chapter five

388 37 78
                                    

"tabağın bitecek Roseanne."

bir elim çenemde diğer elim çatalı sımsıkı tutarken bir yandan tabağımda son kalan birkaç peynir ve zeytine bakıyordum.

zeytinleri çatalımla oynatırken annemin sesiyle kendime gelmiş, başımı yavaşça kaldırarak göz temasını çekinmeden kurmuş, gözlerinin içine bakmayı sürdürürken çatalımı sertçe peynire batırmış ve ağzıma atmıştım.

çatal ve bıçağını masaya gergin bir şekilde bırakarak iki elini de çenesinin altına yerleştirmiş, başını yan yatırarak kaşları havada bir şekilde bana bakıyordu.

"hepsi sınavın ortasında açlıktan bayılıp bu seneyi berbat etmemen için."

gözleriyle kahvaltılıkları gösterip gözlerini devirerek yemek yemeye dönmüştü.

bu sabah üniversite sınavı vardı. hiçbir sabah evde birlikte kahvaltı yapmayan annem bu sabah işlerini ertelemiş, başımda beklemek adına benimle kahvaltı yapıyordu.

babam sabahları neşeyle kahvaltı hazırlayıp beni uykumdan öperek uyandırdığı zamanlar iştahım çok açıktı. ama şimdi hiçbir şey yemek istemiyordu canım, annemin de dediği gibi güçten düşmemem lazımdı.

istediğim üniversite için yüksek bir puan almam gerekiyordu, aynı zamanda yetenek sınavından da geçmem.

annemle burada ayrılıyorduk. iyi bir ekonomist olmamı istiyordu, benim aksime. yaşlanıp yatakta hayatını sürdürdüğü zaman şirketini bir yabancı idare etmemesi için de o alanda ilerleyerek tecrübeli olmamı istiyordu.

ona istediğim şeyi söylememiştim henüz, bölüme girişim onaylandığında haberdar olacaktı nasıl olsa.

şirket şoförü sınava gireceğim okula bırakmış, ardından oradan ayrılmıştı. bizimkilere telefon ederek nerede olduklarını sormuş, onlarla buluşarak sınav saatini bekliyorduk.

"girecekmiş gibi hissediyorum." Jennie gergince yanağının içini dişlerken Taehyung onu kollarının altına almıştı.

"Jennie tanrı aşkına, liseyi tam puanla bitirdin. tanrı acıyacaksa bana acır." ikili birbiriyle uğraşırken sırtımı duvara yaslamış, kollarımı birbirine dolarken gözüm etrafta geziniyordu.

neredeydi?

gelecek miydi?

böyle bir günde yalnız bırakmazdı beni. bırakamazdı.

Kore'de olmasa bile gelmeliydi, gelirdi. hiçbir zaman böylesine terk etmezdi.

birinden diğerine, başka kafalar, yeni yüzler, yeni insanlar, okuldan tanıdık birkaç kişi.. hepsinin arasında gezindi gözlerim.

bir yandan gergince yanağımın içini dişliyor, bir yandan ayağımı sallıyordum.

gergin olduğumda böyle yaparmışım, öyle söylerdi.

"neye bakıyorsun Roseanne?" Jisoo'nun sesiyle kendime gelmiştim.

Namjoon ve Jisoo bizden bir sınıf büyüklerdi ve hazırlık okuyorlardı. bize destek olmaya gelmişlerdi.

"gelecek."

Jisoo anlamayarak kaşlarını çattığında bina görevlileri sınav girişi için öğrencileri içeri almaya başladığını duyurmuştu.

"gelecek." bu onun anlaması için değildi. kendi kendime tekrar ettiğim bir cümleydi. gelecekti, biliyordum.

yalnız bırakmazdı beni.

heartless ❧ rosekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin