"Düğümü kes kısa vadeli kazan, düğümü çöz uzan vadede kazan, seçim senin."
Elimde bir kadeh vardı ve kadehin içinde ise kırmızı şarap. Düşünmemek için içiyordum ama bu bir şeyi etkilemiyor aksine daha çok düşünüyordum, herkes içince düşünmez ama ben içince beynimin çalışacağı tutuyor ve normalde düşünmediği ne varsa hepsini önüme sererek düşündürüyordu. Babamı düşündürüyordu sürekli, onu son gördüğüm hali son defa sarıldığım anı ve o buz gibi morgda ona yalvararak uyanmasını söylediğim anları sürekli ama sürekli gözlerimin önüne seriyordu, olan gidene olur derlerdi evet babama da çok şey olmuştu unutulmuştu ama onun adına kurduğum vakıfla adı yaşıyordu. Bana olanları görmemişti ki babam görseydi gittiği için ağlardı, nazlı kızı evinin neşesi ölmüştü çınara benzettiğim babamın gidişiyle ama babam bunu görmemişti iyi ki de görmemişti.
Ortam sessiz ve loştu, bu sessizliği bozan telefonumun zil sesiydi. Ekranda yazan ismi görmek için telefonumu kendime yaklaştırdım, gördüğüm isim bir tebessüm yerleştirdi yüzüme telefondaki aramayı yanıtlayarak kulağıma yaklaştırdım telefonu "Abilerin abisi canım abim." gülme sesi geldi hattın ucundan "Haberini aldım İzel, yeni gittin sakin olsaydın keşke!" sitemle söylediği cümle bende gülme hissi uyandırmıştı, kanımdaki alkol etkisini gösteriyordu zaten hep derdi Asım amca kızım şarap sonradan uçurur diye. "Ferman Ağabey sen bir hafta işlerin başında durdun sonra da kaybolup gittin, hem Türkiye hem de Fransa da ki işleri halletmek için mitoz bölünme geçirdim ben ki sadece bu iki ülkeyle sınırlı değil benim işlerim." Abimin tarafını derin bir sessizlik kapladı, o sustu ben sustum.
Bu sessizlikte arkadan gülme sesleri geldi, o seslerde beni gülümsetti "Ağabey yeğinimi öp yerime." sustum, özlem doldu içime bu dünyada babama en çok benzeyen bir minik vardı ve o minik benim burnumda tütüyordu. "Görüntülü konuşalım hem yeğenini görmüş olursun." Hızla doğruldum oturduğum yerden abime cevap vermeden salonun ışıklarının parlaklığını arttırdım ve gerisingeri koltuğuma oturdum. "İzel miniğim, orada mısın?" Sanki abim görecek gibi başımı aşağı yukarı salladım ama hareketimin saçmalığını idrak edince "Buradayım ağabey buradayım, arayabilirsin hadi bekliyorum." diyerek durumu toparladım. Abim gülerek telefonu kapattı, o sırada da ön kameradan kendime bakma fırsatı buldum. Bu defa üstten bildirim şeklinde geldi abimin araması bekletmeden yanıtladım, kucağına yeğenimi almış kameraya bakıyordu ikisi de. "Tan... yakışıklım benim." Bu sesin bana ait olması imkansız gibi geliyordu, hep kullandığım ses tonum gitmiş yerine sanki babamla konuşurken takındığım küçük kız gelmişti.
Tan yeğenim, bu dünyada hem babama hem de anneme bu kadar benzemesi benim için bir nimetti, bir yaşındaydı daha abimin 33 yıllık hayatına gelmiş geçmiş en büyük hediyesiydi belki oğlu Tan ve eşi Nazlı. Kameraya bu defada kızıl saçlarıyla arkadan abimin eşi Nazlı girdi, cıvıl cıvıl sesi ile "İzel, sen beni arama zaten hep bu abini ara!" sitem ve şaka yoluyla söylediği sözler beni güldürdü. Nazlı benim arkadaşımdı, babamın yanında olduğum bir gün tanışmıştım onunla ve o zamandan beri de bağlarımız kopmamıştı hatta abimle evlenmesiyle o bağlar artmıştı. Benden iki yaş kadar büyüktü ama benden sanki daha küçükmüş gibi davranırdı çoğu zaman, ve bu durumda zaman zaman onun bu tavırlarını kıskanmama neden olmuştu bu çocuksu halleri. "Ne diyeyim Nazlı, ben aramadım abim aradı." Benim konuşmamla abime baktı Nazlı, buradan bile gözüküyordu abime nasıl aşık olduğu ve nasıl sevdiği ikisinin mutluluğunu hiçbir şeyin bozmamasını diledim o an en içten. "Benim kocam bazen hayırsız oluyor ya İzel, hem sen niye baygın baygın bakıyorsun bize?" Suçlu bir çocukmuşum gibi gülümsedim, anne olduktan sonra Nazlı ayrı bir korumacı olmuştu. Orta sehpanın üzerinde duran şarap kadehine bir bakış atarak yeniden döndüm Nazlı'ya "Uykum var ondandır." bunu dememle abim kaşlarını çattı "Bir tanem uykun varsa kapasana, niye konuşuyorsun bizimle." güldüm abim yine fazla korumacı idi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maskenin Ardında
General FictionBir mürekkeb damladı kağıda kağıt boyunca kaydı en sonunda da masada durdu. Geçtiği yerden koyu mavi bir iz bıraktı. Kan sıçradı o kağıda silahı tutanın eli titremedi gözünü kırpmadı ardına bakmadı ölümü seyretmedi bir maske taktı, kandan yapılmış t...