"ölümdü o, beni aldatmayın
soğuk nefesiydi yüzümde duyduğum
öyle sessizce öldüm ki defalarca
hiçbir zaman anlaşılmadı yokluğum
..."kiraz - park jay
kiraz:
jay
niye herkes sana bakıyor
bir sorun mu varsiz:
çünkü ben|
duymaman lazım|
seni nasıl alıp götürebilirim|
bilmen lazım ama|
hayal kırıklığına uğrayacaksın|
ağlarsan|
işte o zaman gerçekten ölürüm|
hiç
düştüm de az önce
baktı bir herkeskiraz:
düşene böyle bakmazlar ki|
hım
öyle mi ki
beraber tatlı yiyelim miisiz:
yiyelim
nerede yiyelimkiraz:
han nehrine gidelim mi
😿😿😿😿😿siz:
bir bilsen yanlış zamanda|
üzgünüm bu sefer bilinçdışıydı|
cafeye gitsek?kiraz:
o da olur ki
sana ben yaparım tatlılarısiz:
tanıdığım en güzel şeysin|
buluşalım orada birazdan
küçük bir işim varkiraz'dan
jay'in mesajının ardından hızlıca gitmek için eşyalarımı toparlamaya başlamıştım, arkadaşlar kendi halinde takılıyorlardı ve bende ufaktan kaçacağımı çoktan söylemiştim.
ta ki o sıra masaya heeseung'un gelip konuşmasına kadar, "duydunuz mu?"
ben kulaklıklarımı çoktan taktığım için onun dediklerini duymamıştım, ama keşke duysaydım.
çok sürmeden kampüsten çıkmış ve çalıştığım, jay'le sürekli gözlerimizi birleştiren cafeye doğru yol almıştım.
biraz son feci bisiklet dinlememin sonunda yol kısalmış hızlıca varmıştım.
ben içeriye girdiğimde köşede kahverengi kazağının kollarını sıvamış bir şekilde oturan jay ile hafifçe tebessüm etmiştim.
o beni henüz görmemişti bu nedenle hızla cafenin arka tarafına gidip atkımı çıkarmış ve saçlarımı düzelterek tekrar yanına ilerlemiştim.
"ne sipariş edersiniz?" sorum ile karşısına oturmuş ve gülümseyerek bana cevap vermesini beklemiştim.
"var mı kırmızı bir kediniz?" söylediği ile koluna vurur gibi yapmış ardından tekrar ayağa kalkmıştım.
"madem öyle sen istedin red velvet pasta getiriyorum sana." söylediğim ile hızla arka tarafa ilerlemiştim.
red velvetten nefret ettiğini biliyordum, o tiramusu seviyordu bu nedenle ona tiramusu koymuş kendime de red velvet ayırmıştım.
- tabii o bunu bildiğimi bilmiyordu. -tepsiyi alıp masaya ilerlediğimde ise red velveti onun önüne koymuştum.
"afiyet olsun kiraz." söylediği ile red velveti yemeye başlaması bir olmuş, beni anlık olarak şoka uğratmıştı.
bu yüzden söyleyecek bir şey bulamamıştım, "sevdin mi ki?" sorum ile gözleri gözlerime tırmanmıştı.
"senin elinden olması yeter, çok sevdim."
söylediği ile yüzümdeki gülümseme tekrar yerini bulmuştu.
"yine de tiramusuyu yemeni istiyorum."
söylediğim ile kaşlarını çattı, tabaklarımızın yerini değiştirdim.
"red velvetin tadını merak ettim ondan."
pastayı hızla yemeye başladığımdan onun hâlâ bana bakıyor olduğunu fark edememiştim, bu yüzden başımı kaldırınca bir süre bakışmıştık.
"pastayı yesene, beğenmedin mi?"
sorum ile derin bir nefes almış ardından bir eli dudağıma uzanmıştı, dudağım kenarına bulaşan kremayı almış ve dudaklarına götürmüştü.
"red velveti seviyorum." hiçbir şey yapmamış gibi söylediği şey ile yutkunmuştum sonra o önündeki tiramusudan bir kaşık almış ve bana uzatmıştı.
"aç ağzını." söylediği ile aklımda anlık olarak başka şeyler canlansa da umursamayıp ona uydum, şimdi resmen bana pasta yediriyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/357745665-288-k377601.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
giyotin | jw
Romancebilinmeyen numara: sigarayı bırakmalısın yoksa bu gidişle o seni bırakacak