chapter nine

300 38 46
                                    

telefonu birkaç kez çaldırsam da Chaeyoung yanıt vermiyordu. arından Jennieleri aradığımda soğuk algınlığı kaptığını ve telefon kullanamayacak kadar hasta olduğunu öğrenmiştim.

arabayı hızlıca markete sürdüğümde gerekli olabilecek tavuk suyu çorbası, sıcak bir çok çorba daha, papatya çayı, diğer birçok çaydan, mutlu hissettirebilecek birçok sağlıklı yiyeceği de poşete ekleyerek çoktan Parkların evinin yolunu tutmuştum.

muhtemelen annesi evde değildi, geç saate kadar çalıştığından Chaeyoung evde olmalıydı.

poşetlerle birlikte kapıya geldiğimde yere koymuş zaten bildiğin kilit şifresini girerek kapının açılmasını sağlamıştım.

elimdeki poşetleri masaya bırakarak hızlıca ellerimi yıkamış, gerekli birkaç eşyayı çıkararak hazır çorbalardan en faydalı olacağını düşündüğüm şeyi yapmaya başlamıştım.

çorba kaynarken kaşık yardımıyla tadına bakmış, güzel olduğuna kanaat getirircesine başımı sallamıştım.

yemeğin altını kapatarak tepsiye gerekli şeyleri koymuş, kenarına ise Chaeyoung'un en sevdiği çiçeği yani papatyayı tepsinin kenarına bırakarak dikkatlice odasına doğru adımlamıştım.

kapıyı tıklattığımda ses gelmediğinden yavaşça kulpu indirmiş ve odanın içerisine girmiştim.

gözlerim etrafta gezindiğinde yatağın içerisindeki bir beden gülmemi engelleyememişti. tepsiyi dikkatlice masanın üzerine bıraktığımda yatağa yaklamış ve dikkatlice Chaeyoung'u uyandırmıştım.

başta beni gördüğüne şaşırsa da yataktan çıkmamak için mızmızlanmaya başlamıştı.

onu dikkatlice yatakta doğrulturken teni alev gibi yandığından ateşi olduğunu anlamıştım.

onu hızlıca duşa sokmuş, yemek yiyeceği alanı düzenlemiştim.

dikkatlice yemeğini yedirerek yeniden dinlenmesini sağlamıştım.

Bayan Park'tan iyileşene kadar evinde kalma izni almıştım, küçük bir bebek edasıyla Chaeyoung'a bakabilecektim.

diniyordu.

gün geçtikçe içimdeki öfke diniyordu.

yerini sakin bir rüzgara bırakıyor gibiydi.

her gece aynı rüyaları görüyordum.

ve hepsinin içinde tek kişi vardı.

geçmişimi bu denli hatırlamak iyi miydi bilmiyorum ama bildiğim tek bir şey vardı,

o da eskiyi çok özlediğimdi.

her ne kadar kızgın olsam da, ne kadar içimi yiyip bitirse de geçiyordu bazen.

Jungkook'a haksızlık ediyor olabilir miydim?

bize bu denli değer veren birisi öylece çekip gidiyorsa bir nedeni olamaz mıydı? öylece çekip gitmesini gerektiren.

öyleyse neden söylemiyordu?

tüm bu bulmacalardan sıkılmıştım. onca anıyı öylece silip atmak istemiyordum.

ellerim rehbere girerek Taehyung'un üzerinde kalmıştı.

yapmalı mıydım? sadece soracaktım. o kadar büyütülecek bir şey değildi.

ve telefonu kulağıma götürerek çalma sesini bekliyordum, çıkardığı ses beynimde uğulduyor gibiydi.

"efendim rose?"

heartless ❧ rosekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin