chapter six

390 35 62
                                    

"ve yine, yine, yine ve yine! kazanan jeon jungkook!"

yarış sunucusu mikrofonuyla herkese ilan ediyordu, etrafta kırmızı fişekler patlarken araba dumanları da etrafımızı sarmıştı.

direksiyonu sertçe çevirdiğimde lastikler asfaltta iz bırakmış ve dumanlı bir şekilde u dönüşü yaparak aracımı durdurmuştum.

birinci olan yine jungkook'tu, her zaman olurdu.

dördüncü olmuştum, geçen ay üçüncüydüm. gittikçe geriliyordum ve bu durum hiç hoşuma gitmiyordu, aklım çok karışıktı.

aracımın kapısını açar açmaz kulağımı büyük bir alkış tufanı ve tezahüratlar doldurmuştu. herkes jungkook'u tebrik ediyordu.

gurur duyuyordum onunla, başarılıydı her zaman.

kollarımı birbirine bağlayıp kalçamı aracımın arkasına yasladığımda jungkook sarı arabasından inmiş, etrafındaki birkaç liderle tebrikleşiyordu.

ikinci bitiren Taehyung, Jungkook'la yumruklarını tokuşturmuş, kısa bir sarılmayla tebrik etmişti.

etraflarında birkaç erkek yarışçıyla birlikte sohbet ederlerken Jungkook yanlarından ayrılmış, adımlarını ters tarafa çevirmişti.

doğruca bana geliyordu.

yüzüne yerleştirdiği gülümsemesi ve dişleriyle tam bir tavşanı andırıyordu. kalçamı yaslandığım yerden çekerek aracımın önüne doğru yavaşça adımladığımda Jungkook'ta bana doğru geliyordu.

arabanın önüne geldiğimde kollarımı açmış boynuna dolarken, onunkiler ise sıkıca belime sarılmıştı.

"yine çok iyiydin sevgilim." ellerim saç köklerine gittiğinde yavaşça saçlarıyla oynamıştım.

yüzünü boyun girintime gömerken hoşnut sesler çıkaran Jungkook'u duymuyordum ama bu beni güldürmeye yetmişti.

yavaşça kollarımı doladığım boynundan çekerek başını kaldırmayı başarmıştım.

o ise eş zamanlı olarak ellerini belimden yavaşça kalçamdan aşağı indirmiş, bacaklarımdan tuttuğu gibi havaya kaldırırken ellerim istemsizce onu bularak destek almıştım.

beni arabamın önüne oturttuğunda elleriyle usulca bacaklarımı hafifçe ayırmış ve kendine yer açmıştı.

iki bacağımın arasına girerek önüme düşen sarı saç tutamlarımı kulağımın arkasına iterken bir yandan bana bakmadan konuşmuştu.

"ödülümü alabilir miyim?"

dudaklarından bir an olsun tebessümü silinmezken dudaklarımı düşünürcesine birbirine bastırmış, ayakta olduğu için başımı kaldırarak ona bakmak zorunda kalmıştım.

"mmhm, şöyle bir ödül mü?" giydiği siyah tişörtün eteklerini tutarak kendime çekmiş, eğilmesini sağlayarak iki elimi yüzünün kenarlarına yerleştirmiş ve dudaklarımı onun yumuşak dudaklarına kondurarak kısa bir öpücük bahşetmiştim.

geri çekilerek ona baktığımda yüzünde hoşnutsuz bir ifadeyle bana bakıyordu.

"tch,"

kıvırdığı işaret parmağıyla hafifçe çenemi kaldırmış ve bakışlarını gözlerimden oraya indirmişti.

"böyle."

benimkinin aksine daha tutku doluydu. alt dudağımı kendisininkilerin arasına alarak çekiştirdiğinde iz kalacağına emindim.

elini boynuma yerleştirdiğinde baş parmağı yanağıma denk geliyordu. olduğu yeri usulca okşarken dudaklarım dudakları arasında eziliyordu.

heartless ❧ rosekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin