fakat bu aralar içimden arkadaşlarımla buluşmayı geçtim, konuşmak bile gelmiyordu, kabuğuma çekilmiş gibiydim.
Zor da olsa üstümdekileri çıkartıp duşa girdiğimde işimi bitirmem yaklaşık yarım saatimi aldı, bu kadar uzun sürmesinin sebebi saçlarımın ince telli ve çok çabuk yağlanıyo olmasıydı. Bir dönem bu durum o kadar canımı sıkmıştı ki zihnimden kafamı kazıma düşünceleri geçmişti.
Saçlarıma birkaç tane onarıcı krem sürüp kurutma işlemini tamamladıktan sonra pijamalarımı giydim ve esneyerek mutfağa doğru yöneldim. Evde yemek var mı yok mu, ondan bile haberdar değildim. O denli bocalamıştım her şeyi. Düşündüğüm tek şey aylardır üstüne yoğunluk vermiş olduğum projemdi.
Yaklaşık beş yıldır ulusal bir inşaat şirketinde mimarlık yapmaktaydım. Bu zamana kadar bir sürü bina tasarlamış ve restore etmiştim, verdiğim çabanın sonunda aldığım meblağ da gayet yerindeydi, hatta çok ama çok yerindeydi. Çünkü maaşımı dolar üzerinden alıyordum.
