"dokunuruz, başka tenlere sokuluruz yine yine
yeryüzünde kayboluruz
kibrimizde boğuluruz
başka dudaklarla öpüşürüz yine yine
gökyüzünde buluşuruz, sigara'yla bozuşuruz"kiraz - park jay
kiraz:
her şeyin sonunda
dudaklarında yine bir çift sigara varsiz:
her şeyin sonunda
yalnızca dudakların yakışıyor dudaklarımakiraz:
dudaklarını
proje olarak gördümsiz:
öyleyse de
en güzel projeydikiraz:
ağlayacağım|siz:
ağlamakiraz:
eski sevgilin gelmişsiz:
öyle de olsa
gördüğüm tek şey sensinkiraz:
hayır
değilimsiz:
üzgünüm
ama
bunu değiştiremem kirazkiraz:
o sevdi mi seni
yoksa seviyor gibi mi yaptı benim gibisiz:
o
en kötü günlerimde vardı
daha da kötü hale getirmek için|kiraz:
seviyorsun o zaman onusiz:
kirazkiraz:
hmsiz:
sen en güzel günlerimin
sanatçısısın
15.43
görüldü.kiraz:
juyeon
seviyor senisiz:
konuyu değiştirmek konusunda üstüne yok|
ben sevmiyorum
juyeon'ukiraz:
dudaklarına eğilmek üzeresiz:
bende geri çekilmek üzereyimkiraz:
juyeon niye öyle bakıyor sana|siz:
hm?kiraz:
biliyor musun
biz farklıyız
her anlamda
hiç
uyumlu değiliz bizsiz:
tek yumurta ikizleri kadar aynıyız biz|
bir o kadar farklı da olsak|
biz beraberken çok güzeliz|
kendini kandırma sevgilim|kiraz:
öyle
di misiz:
jungwon
seni hep seveceğim
bana istediğini yap
istediğini söyle
olmadığın biri gibi davran
umrumda değil
sana olan sevgim
senin değiştirebileceğin türden bir şey değil
bunu bil sadece
öfkeyle de gelsen
göğsüme de vursan
ittirsen de her seferinde
bunu değiştiremezsinkiraz:
çünkü bu aşk izmarit|siz:
çünkü bu aşk kiraz
17.32
görüldü.kiraz'dan
karşı masamdaki izmarit adam şişmiş kırmızı gözleriyle beni izlerken ona bakmak imkansız bir hâl alıyordu benim açımdan.
fakat onun dibinde oturan juyeon, beni mahvediyordu.
juyeon durmadan ona temas ediyor, bana bakan yüzünü kendisine çeviriyor ve ona gülümsüyordu.
kimse ona gülümsemesin istiyordum ki heeseung konuşmaya başlıyordu.
"bu juyeon'u nasıl tavlamış?
heeseung'un sorusu ile masadakilerin gülmesi bir oluyor.
aniden hepsinden nefret eder oluyorum.
fakat heeseung jay'in bakışlarını görür görmez kolunu omzuma atıp beni kendisine çekiyor.
dokunuşundan rahatsız olsam da, herhangi bir şey söylemek istemiyorum.
"niye sana bakıyor?" sinirle konuştuğunda başımı başka tarafa çeviriyorum.
gerçek hayatta, daha önce birlikte olduğunuz kişilerden kaçamazsınız fakat onlara yaklaşamazsınız da.
dün öptüğünüz dudaklar şimdi sizden uzak olduğu kadar soğuktur da.
sıkı sıkı sarıldığınız kollar bir başkasını sarar.
- ki bu çok can sıkıcı bir durumdur içten içe -
sevdiğiniz saçları başkalarının ellerine maruz kalır, engel olamasınız.
adınız gibi bildiğiniz alışkanlıklarını göremezsiniz ve sevemezsiniz herhangi bir sakarlığını.
bir gülüşü dahi size olmaz şu uzaklıkta.
yakın olduğunuz kadar uzak, uzak olduğunuz kadar yakın olmuşsunuzdur.
en acısı da, bir yabancıdır o artık.
o yabancıyı kendi ellerinizle yaratmışsınızdır.
oysa ne kadar istiyorsunuzdur yeni aldığınız kitabı ona anlatmayı, yeni çıkan bir filme onunla gitmeyi, güzel bir tiyatro da onunla gülmeyi, annenizle kavganızı anlatmayı, onu öpmeyi, yaptığınız herhangi bir şeyi detaylıca anlatmayı.. çok isteğiniz vardır ama çaresiz bir boşluktur elinizde kalan.
ondan kaçamazsınız, gidip boynuna da sarılamazsınız.
olduğunuz yer, ölümden de acıdır şimdi.
yaşamımız boyunca birilerini sevip aşık olacağınız kesindir ama kimse kimsenin yerini tutamaz.
hiç kimse bir başkası olamaz, bir başkasına benzeyemez.
"juyeon garip bir tip ama.. eski sevgililermiş diye duymuştum."
masadaki bir çocuğun söylediği "garip" kelimesi ile yüzüm ona dönmüştü.
"ne gibi garip?"
"bozuk bir tip sanırım, toxiclermiş biraz.. jay'in durum vahim zaten, çok intihara kalkışmıştır kesin bu."
söylediği ile karşımdaki çocuğa ister istemez öfke dolmuş hızla masadan kalkmıştım.canım yanıyordu.
onu çok üzmüş müydü?
ben üzmüş müydüm onu?
kalktığım gibi kendimi bahçeye atmıştım.
bir köşeye çekilmemin ardından çok sürmemişti beş dakika içinde bakış açıma bir çift ayakkabı girmişti.
"yani.. aranızda bir şey vardı."
juyeon'un laubali konuşması ile cebinden çıkardığı sigara bir olmuştu.
aynı markaydı.
"yine de, eninde sonunda beni bulur o."
söylediği ile dişlerimi sıktım.
karşımdaki duvara yaslanmış yukarıdan bakan gözleri ile beni süzüyordu o da.
"gel gitli ilişkiler.. çok uzun sürmez."
söylediğim ile kahkaha atmış ve dudaklarındaki sigarayı çakmağını çıkarıp yakmıştı.
"gel gitli olduğumuz doğru.. ama bazı ilişkiler olur bilirsin, illa birbirlerine geri dönerler en sonunda."
kısaca, manipülatif ilişkilerden bahsediyordu.
söylediği ile gitmeye kalkacaktım ki kolumdan tutmuştu.
"yani, biz yine birlikte olacağız."
söylediği ile ona iyi gelmeyeceğini anladığım ve bildiğim çocuğa öfke dolu bakıyordum.
işin aslı ona mı öfkeliydim yoksa kendime mi bende bilmiyordum.
izmarit.
izmarit iyi miydi ki şimdi?
"seninleyken hiç.. kendine zarar verdi mi juyeon?"
sorum ile kaşlarını çatmıştı.
"bazı sorunları var, üstesinden gelmiştik."
konuşma tarzı umursamazcayken, kendisine zarar vermesini önemsemediğini belli ediyordu.o an şunu fark ettim.
bu çocuk, jay'i göremeyecek kadar aptaldı.
izmarit adamın gözlerindeki kederi göremeyecek kadar alık, intihara kalkışmasını normal bulacak kadar hastalıklıydı.
"hem bu biraz da.. ilgi için değil mi?"
sırıtarak ettiği son laf ile gözümden düşen yaş birbirini takip etti.park jay, ilgiden nefret ederdi.
görünmez olmak için, yok olmak için çabalardı o.
yıllarca beraber olduğu bu çocuk bunu göremeyecek kadar nasıl kör olabilirdi ki?
"ona zarar verme.. ona yaklaşma." söylediğim ile kolumu sıkarak beni kendisine yaklaştırmıştı şimdi.
"niye? heeseung'dan ayrıldıktan sonra jay'le denemen için mi?"
onu ittirerek kolumu çekmiştim.
gözümden akan birkaç yaşı da böylelikle koluma silmiştim.
öfkeyle birbirimize bakarken titrek ve kesik sesimle konuşmaya başlamıştım.
kendimi durduramamıştım.
jay'i önemsememesi bir yana, çok canım yanıyordu nedense.
"park jay, roman okurken ağlayacak, gecelerini şiir yazarak geçiren biri oldu hep.
eminim her intiharından önce yazdığı birer mektup varken, kendisini görmekten korktuğu için evinde tek bir ayna bile yoktur.
o sigarayı çok sever, ilgiden nefret eder.
ateşe koşamaz, suda boğulur.
ışığı iter, karanlığın kendisi oluverir.
o güzelliğinin farkında olamayan bir kelebekken, sense güzel kelebekleri bulup öldürmek isteyen birisisin."
juyeon arkamdaki karaltıya bakıp ciddi ifadesini korurken kulağıma yaklaşmış ve fısıldamıştı.
"her şey tamam da jungwon, ben onu bulduğumda zaten ölüydü.. ben onu o çukurdan çıkardım."
arkamızda jay'in olduğuna eminken juyeon'un omzuna elimi attım ve gitmesine engel oldum.
sonra bende aynı onun gibi fısıldadım, tek fark sesim çok kırıktı onun aksine.
"ve onu kendi çukuruna soktun ki, hiç çıkamasın, değil mi?"
söylediğim ile anlık olarak gerilse de omzundaki elimi ittirmiş ve jay'in yanındaki yerini almıştı.
bense onlara hiç dönmemiştim.
jay'in bana doğru bir adım attığını görsem de, buna izin vermemiş hızla oradan uzaklaşmıştım.
juyeon şimdi onu benden almış, benden çok uzaklara taşımıştı.filler ve bulutlar'dan.
"biliyorum bu bir yangın ve en çok sen yandın.
biliyorum, diğerleri gibi sadece su toplamadı senin ellerin.
biliyorum.
sen büsbütün kül oldun.
acısını biliyorum, acıttığını biliyorum.
daha fazla anlatma, başkasının ateşinde yanan canına âşık olmak nasıl hissettiriyor, bilmiyorsun.biliyorum, anlatma."
-
959 kelime.
selamlar yine.
jungwon'u yazamamış gibi hissediyorum, garip bi' bölüm oldu.yine de bölümde hoşuma giden birçok yer var, sizin var mıdır? alırım buraya o kısımları.
benim için çok melankolik bir bölüm oldu biraz ama hem jay'i hem de jay'in duygularına biraz da olsa tercüme olduğumuzu düşünüyorum.
- sınır 30 oy -
umarım beğenirsiniz, iyi geceler tatlı rüyalar.
🖤🖤🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
giyotin | jw
Romantizmbilinmeyen numara: sigarayı bırakmalısın yoksa bu gidişle o seni bırakacak