Saatler geçiyor, güneş doğuyor kulaklığımda ki müzik tekrar başa sarıyor, fazla acıkan karnım ile yola devam ediyordum.
17 saate te neyin nesiydi sanki dünyayı keşfe çıktım yol bitmiyor saatler geçtikçe ve ben oturmaya bu kapalı alanda kalmaya devam ettikçe içim daralıyordu .
Sanki burda ki bütün insanlar bütün havayı içine çekmiş ve oksijeni bitirmiş gibi hissediyorum nefes alamıyordum yada bana öyle geliyordu .
Ruhum daralıyordu yolu izlemekten sıkılmış ,müzik keyfi vermemeye başlamış ,ortamdaki yoğun ter kokusundan midemi bulandırmaya yetmişti.
Uyuyamamanın verdiği o huzursuzluk ve hırçınlık eklenince çekilmez bir insan olmuş kendime katlanamamaya başlamıştım.
Etrafa göz gezdirince herkesin uyuduğunu görmüş , treni dolaşmak için ayağa kalkmaya çalışmıştım. Evet sadece çalışmıştım insan bunca saat oturunca beli de tabiki tutulurdu, canım ay ay elimi belime koyarak anlamsızca doğrulmaya çalışmış, bir yandan da etraftaki insanlara bakıyordum.
Yavaş ve sessiz adımlarla ilerlemeye başlamış dinlediğim şarkıyı içimden tekrar etmeye devam etmiştim .
Trenin sonlarına doğru ilerlemiş etrafa bakarken hafif yağamaya başlayan karla gülümsemiş yürürken de insanları inceleme fırsatı bulmuştum.
Meraklı biri olan ben okuduğum bölümden kaynaklı daha meraklı , çözüm odaklı, detaylı düşünen insanları ve yaşantılarını merak eden biri olmuştum.
Ellerim ceplerimde yürürken bir kabine denk geldim içinde kimsenin olmayıp eşyaların olması tuhafı .
İçimdeki bütün duygular bi anda yok olmuş tarif edemiyeceğim bir his oluşmuştu.
Sıkıntıyla nefesimi verip , yürümeye devam ettim . Yürümek iyi gelmişti, lakin benim hala aklım o eşyaları olup içinde kimsenin olmadığı kabindeydi.
Birisi eşyalarını bırakıp nereye gidebilirdi ki ?. Eşyalarını koyup tekrar trenden inmiş ve saati kaçırmış olabilirdi .Bu defa yerime geçip oturmak için yürümeye başlamıştım evet doğru tahmin bu defa yürümekten yorulmuştum.
O kabinin önünden tekrar geçerken istemsizce adımlarım yavaşlamış daha dikkatle bakmaya başlamıştım.
Madem içeride biri yoktu, eşyaların sahibi de görünmüyordu. O zaman oraya gitmekten zarar gelmezdi .
İçeriye girmiş etrafa bakmıştım hem çok dağınık gözüküyor hem de kimsesiz ,sahibi yokmuş gibiydi.Yerler poşet doluydu adım atıkça ayağıma birşeyler değiyordu. Sonunda cam kenarına ulaşabilmiştim ,dışarısı güzel gözüküyordu, etrafa iyice bakarken bu eşyaların ancak bir erkeğe ait olabileceğini düşünüp duruyordum.
Yerdeki çantaya yaklaştıkça yoğun bir erkek parfümü burnuma gelmeye başlamıştı.
Tam kabinden çıkacak daha fazla durmak istemezken ayağımı çarptığım sert cisim ile olduğum yerde kalakaldım.
Yavaşça yere çarptığım cismi incelerken buldum kendimi .
Bu bir çantaydı ama bir çanta nasıl kilolarca taş kadar ağır olabilirdi.Çantanın altında sadece ucu görünen bir metal parlıyordu sanki hemen çantayı yana kaydırdım .
Bu bu silah ta neydi ne işi vardı onca insanın içinde istemsizce birkaç adım geri gittim derince yutkunurken gözlerim hızlıca kabin kapısına kaydı sanki hemen biri gelip beni ve silahı görecek gibi hissediyordum.
İzlenme hissi ile tüylerim ürperdi aniden kafamı kaldırıp tekrar kapıya baktığımda bir çift siyah gözlerin esiri olmuştum şimdi .
Evet silah benim değildi ama benimmiş gibi endişeli ve tedirgindim .
Peki bu adam kimdi ?
Sevgilerle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Trende Ki Yabancı
Teen FictionBir suçlu, bir polis ve bir genç kız. İşte hikaye böyle başladı. Okulların kapanmasına bir hafta kala sınavları bitmiş olan genç kız ailesini ziyarete gitmek ister daha önce binmediği bir ulaşım aracı treni tercih eder. Genç kız heycanla bavulunu...