Ayağa Kalkmak 6

7 1 0
                                    

"Düştüğünde bil ki ayağa kalkmayı düşmekten korkma"

Karanlıktı ve ben karanlıktan nefret ederdim, tüm benliğimle nefret ederdim. Şimdi ise her yer karanlıktı, gözlerim açıktı ama karanlığın ortasındaydım. Bana arkası dönük bir adam duruyordu, iki adım attım o adama doğru ben ilerledikçe her yer aydınlanmaya başladı. Tanıdıktı olduğum yer, benim büyüdüğüm evdi burası. Etrafıma baktım, babamın çalışma odasındaydım. 

Hatırlıyorum da çocukken en çok burada durmayı severdim çünkü babam kokardı bu oda. Babam ne zaman Türkiye'ye gitse ben soluğu burada olurdum onun yokken var olduğu yeri bulurdum.

Adamın bana arkası dönüktü, ellerini arkasında birleştirip pencereden dışarı bakıyordu, bir adım daha atıp tam arkasına denk geldim, çok fazla ışık giriyordu içeri, elimi gözlerime siper ettim. Pencereden dışarı bakan adam ise bundan hiç rahatsız olmuyor aksine zevk alıyor gibiydi. 

"Kızım, hoş geldin." Yıllardır duymadığım ve unuttuğumu sandığım sesi duymamla ellerimi gözlerimden çektim hasret kalmış gibi döküldü dilimden iki hece "Babam." çölde susuz kalmışta en sonunda suya kavuşmuş gibiydim. "Kabus mu gördü benim güzel kızım?" Sesi ne zaman zamansız uyansam kullandığı tondaydı "İlk defa bu kadar uzun bir kabus gördüm baba." yüzünü bana döndü sonunda babam, ne çok özlemiştim.

Beyaz saçları düzenli bir biçimde taranmış ve her zamanki gibi sola yatırılmıştı, üzerinde koyu mavi bir takım elbise vardı, içinde beyaz gömleği, gömleğinin üzerine giydiği takım elbisesi ile aynı renk ceketi ve koyu mavi takımına uyan koyu mavi bir kravat. Ceketinin cebinde ise beyaz mendili, ayağında ise siyah rugan ayakkabıları vardı. Parlıyordu ayakkabıları her zaman olduğu gibi.

Bana doğru bir adım attı ve ellerini saçlarıma uzattı, porselen bir bebeğe dokunuyormuş gibi kırmaktan korkarak okşadı saçımı, elini geri çektiğinde ise elinde kan vardı ama yüzü hâlâ gülüyordu. "Kızım, baharım, ömrümün nefesi..." Yeşil gözleri parlıyordu, gülümsediğinden ötürü göz kenarları kırışmıştı. Bir kez daha uzattı ellerini saçlarıma yine aynı hassasiyetle okşadı saçlarımı, bu defa elini geri çekmeden yanağıma dayadı elini.

Hep yaptığım gibi başımı eline yasladım, kuşlar ötüyordu bahar kokusu vardı odada. Gözlerimi kapattım çünkü babam vardı ve bana zarar gelmesini engellerdi, babam varsa bana zarar gelmezdi.  

Yanağımı dayadığım elin soğuduğunu hissettim, az önce ki aydınlık gitmişti sanki, kuşlar susmuştu. Korkuyla gözlerimi açtım, babam yoktu pencerenin önünde ben vardım ama bu defa ışık yoktu. Gece gibi kapkaranlıktı etraf gecenin ışığı da yoktu bu defa ay bile yok olmuştu. Ellerimi önümdeki pencereye uzattım, dokundum pencereye ateşe değmiş gibi hissederek ellerimi geri çektim, camda kanlı ellerimin izi kalmıştı.

Korkuyla iki adım geriledim, ellerimi temizlemek isteyerek üzerime sürdüm. Üzerimde beyaz uzun bir elbise vardı saçlarım açıktı, beyaz elbisem kızıla boyanıyordu, ellerimin değdiği her yer kan olmuştu. İki adım daha geriledim, ayağımın altında bir şey hissetmemle kokuyla oraya baktım, babam oradaydı.

Benim babam nefes almıyordu, gözlerinin ışıltısı sönmüştü.

Korkuyla diz çöktüm, elimi babamın yüzüne doğru götürdüm, benim babam soğuk değildi, olamazdı da. "BABA!" Bağırdım ama sesim çıkmadı, babamın yüzünde gezdirdim ellerimi, ardından da odaya baktım. Az önceki mükemmel düzen gitmiş eşyaların etrafa saçıldığı, koltukların dağıldığı üzerinde kan izleri olan mobilyalı bir oda gelmişti. Babamın çok sevdiği o beyaz koltuğu kıpkırmızıydı. 

Maskenin ArdındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin