1. BÖLÜM

451 25 43
                                    

Motorunu mahallelinin meraklı bakışları içinde evin bahçe kapısının önüne bıraktı. Güneş batmaya yüz tutmuşken kadın motorundan indi ve gözündeki güneş gözlüğünü düzeltip karşısındaki eve özlemle baktı.

Özlemişti. Annesini, ablasını, kardeşlerini. Ailesinin onun işi yüzünden sürekli olarak göçebe hayatı yaşamasına sinirlense de annesine de bir yere kadar laf geçirebiliyordu.

Ama bu sefer ki öyle olmayacaktı. Doğu görevini tamamlamıştı ve inatçılığı yüzünden generaller bir süreliğine sınır şehirlere gitmesine izin vermiyordu.

Ne vardı ki canım? Alt tarafı yine keçi inadı tutmuş, kendini zorla göreve yazdırmıştı. Bela mıknatısı olduğu için göreve gidemeden kolundan vurulmuştu ama bunu üstlerinden saklayıp göreve gitmişti. Orada da ölümün kıyısından dönünce artık sınır şehirler onun için bir süreliğine hayaldi.

Uzun süren bir görev sonrası annesini ilk görüşüydü. Bu yüzdendi ki heyecanlıydı. Titrek adımlar ile kapıya ulaştı ve bir süre elini zilin üstünde bekletti. İçeriden gelen seslere bakılırsa evlerinde gün vardı. Altın günü.

Kısa bir süre sonra annesinin adım seslerini duydu. Hem içeriye laf yetiştiriyor hem de kapıya bakmak için seri bir şekilde yürüyordu.

Annesi kapının önüne geldi ve beklemeden açtı. Kadın kendinden bir hayli kısa olan kadının gözlerine bakıyordu. Annesi ilk olarak ellerini gözlerine götürmüş ve ovalamıştı. Gerçek olduğunu düşünemiyordu. Sonrasında titreyen elini uzatıp kızının yanağına dokundu. Kadın en sonunda dayanamadı. "Annem. Sultanım."

Büyük bir özlem ile sarf ettiği sözlerden sonra vakit kaybetmeden annesine sarıldı. Annesi ise onun sesini duyduğu zaman girdiği şoktan çıkmış ve hıçkırarak ağlamaya başlamıştı. Kadın bir yandan annesine sarılıyor bir yandan da sakinleştirmeye çalışıyordu.

"Annem? Sarsana kollarını bana. Özledim."

"Yaralısın Asena'm. Görmüyor muyum sanıyorsun?"

Kadın ağzını açıp konuşacakken içeriden seslendiler. "Kız Kübra. Ne diye dikiliyorsun kapı önünde? Gelsene içeri."

Asena annesine döndü. "Annem bizim haytalar nerelerde? Onlarla da bir görüşeyim öyle geleyim içeriye."

Kadın yarım bıraktığı dedikoduyu hatırlayınca hızlı hızlı konuştu. "Aşağıdaki parktalar yavrum ama biraz uzaktır motorunla gidip gel. Ben içeri giriyorum tam en önemli yerinde bıraktım sohbeti. Sen de hemen gel ve yemek ye. Şimdi kış kış bakayım."

Asena annesinin onu kapı önünden kovması ile güldü. Bu kadının sohbet anlayışını bildiği için bu artık onun garibine gitmiyordu.

Geldiği gibi motoruna atlayıp giden kadın kısa sürede parka varmıştı. Bazen motorunun gücüne hayret ediyordu. Annesinin biraz anlayışı gerçekten abartılacak gibiydi çünkü. Neredeyse iki cadde geçmişti parka gelmek için.

Yolda karıştırmamak için parkın konumunu istemişti annesinden. İşin içine annesinin biraz içeren cümleleri girince güvenemiyordu.

Motorunu parkın dışına bırakıp üstünden indi. Elinde motorun anahtarı sallaya sallaya kardeşlerinin onu görebileceği bir yere geçti ve onları izlemeye başladı.

En az annesi kadar kardeşlerini de özlemişti. Ablasını da. Kardeşlerinin ne kadar dikkatli olduğunu biliyordu çünkü onları kendi eğitmişti. Şimdiyse kendinden bir küçük olan kardeşi Yavuz'un dikkatini çekmişti. Çünkü parka adımını atar atmaz kardeşi bir şeyleri hissetmiş ve gerilmişti. Bunu gerilen sırtından anlamıştı.

Gölge TimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin