Vizeler bitmiş, Kyungsoo ve Chanyeol artık beraber daha sık zaman geçirmek için planlar yapıyorlardı. Bugün güneşliydi ve okulun hazırladığı geziye ikisi de hazırlanmış, sırt çantalarını almış ve okula gelmişlerdi.
Tam otobüse binecekken Kim Jongin'in otobüsün önünde kafasındaki şapkası ve üstündeki gömleği ile şortuyla durduğunu ilk Chanyeol fark etmişti. Kyungsoo ise çantasına ipini doladığı şapkayı kafasına geçirdikten sonra başını kaldırmış ve esmer oğlanı görmesiyle gülümsemesini engelleyememişti.
Chanyeol, Jongin'e yaslanırken omzuna arkadaşça vurmuştun. "Hayatımda ilk defa bir geziye geldiğini görüyorum." Esmer oğlan çifti fark edince onlara dönmüş ve gülümsemişti.
"Hey." Jongin, Chanyeol'un elini kavramış ve iki oğlan omuzlarını birbirine tokuşturmuştu. Basitçe en yakın arkadaşıyla selamlaştıktan sonra sıra Kyungsoo'ya gelmişti. Beyaz balıkçı tarzında bir şapka takmış olan Kyungsoo gözüne oldukça sevimli geliyordu. Oğlana içten bir gülümseme verip aralarında yaşadıklara her şeye rağmen ona basitçe sarılmıştı. Bu Kyungsoo'yu hayal kırıklığına uğratsa da esmer oğlandan ne beklediğini bile bilmiyordu.
"Geleceğini düşünmemiştim." Güneş gözlüğü takan kızıl saçlı oğlan konuşmuştu. Bunun üzerine Jongin sadece omzunu silkip Kyungsoo'nun gözlerinin içine bakmış, birnevi ona gözleriyle 'senin için geldim' demişti. Bu ise Kyungsoo'nun anlaması için yetmişti.
Üçlü havadan sudan laflarken sonunda otobüsün kapıları açılmış ve birkaç kişi bindikten sonra Kyungsoo ve Chanyeol da yerlerini almışlardı. Hemen arkalarından binen Jongin ikilinin yan tarafına koridor kenarına oturmuştu ki Kyungsoo'nun gözleri birden esmer oğlandan onun yanına, cam kenarına oturan kıza çekilmişti.
Jennie Kim.
Kyungsoo kahkahasını tutmaya çalıştı.
Jongin, kıza basit bir gülümseme vermiş ve ikili birbirini selamlamıştı. Kyungsoo gözlerini devirmemek için kendini tutarken ikilinin birbiriyle konuşmasını izledi ve en sonunda başını cama dayadı.
Jennie kampüsteki en popüler kızlardan biriydi ve ünü genel olarak okulun en yakışıklı oğlanlarıyla çıkması üzerineydi. Aynı zamanda Kyungsoo ve Jennie, genellikle aynı dersleri alıyorlardı. Onun da bölümü İngiliz Dili ve Edebiyatı idi, fakat Kyungsoo bunu anlamsız buluyordu çünkü kız Yeni Zelanda'da doğmuş ve büyümüştü ve akıcı olarak İngilizce konuşuyordu.
Kyungsoo, esmer oğlanın hafifçe kıkırdadığını duyduğunda ise sevgilisinin koluna sarılmış ve başını bu sefer onun omzuna yaslamıştı.
Uzun bir yolculuk olacak gibiydi.
————————
Kyungsoo sinirinin neden bu kadar bozulduğunu bilmiyordu ama bozuluyordu işte. Yolculuk boyunca Jongin ve Jennie'nin birbiriyle tanışmasını, sohbet etmesini ve gülüşmelerini dinlemişti. İkili tam yanlarında oturmasına rağmen bu Chanyeol'u hiç rahatsız etmemiş ve resmen horlayarak uyumuştu. Kyungsoo ise sinirden ağrıyan midesi ile tam beş saat boyunca ikiliyi dinlemek zorunda kalmıştı.
Otobüs bir otelin yanında durduğunda herkes şaşkınlıkla birbirine bakmıştı. O sırada ise gezi rehberi kısa bir açıklama yapmıştı: "Önümüzdeki üç gün bölge yağmurlu gösterdiği için ormanda kamp yapmak yerine ormana içinde bir otelde kalacağız, yine de kamp aktivitelerini gerçekleştirmek için elimizden gelen her şeyi yapmaya çalışacağız." Bunu duyan gençler pek de sorun etmemiş gibiydi. Çünkü rahat bir yatakta yatmak çadırda uyumaktan çok daha iyiydi onlar için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i wanna be yours
FanfictionChanyeol, sevgilisi Kyungsoo'ya uzun zamandır denemek istediği bir fetişinden bahseder. Kyungsoo bu fetişin Chanyeol'un en yakın arkadaşı tarafından beceriliyorken erkek arkadaşının onları izleyecek olmasını beklemiyordur. [chansoo/kaisoo]