13, aşk mühürü
"çocukluğumdan söz etmek isterim sana, eğer sıkılmazsan.
bir gün otururuz evde, ben sana hayatımı anlatırım dakika dakika.
kaç yaşımdaysam, o kadar yıl sürer konuşmam.
çay pişiririz.
çaydanlığa su yerine votka koyarız sen dilersen.
sonra da sen anlatırsın: sevdiğin filmleri, sevdiğin parçaları, sevdiğin canlıları, sevdiğin... hep sevdiğin şeylerden konu açarsın.ben sıkılmam.
ben seninle sıkılmamayı seni ararken öğrendim.
seni hayal ederken keşfettim sıkılmamanın azametini.
bir insan, bir insanı sıkamaz.
bir insan canı isterse sıkılır.
hacimler açarım sana içimde, dolman için, oraya akman için.
hacimler açarsın bana; çağlayarak gelirim.
endişelenmen gereksiz,
bir nedeni yok, yalnızca öptüm."kiraz'dan
yağmur damlaları penceremi bulurken, çoktan onu beklemeye koyulmuştum.
gözüm pencerenin dışında, ıslanmadan gelmesini umduğum kişiyi arıyordu.
ıslanmayı sevdiği aşikar olmasına rağmen, yağmurlu günlerin sonunda masasına şemsiye bırakmadan da edememiştim hiçbir zaman.
fakat şemsiyelerimse, onu hiçbir şeyden koruyamamıştı.bekleyişimin sonunda, sırılsıklam olan izmarit çocuğu görmemle hızla ayağa kalkmıştım.
hangi katta oturduğumu söylemeyi unuttuğumun aklıma gelmesiyle de hızla kapıya gitmiş, otomatiğe basmış ve kapıyı açmam ile merdivenlere doğru yönelmiştim.
o hızla merdivenlerden inerken ise çarptığım bedenin elleri bir anda belimi bulmuş, düşmemem adına beni kendisine çekmişti, adeta sıkı sıkı sarıvermişti.
"sandığımın aksine, oldukça dikkatsizsin kiraz."
söylediği ile dudaklarımı kemirmiş, gülümsemiş ve geri çekilmiştim.
"bu kadar hızlı çıkmanı beklemiyordum." söylediğim ile yalnızca başını sallamıştı.
bende artık çıkmamız gerektiği kanaatine vararak arkamdaki çocukla birlikte daireme ilerlemiştim.
ikimiz de içeri girdiğimizde ise o kapıyı kapatmış, bende ona dönmüştüm.
"sırılsıklamsın." söylediğim ile üstündeki kazağı çıkarması bir olmuştu.bana doğru birkaç adım atmasıyla ise refleks olarak gerilemiş ve salona girmiş bulunmuştum.
onun da beni takip etmesi ile o da odaya girmişti, bununla birlikte esmer teni şöminenin ışığı ile birleşmiş, yutkunmama sebebiyet vermişti.
"üşüyorum." söylediği ile gözlerim etrafı taramıştı, az önce sarıldığım battaniyeyi görmemle ise hızla almış ve ona yaklaşarak parmak ucumda kalkmıştım.
ardından battaniyeyi usulca sırtından geçirmiş, omuzlarından sarkıtmıştım.
geri çekileceğim sırada ise jay'in ellerinin ellerimi tutması ile duraksamıştım.
"kiraz." bana seslenmesiyle onu dinlediğimde dair birkaç mırıltı bırakmıştım ortaya.
"üşüyorum diyorum." konuşması ile sıcak nefesi yüzüme çarpmış, dudakları ise sıcacık boynumu bulmuş ve birkaç öpücük bırakmasıyla da geri çekilmişti."sana öncesinde söylüyorum." söylediği ile bizi koltuğa doğru ilerletmeye başlamış ve beni koltuğa ittirdikten sonra da cümlesini tamamlamıştı.
"seni öpeceğim, beni itmek için üç saniyen var.. üç.. iki.."
ve zaman durmuştu, çünkü dudaklarım onun dudaklarına uzanmıştı.
aşığı olduğum adamın kirazlarını benim kirazların adeta süslemişti, bütünleşmişti.
iki elim de yanaklarına çıkarken, onu kendime çekmiş dudaklarımızı tam anlamıyla birbirlerine karışması için yardımcı olmuştum.
jay'in omuzundan battaniyenin düşmesi ile de bacaklarımın arasına girmesi bir olmuştu.
bana karşılık vermesi hiç uzun sürmezken, benim öpüşümün onu şaşırttığını belli etmişti ister istemez.
- hoşuna gitmiş gibi görünüyordu. -
beni öpüşü söyleyiş şekline kıyasla oldukça kibar ve içten iken, ondan ayrılmak istemediğimi ve tam olarak buraya, bu ana ait olduğumu hissetmiştim.
beni sevmediğine emin olduğum bu adam, beni sever gibi öperken, heyecanıma engel olamamış, ama sakin kalmakta diretmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
giyotin | jw
Romancebilinmeyen numara: sigarayı bırakmalısın yoksa bu gidişle o seni bırakacak