18'

4.5K 457 39
                                    

Jeongguk'un Ağzından

Bir delilik yapmıştım. Taehyung'un kapısının önünde elimdeki sushi paketiyle duruyordum ve neden bu deliliği yaptığımı bir kez daha düşünüyordum. Yine de yapmıştım ve aldığım yiyecekten sonra da geri adım atamazdım işte. Bu yüzden iki parmağımla kapıya vurduğumda evde olduğunu bildiğim Taehyung'tan karşılık alamamıştım.

Kapıyı açmayacağını o an fark etmem kötü olmuştu, demek ki menajeri evinin anahtarına sahip olduğu için bu kadar rahat olmalıydı. Sushi paketiyle birlikte evin bahçesinde camların önünden dolaşırken gördüğüm evin içiyle birlikte devam ettim.

Ve beklemediğim bir anda alt katta olan stüdyosuyla karşı karşıya kalınca duraksadım. İçerideydi, önündeki büyük mikrofona şarkı söylüyordu. Elleri sürekli klavyenin üstünde geziyordu, durdukça önündeki kağıt parçalarına kalemle bir şeyler yapıyordu. Anlamıyordum, çünkü ezelinden beri müzikle aram dinlemek dışında bir ilişkide olmamıştı.

Aksine Taehyung ise müziği hayatının merkezine koymuş biriydi. Gözlerimin önünde dikkatli bir şekilde o kadar odaklı çalışıyordu ki, bir şarkı için bu derece hararetli çalışmasına anlam verememiştim. Aslında şarkıyı bana yazdığını sonradan öğrenecektim ama burası şimdilik önemli değildi.

Ona aldığım sushiyi taze olarak yemesini istiyordum, iki gün de görememiş olmanın getirdiği bir avuç aptallıkla cama vurduğumda Taehyung'un elindeki kalemi bırakmasına sebep olmuştum. Şaşkınlıkla bana bakarken camı açmak için bana doğru yönlendirdiği adımlarla onu izlemeye başlamıştım.

Dağılmış görünüyordu, gerçekten dağılmış görünüyordu. Demek ki müzik yapmak onun için bu kadar önemli olmalı diye düşündüm, doğru düşünmüştüm.

Yağlanmış olduğu belli olan saçlarını gizlemek için kapüşonu başına geçirdiğinde benim onun tabiriyle kirli halini görmemi istemediğini düşündüm. "Ne işin var burada senin? Korkuttun beni cama vurunca." elini kalbine koyup gerçekten korkmuş bir surat ifadesine bürününce çocuk gibi sushi paketini kaldırıp salladım ve "Sana taze sushi aldım." dedim.

Taehyung başının belası olduğumu bana tatlı bir gülüşle belli ettiğinde, "Kapıya geç, içeri gel bari." diye yanıtlamış ve adımlarımı kapıya doğru yönlendirmişti. O arada üstü güzel koksun dye parfümünü boca etmişti fakat bunu eve girene kadar anlamamıştım ama fark ettiğim anda da komik gelmedi değil.

Sushi paketini oturma odasındaki masaya bıraktığımda, "Birkaç gündür ulaşamadık sana bir anda ortadan kayboldun. Jisoo seni aramış durmuş endişelenmiş, aynı şekilde Mingyu da. Bana da yarın konuşalım demiştin üstünden iki gün geçti, merak ettim neden bir anda kaybolduğunu." diyerek hepimizi endişelendirmiş olduğunu ona açıklamaya çalıştım. Bu dediklerime karşı mahcup bir ifadeyle yanıma geldiğinde açıkladı menajerinden duyduğum durumu.

"İlham geldiğinde stüdyoma çekilirim ve hayattan soyutlarım kendimi. İlhamıma engel olacağını düşündüğüm için, bir nevi koruma mekanizmam gibi. O yüzden telefonum kapanmıştı açmadım, menajerim de zaten durumu anlayıp eve gelmişti. Yemek yemek ve ihtiyaçlarımı gidermek dışında ben de odadan çok çıkmadım. Üzgünüm endişelendirdiğim için."

Mahcup ifadesini bozmayarak iki bardak dolusu soğuk içecek getirdiğinde "Yiyelim mi?" diye sormuştu aldığım paketi işaret ederek. "Ben yedim, seviyorsundur diye sana aldım sadece." diyerek kendimi ifade ettiğimde şaşırdı. Paketi hızlı bir şekilde açtığında pirinçlerin üzerindeki kesilmiş somonların olduğu sushiden bir tane alarak ağzına attı direkt.

"Sushiyi çok sevdiğimi nereden çıkarttın peki?" yarı dolu ağzıyla konuştuğunda güldüm. Deniz ürünlerini seviyordu, sushiyi de sever diye düşünerek almıştım. "Bilmem, öyle hissettim." diyerek onu yanıtladığımda soya sosunu sushiye boca ederek yemeye devam etti. Acıkmış görünüyordu, tabii kendini odaya kilitlediği için açlığına çözüm bulabildiği bir zaman yaratmıştım.

Koyduğu içeçekten boğazım kuruduğu için içmek adına uzandığımda Taehyung yemek çubuklarıyla dudaklarıma bir tane somon sushi uzatmıştı. "Ye lütfen, tek başıma yediğimde garip hissediyorum." diyerek ısrar ettiğinde geri çevirmeyerek uzattığı sushiyi yemiştim.

"Ne zaman dönmeyi planlıyorsun peki?" ağzımdaki sushiyi yuttuktan sonra sorduğum soruya karşın Taehyung gözlerime baktı. "Bitmek üzere, dönerim bir iki güne." anladığımı belli eden bakışlarımla onu onayladığımda, Taehyung televizyonun kumandasını masadan alarak televizyonu açtı.

"Film izleyelim mi?" televizyonu didik didik karıştırırken sorduğu soruya karşın, onunla vakit geçirmenin güzel olacağını düşünerek onayladım. "Güzel olur, atıştırmalık almadım ama." diyerek ellerimi birleştirdiğimde Taehyung gülümseyerek ayağa kalkmış, "Bende çok var, atıştırmalık tüketmeyi seviyorum." dedi ve koşar adımlarla mutfağa koştu.

Açık bıraktığı televizyona bakarken, kumandayı elime almış ve konusunun güzel gözüktüğü bir filme tıkladım. Çok film izlemezdim, teknolojik aletlerle olan maksimum iletişimim Seul'de oluyordu, telefonu da sadece askerde kullanabiliyordum ve aşırı iyi bir telefonum yoktu tabii ki. Askerdeki yüksek rütbeler dışında telefonlar genelde iş görmelik olurdu.

Aramızda en iyi telefona sahip olan Namjoon'du mesela, son model bir telefonu kullanabiliyordu. Erlerimiz ise gerçekten sadece arama yapabilecek telefonlara sahiptiler. Bu şekilde ayrılıyorduk mesela.

Filmi ilk saniyelerinde durduğumda, mutfağa doğru bakmış ve iki kase dolusu cipsle gelen Taehyung'a bakmıştım. O gerçekten lisedeki gibiydi; film izlemekten hoşlanıyordu, şarkı söylemekten hoşlanıyordu, yemek sonrası yürümeye bayılıyordu.

Kaseleri önümdeki masaya koyduğunda başka bir kumandayı alarak perdeleri kapattığında "Sen mi seçtin?" diye sordu. Mırıldanarak onu onayladığımda yanımda oturarak sırtını koltuğa yasladı ve filmi başlattım.

Aralarında nefret ilişkisi olan iki kişiyi konu alıyordu, bu iki kişi tüm talihsiz olaylara karşın hep birbirini suçluyordu ve sürekli kavga ediyorlardı. Kavgaları o kadar saçmaydı ki kaşlarımı çatarak izliyordum onları. Taehyung'a ise baktığımda meraklı bir şekilde izlemeye devam etmesi, sıkılmış olsam da filme devam etmemi sağladı. Filmin ortalarına doğru ise kavgalarının alevi hoşlantıya dönüştü.

Birbirlerinin bakışlarından deli gibi hoşlanmaya başlamışlardı artık, birbirlerini şehvetle sevmelerine çok az kalmıştı. Uzun da sürmedi, aralarında en hırçın olan karakter diğerini öpmeye başladığında kolumda oluşan ağırlıkla başımı çevirdim. Taehyung uyuyakalmıştı ve başı koluma doğru yaslanmıştı.

Ben ise put gibi olduğumu hissettim. Geçen hafta kollarımda ağladıktan sonra uyuyakaldığı gün aklıma geldi. Onu yatağa yatırdıktan sonra derin uykuda olduğuna emin olarak çıkmıştım evinden. Şimdi ise uykusunu bozmamak için hareket etmiyordum.

Feromonları odaya yayıldı uzun bir süre, ben ise sadece filmi izlemeye devam ettim. Film bittiğinde ise Taehyung'a baktım tekrar, uyumaya devam ediyordu. Yorulmuş olmalıydı, iki gündür şarkıyla cebelleşiyordu. İnat etmiş olmalıydı şarkı için, bu kadar yorulduğunda göre varsayım yapıyordum.

Onu kucağıma almak için hareketlendiğim esnada başı gövdeme doğru yaslanmış, kucağıma aldığımda ise bilinçsiz bir şekilde boynuma yaslanmıştı. Feromon yaydığım yerde Taehyung'un burnunu hissetmek gıdıklanmama sebep oluyordu, açıkçası kimsenin boynuma ellemesinden ya da yaklaşmasından hoşlanmazdım ama ses çıkartmadım.

Kucağımdaki Taehyung'u üst kata çıkararak geçen geldiğimde öğrendiğim odasına doğru götürürken, açtığım odanın kapısından yoğun gelen Taehyung'un kokusu sanki tıkanmış burnuma mentol kokusuyla tedavi uygulamışım gibi geldi. Ciğerlerim ister istemez bu kokuyla açılıyordu.

Taehyung'u yavaşça yatağına yatırdığımda üstüne yorganını örtmüş ve ardından odanın kapısını aralık bırakarak odadan çıkmıştım. Oturma odasında kalan malzemeleri mutfağa bıraktıktan sonra ne zaman çıkarttığımı hatırlamadığım montumu alarak üzerime geçirmiş, kapıyı sessizce kapattıktan sonra evinden çıkıp arabamla evime doğru yol almıştım.

***

Kısa oldu gibi, bağlayamadım sanırım neyse

Taehyung Christmas Tree'yi yazıyor öyle sayın şimdilik

Hadi öptüm kocaman


if i am wrongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin