"Anlamadın mı?"
Kyungsoo çıt çıkmayan kütüphanede sessiz bir şekilde ona fısıldayan kişiyi duyunca başını yavaşça kaldırdı. Etrafındaki masalardan sadece birkaç tanesi doluydu. Gözlerini ağırca ona doğru fısıldayan kişiye çevirdiğinde ise Kim Jongin'i gördü.
Jongin, gamzeleri belirgin bir şekilde ona gülümsüyordu ve önünde oturan oğlanın güzel yüzüne odaklanmıştı. Kyungsoo kalemini yanağına dayamış, zaten tombul olan yanaklarında bir çukur oluşmasını sağlamıştı. Esmer oğlanın bunu görmesiyle gülümsemesi daha da büyürken, Kyungsoo gözlerini şaşırmış gibi belertmişti.
Jongin, Kyungsoo'nun yanındaki sandalyeyi çekip oturunca Kyungsoo'nun yüzündeki şaşkınlık biraz olsa da gitmişti.
"Hmm," Kyungsoo, Jongin'in yüzüne bakmadan cevap verdi. "Neden seçmeli ders olarak Rusça aldıysam." Kyungsoo kendi kendine gözlerini devirirken Jongin hala onun şapşallığına gülümsemekteydi.
"Neyse ki bugün şanslıymışsın," Esmer oğlan hafifçe Kyungsoo'nun eline dokunarak elinin altından Rusça kitabını almıştı. "Lisede Rusça almıştım." Jongin tatlı bir şekilde göz kırptığında Kyungsoo da gülümsemiş ve heyecanla Jongin'e anlamadığı konuyu söylemişti.
Esmer oğlan bugün pek sık gülümsüyordu. Bu Kyungsoo'yu şaşırtmıştı çünkü Jongin'i daha önce hiç bu kadar neşeli bir şekilde görmemişti. Jongin, Kyungsoo'ya anlamadığı konuyu tek tek ve yavaş bir şekilde açıklarken bazen elleri birbirine değiyor, omuzları temas ediyor ve nefesleri birbirine karışıyordu. Bu Jongin'i geriyor muydu bilmiyordu ama Kyungsoo kalbinin daha hızlı attığını hissedebiliyordu. Elleri her birbirine değdiğinde daha fazla temas etsin, Jongin geriye çekilmesin istiyordu. Ki Jongin asla kendini geriye çekmiyordu.
Henüz birkaç hafta önce Jongin'in sertliğini içine almış olmasına rağmen bugün burada sadece birbirlerine çok yakın oturmalarına rağmen neden utanıyordu bilmiyordu. Ama esmer oğlanın gözleri her gözlerinden dudağına kaydığı an Kyungsoo titreyecekmiş gibi hissediyordu. Jongin'in, kalbinin hızlı atıyor olmasını hissetmesini istemiyordu.
Esmer oğlan konuyu on beş dakika içerisinde anlaşılabilir bir şekilde anlatmıştı. Kyungsoo hafifçe gülümsemiş ve tüm vücudunu Jongin'e çevirmişti.
"Teşekkür ederim," Kyungsoo'nun gözlerini Jongin'in dudaklarına kaydı. "Sen olmasaydın ne yapardım bilmiyorum, bu seçmeliyi aldığıma çok pişmanım." Jongin, minik oğlanın gülümseyişine karşılık vermiş ve Kyungsoo'nun saçlarını karıştırmıştı. Bu sefer Kyungsoo'nun gözleri Jongin'in avuç içlerine kaymıştı. Nasırlaşmış elleri belli oluyordu ve minik oğlan hiç çekinmeden esmer oğlanın avuç içine dokundu.
"Ellerin," Kyungsoo parmak ucunu nasırlara sürttü. "Hiç bakım yapmıyor musun?" Jongin de gözlerini aynı Kyungsoo gibi avuç içlerine çevirmişti. Minik oğlanın hassasiyetle ona dokunması hoşuna gitmişti.
Esmer oğlan başını iki yana salladığında Jongin, oğlanın elini bırakmadan bu sefer onun avuç içine bakmıştı.
"Seninkiler yumuşacık."
Bilinçsiz bir şekilde Kyungsoo'nun ellerini okşarken ikili birbirine kenetlenmişti. Jongin etrafında olan kimseyi önemsemeden Kyungsoo'nun yumuşacık avuç içine bir öpücük bırakmış ve oğlanın yanaklarının kızarmasına neden olmuştu.
Bu ikisinin de kalbini hızla attırırken Kyungsoo sadece gülümseyebilmiş ve başını yere eğmişti.
"Bana yardım etmene karşılık ben de ellerine küçük bir bakım yapacağım." Kyungsoo kendi kendine gülümsemeye devam ederek çantasından Jongin'in pek anlayamadığı ama dezenfektana benzeyen, güzel kokulu bir şey çıkarmış ve esmer oğlanın ellerine sıkmıştı. Hemen ardından ise minik ve tatlı bir ambalaja sahip tüp içinde olan kremi çıkartıp Jongin'in elinin üzerine bolca sürmüş ve esmer oğlana kremi ellerine yedirmesinde yardımcı olmuştu. Bu sırada ikisi de birbirine gülmüş ve Kyungsoo ellerini Jongin'in ellerinden çekmemişti.
"Şimdi yumuşacık oldular..." Kyungsoo mırıldanmıştı.
Esmer oğlanın gözleri ilk önce hala birbirine kenetli ellerine gitmiş, daha sonra da yanında oturan tatlı oğlanın büyük gözlerini bulmuştu. "Hm," O da Kyungsoo gibi mırıldanmıştı. "Aynı seninkiler gibi."
İkilinin arasında sessizlik oluştuğunda Jongin boğazını temizlemiş ve Kyungsoo'nun yavaşça ellerini ellerinin üstünden çektiğini hissetmişti. Bu ona hayal kırıklığı yaşatsa da en azından birkaç dakika için de olsa ellerini tuttuğu için minnettardı.
Hem şimdi onun elleri de Kyungsoo'nun elleri gibi kokuyordu. Bu komik ve basit bir şeydi fakat Jongin'in hoşuna gitmişti.
"Şey," Kyungsoo bu sefer ona bakmadan konuşmaya başlamıştı. "Vizelerden sonra bir kamp gezisi olacak. Chanyeol'la ben gideceğiz, sen de gidecek misin?"
Jongin, Chanyeol'un adını duyunca gözünü devirmemek için kendini zor tutmuştu.
Chanyeol, Kyungsoo'nun erkek arkadaşı olabilirdi ve bir üçlü yapmış olabilirdi fakat neden her Kyungsoo ile konuştuğunda onun adını duymak zorundaydı? Kendi en yakın arkadaşından nefret etmeye başlamıştı.
Esmer oğlan telefonunu cebinden çıkardı ve bir anda sohbete olan tüm ilgisini kaybetmişti.
"Bilmiyorum," Jongin gelen e-postalara baktı. "Daha önce hiç kamp yapmadım."
Kyungsoo tekrar esmer oğlanın ilgisini kendine çekmeye çalıştı ve elini bacağına koydu. Böylelikle Jongin'in gözleri telefonundan bacağındaki ele kaymıştı. Kyungsoo yavaşça esmer oğlanın bacağını okşamaya başladı.
"Eğlenceli olmaz mıydı Jongin, hm?" Tatlı oğlan dudaklarını büzmüş ve Jongin'e daha da yaklaşmıştı. "Sen ve ben... Zaman geçirirdik beraber," Şimdi Jongin, Kyungsoo'nun neyi ima etmeye çalıştığını anlamıştı. Sarhoş olduğu günkü gibi davranıyordu, tanıdığı Kyungsoo gibi değildi. Kyungsoo'yu da ne kadar iyi tanıdığı tartışılırdı. "Ben senin gelmeni istiyorum."
Kyungsoo'nun eli kasıklarına o kadar yakındı ki Jongin tüylerinin diken diken olduğunu hissetmişti.
"Lütfen Jongin..." Kyungsoo'nun yüzü ve Jongin'in yüzü arasında sadece birkaç santimetre vardı.
Esmer oğlanın dudakları aralanmış ve ikili birbirinin dudaklarına odaklanmıştı. Kyungsoo yavaşça dudaklarını yalarken Jongin herhangi bir şekilde tepki veremeden en yakın arkadaşının sesi kulaklarını doldurmuştu.
"Kyungsoo?"
Kyungsoo, Chanyeol'un sesini duymasıyla Jongin'den uzaklaşmış ve yavaşça ayağa kalkmıştı.
"Dersin erken bitmiş." Kyungsoo gülümseyip kızıl saçlı oğlanın boynuna kollarını dolamıştı. "Jongin de benim Rusça çalışmama yardım ediyordu." Esmer oğlan ona bakan Chanyeol'e gülümsemeye çalışmıştı.
"Acıktım ben, bana akşam yemeği hazırlayacağına söz vermiştin." Kyungsoo aynı kendisine yaptığı gibi Chanyeol'a dudaklarını büzerken kızıl saçlı oğlan dayanamamış ve sevgilisinin dolgun dudaklarından bir öpücük çalmıştı. Bu Kyungsoo'nun yanaklarının kızarmasına neden olurken Chanyeol kolunu tatlı oğlanın beline dolamıştı.
Kyungsoo, esmer oğlana son bir kez bakış attı.
"Bana bugün yardım ettiğin için teşekkür ederim Jongin," Kyungsoo tatlı bir şekilde gülümsedi. "Umarım kampa gelmeyi düşünürsün." Bunu içten bir şekilde söylemişti, çünkü gerçekten Jongin'i orada istiyordu. Eğer Jongin gezide olmayacaksa o da gitmeyecek gibi duruyordu.
Esmer oğlan, ikilinin kendisinden bir şeyler hakkında gülerek uzaklaşmasını izledi.
İlk defa Kyungsoo'yu bu kadar açık sözlü görüyordu ve bu iyi bir şey miydi bilmiyordu.
Galiba geziye katılacak gibi gözüküyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i wanna be yours
FanfictionChanyeol, sevgilisi Kyungsoo'ya uzun zamandır denemek istediği bir fetişinden bahseder. Kyungsoo bu fetişin Chanyeol'un en yakın arkadaşı tarafından beceriliyorken erkek arkadaşının onları izleyecek olmasını beklemiyordur. [chansoo/kaisoo]