Upuzun bir aradan sonra sonunda yeni bir bölümle geldim biliyorum çok beklettim hatta belki böyle bir hikaye olduğunu bile unuttunuz. Neyse inşallah bu bölümü beğenirsiniz. Beni yalnız bırakmayın olur mu :-( :-(
(Bundan sonra hikaye şeyma'nın anlatımıyla devam edecek)Yavaşça gözlerimi araladım ve yatakta sağa sola doğru gerneşerek kalktım. Gözlerimi ovaladıktan sonra yırtılacak derecede açılan ağzımı kapatarak odayı süzdüm. Heyy bir dakika burası!!! Evet burası benim odamdı. Koredeki odam. İçime birden mutluluk doldu hızla ayağa kalktım ve küçük bir sevinç çığlığı attım. Rüya değildi Koredeydim ve her şey hiç olmadığı kadar gerçekti. Odanın ortasında zıplayıp dans etmeye başladım. Saçma saçma hareketler yapıp odada deli gibi dolanıyordum. Birden müzik çalmaya başladı. Bu B.A.P HURRİCANE idi. (medyadaki şarkı dinleyin tam kopmalık). Sesin geldiği yere baktım. Unnim kapıda elinde telefonu ile beni izliyordu. Gülerek yanıma geldi "Müziksiz ve bensiz dans edilir mi hiç cık cık cık çok ayıp." dedi ve beraber deli gibi bağırıp dans etmeye başladık. Müzik bittiğinde kendimi yatağın üstüne attım. Çok yorulmuştum. Unnim de yanıma oturdu. Yavaşça doğruldum
"Unni bu gün bana Kore'nin her yerini karış karış gezdir " Gözlerini açarak "Tüm Koreyi" afacan bir çocuk gibi kafamı salladım. Güldü, ayağa kalktı ve ellerimden tutup beni de kaldırdı. Arkama geçip sırtımdan iterek beni banyoya götürdü. "Tam 4 yıl boyunca burdasın o yüzden şimdi biraz sakin ol şampiyon" Güldüm ve kafamı salladım oda kapıyı kapatıp gitti. Aynaya baktım gerçekti tam 4 yılımı burada geçirecektim belkide bütün ömrümü. Küçük bir çığlık attıktan sonra kendime engel olmak için ellerimle ağzımı kapattım. Biraz daha oyalanıp Kore de geçen dakikalarımı boşa harcamak istemiyordum o yüzden hemen hazırlanmaya başladım. 5 dakikalık bir duştan sonra banyodan çıktım ve hazırlanmaya başladım.10 dakikadan beri gardolabın karşısında boş boş bakıyordum. Canım sıkılmıştı sert bir şekilde kapağı kapatıp camın karşısına geçtim ve yavaş bir şekilde pencereyi açtım. Dışarıda güneş vardı Ağustos ayında olmamıza rağmen hava serindi. Yüzme vuran rüzgarla rahatladım. Serin havayı içime çektim. Sokak çok sesizdi ama ileriki cadeden gelen araba seslerini duyabiliyordum. Son kez derin bir nefes aldıktan sonra dışarı sarkıttığım vücudumu içeriye soktum pencereyi kapatmadım ve perdeyi açarak temiz havanın odama girmesine izin verdim. Tekrar Gardolabın karşısına geçtim. Uzun süre geziceğimiz içi rahat bir şeyler giymeye karar verdim. Genellikle koyu renklerin hakim oldu kıyafetlerimin içinde toz pemde bir tişört gözüme çarptı. Hızla dolaptan çıkardım ve iyice süzdüm. Bedenime göre bol ve uzun bir tişörttü. Altına düz beyaz pantolonumu çıkardım ve giyinmeye başladım. Saçlarımı iyice kuruttuktan sonra düzleştirdim. Çok hafif bir göz makyajından sonra sonunda hazırdım. Odadan çıktım. Çıkar çıkmaz burnuma nefis kokular gelmeye başladı. Hızla mutfağa gittim. Karşımda müthiş bir masa vardı. Unnim ocağın üstünde ki çaydanlığı aldı çayları doldurduktan sonra masaya oturdu.
"Hadi gelsene aç değil misin yoksa"
"Geldim geldim bu muhteşem masayı kaçırır mıyım hiç?" dedim ve masaya oturdum. Kıtlıktan çıkmış gibi giyordum her şey çok güzeldi. Aaa yumurta rulosu mu o hani şu Gu jun pyo'nun kinden. Unnim gülerek bana bakıyordu masayı talan etmiştim artık. Midem yeter diye bağırmaya başladığında çubukları masaya bıraktım geriye doğru yaslandım ve karnımı ovalamaya başladım. "Doydun mu"
"O kadar çok yedim ki bu yediklerim bana bir ömür boyu yeter." dedim ve masaya doğru yaslanıp başımı masaya koydum. Unnim ellerini saçlarıma doğru uzattığı an hızlı bir hamle yapıpbellerini havada yakaladım
"Hayır unni şimdi olmaz gezmeye gideceğiz saçlarımın bozulmasına izin veremem üzgünüm"
"Ooo şimdi böyle olduk demek"
"yaa unni o yüzden değil"
"Tamam Tamam hadi kalkalım artık hıı olurmu" Tamam dedim ve masadan kaltık. Hızlı bir şekilde masayı topladıktan sonra çıkmak için hazırdık. Ayakkabılığın oraya geldiğimde birden duraksadım. Ben ayakkabılarımı yerleştirmemiştim koşarak odama gittim ve yatağımın yanındaki küçük bavulu açtım içinde bir kaç çift ayakkabım vardı. Beyaz üzerinde açık renkli çiçekler olan ayakkabılarımı çıkartıp elime aldım tam odadan çıkıyordum ki dikkatimi bir şey çekti. Hikayelerimi yazdığım defter açık bir şekilde çalışma masasının üzerinde duruyordu ama ben onu çantamdan hiç çıkarmamıştım buna emindim. Koşarak unnimin yanına gittim unnim telaşlı bir şekilde bana bakıyordu
"Unni hikaye defterimi sen mi çıkardın"
"Hayır ben senin eşyalarını ellemdim hiç"
"aiiişşş yine oluyor işte"
"Ne başladı doğru düzgün anlatır mısın"
"Unni bu bana Türkiye iken de oluyordu. Ben hikaye yazdığım defteri akşam çantama yerleştiriyorum. Tekrar tekrar kontrol ediyorum. Hatta bir kaç kere fotoğrafınıda çektim ama bazenleri gece su içmek için yada tuvalete gitmek için kalktığımda onları masamın üstünde buluyorum ve bazenleri de masabaşı lambam açık oluyor."
Unnim Şaşkın bir şekilde bana bakıyordu Sonra gülerek omzuma dokundu "Bunu gelince konuşuruz şimdi gezme vakti" dedi ve gülerek dışarıya çıktık.
Binadan çıktık ve caddeye doğru yürümeye başladık karşı kaldırımdaki bir çocuk çok komik bir şekilde "Zeynep" diye bağırdı unnim çocuğa baktı ve gülümsedi çocuk koşarak yanımıza geldi.
"Ne zaman geldiniz"
"Dün geldik. Bu sana bahsettiğim kardeşşm gibi sevdiğim Şeyma." Bana dönerek "Şeyma bu üst kat komşumuz kang hae" kang hae elini uzattı "tanıştıgıma memnun oldum"
"Bende" dedim kang hae unnime döndü ve konuşmaya başladılar sohbet baya derinleşti. Heyy bunlar hayırdır. Kaçtırmadan unnimin kolunu dürttüm. Unnim sonunda kang haesından ayrılabilimşti. Sırıtarak
"Eniştede yakışıklıymış heee. Kaç yaşında"
"Enişte kim" ahhh bu beni çocuk mu sanıyordu
"Birbirinize nasıl baktığınızı gördüm yoksa hala açılmadı mı sana vay odun vay"
"yaa Şeyma çok ayıp hem biz sadece arkadaşız"
"bak sana söylüyorum iki güne kalmaz açılır"
"Yaa Şeyma" dedi ve kolumdan tutup yürümeye başladı. Sonunda caddeye çıkmıştı HADİ BAŞLAYALIM dedim biraz yüksek sesle. etrafımdakiler bana garip garip bakıyordu utandım ve başımı önüme eğdim aferin Şeyma ilk günden rezil oldun aferin...################################
Tamı tamına 10 saattir geziyorduk artık hava kararmaya başlamıştı ve ayaklarım isyan ediyordu. Bu acıya daha fazla dayanamadık ve eve dönmeye karar verdik. Eve döndüğümüzde ayakkabılarımı çıkarıp elimdeki poşetlerle içeriye doğru yavaş yavaş yürüdüm. Tamam Korenin her yerini karış karış gezmek isteyebilirim ama bu eziyete daha fazla dayanamazdım. Unnimde benimle aynı şekilde içeriye girdi ve kendini benim karşımdaki koltuğa bıraktı. Telefonum titremeye başlamıştı resimlerimi türkiyedeki arkadaşlarıma yollamıştım ve şuan hepsi bana mesaj atıyordu. aaaa hepsine nasıl cevap vereceğim şimdi. Mesajlara hiç girmeden direk galeriye girdim. Tam 300 tane resim çekilmiştim bence bu guinness rekorlar kitabına girer. Birden unnimin telefonu çalmaya başladı. Ayağa kalktı hızla telefonu açtı ve salondan çıktı. Sanırım iş yerinden aramışlardı.
Unnim yönetmen-senaristlik yapıyordu o yüzden bir çok ünlüyle tanışmıştı. Umarım beni de tanıştırır. Odaya girdiğinde yüzü gülüyordu. Az önce kalktığı kalktığı koltuğa tekrar oturdu. Unnim gülerek " Yarın sana bayılacağın hatta gerçekten bayılacağın bir süprizim var"
"Ahhhh gerçekten mi çok merak ettim söylesene. "
"Hayır bu sefer söylemiyeceğim çünkü bu sefer yerçekten güzel bir şey"
"Unnnniiiiii lütfen "
"Hayır eğer öğrenmeyi istiyorsan hemen yarın olsun diye dua et "
"Unni nolurrr"
"Hayır yarın saa güzel bir süprizim var ama bir şey daha var"
"Ney!!!"
"Biraz erken kalkmak zorundasın "
"Kaç gibi mesela 9 filan "
"Hayır 6 gibi felan" ahhh unni yapma bunu bana.
"Unni yapma ya 7 olsa olmaz mı?"
"Sen bilirsin süprizi görmek istiyosan mecbur ama sana kalmış"
"Tamam Tamam normalde kalmam bak sırf senin için"Bir kaç saattir boş boş takılıyorduk en son unnimle kahve yaptık ve balkonda sohbet etmeye başladık. Cebimden telefonumu çıkardım ve saate baktım. Saat 22:47 ayağa kalktım kahvemden son bir yudum aldıktan sonra "Unni sana iyi geceler ben yatıyorum malum yarın bayaaaa erken kalkacağım" sesli bir şekilde güldü ve iyi geceler dedi bende güldüm ve odama doğru yol aldım. Odamın kapısını yavaşça açtım elimi duvarda sürterek lambanın düğmesini buldum ve ışığı açtım. Oda aydınlandığında ne kadar dağınık bir kız olduğumu bir kez daha kendime kanıtlamış oldum. Hızlı bir şekilde odayı topladım. Masamın üstünü toplarken hikayelerimi yazdığım defter gözüme çarptı. Elime aldım ve incelemeye başladım acaba bu defterde gizli bir şeyler mi vardı. Mesela büyü gibi. Tamam tamam kabul ediyorum çok fazla dizi izliyorum ve aşırı hayal perestim. İçimden bir ses evet diye cevap verdi. İçimden "heyyy iç ses bu kadar dobra olmana gerek" diye geçirdikten sonra defterin sayfalarını hızlı bir şekilde çevirmeye başladım. Neredeyse içinde yazan her satırı ezbere biliyordum. Aslında doğal olan buydu çünkü onları yazan bendim. Defterin sayfalarını çevirirken içinden bir kağıt düştü. Eğilip kağıdı yerden aldım ve yavaşça açtım bu benim yazımdı. " HAYALLER ÜLKESİ VE SİHİRLİ AŞK " Bu başlıktan başka hiç bir şey yazmıyordu. Bunu ne zaman yazdığımı hatırlamıyordum. Ama güzeldi acaba bu hikayeyi devam ettirsem mi diye düşündüm evet devam edecektim ama şimdi değil şuan uyumam lazım. Kağıdı tekrar defterin arasına koydum ve yatığıma geçtim. Bir kaç saniye sonra sonunda uykum gelmişti ve bende kendimi onun şevkatli kollarına bıraktım.
Korkarak uykumdan gözlerimi açtım. Odam da Biri vardı şaçlarıma dokundu ve kulağıma bir şeyler fısıldadı ama ben ne söylediğini anladım. Hızla komidinin üstündeki telefonumu alıp flaşını açtım ve koşarak ışıgı açtım. Odamı süzdüm kimse yoktu ve pencerede kapalıydı. Sonra defterim gözüme çarptı yine açıktı. Yavaşça masaya yaklaştım ve defteri elime aldım. Defterde "Beni bulmana az kaldı... Yazıların can bulacak" yazıyordu. Bu neydi şimdi ben kimi bulacaktım ve bu yazıyı yazan kimdi. Hızla unnimin odasına koştum kapıyı çalmadan içeriye daldım "Unni odam da biri var"
UMARIM BEĞENMİŞSİNİZDİR YORUMLARINIZI VE BEĞENİLERİNİZİ EKSİK ETMEYİN BİR DAHA Kİ NÖLÜMDE GÖRÜŞÜRÜZ....