Minho ve Yeonjun koridorda bir kaloriferin orada durmuş ve konuşmaya başlamışlardı. "Dün dediklerini düşündüm Minho. diye başladı Yeonjun. Minho işte o an fark etti kalbinin yerinden çıkacak gibi attığını.
Yeonjun derin bir nefes aldı ve devam etti. "Bende senden hoşlanıyorum Minho." Minho duydukları karşısında hem kalbi daha hızlı atmaya başlamıştı hem de yüzü kızarmaya başlamıştı. "Ciddi misin?"
Yeonjun kafasını olumlu anlamda sallaması ile zil de çalmıştı. "Neyse ders başlayacak şimdi, sonra görüşürüz." dedi ve Minho'nun yanından ayrıldı.
Jisung'dan
Sınıfa herkes çoktan gelmişti ama Minho hâlâ ortalarda yoktu. Yeonjun ona ne demişti acaba? Kabul mu etti ki? Red mi etti yoksa? Red ediyse Minho şuan yıkılmış ve bir köşeye sızmıştır.
Ben kendi içimde böyle stres yaparken sınıfın kapısı açıldı ve Minho içeri girdi. Yüzü gülüyordu. Bu da demekti ki Yeonjunla güzel bir konuşma yaşamıştı. Ya da umarım yanlış tahminler yürütüyorumdur.
Minho hızla benim yanıma geldi. "Jisung! O da benden hoşlanıyormuş!" dedi ve heyecanına yenik düşerek bana sıkıca sarıldı. Onu üzerimden itmeden "İyiymiş ya." dedim. Beni kendinden uzaklaştırınca yüzüme yapmacık bir gülümseme yerleştirdim. "Hayallerini kurduğum şey gerçekleşti Jisung! İnanamıyorum! İyi ki dün Soobin'i dinlemişim."
"Bir dakika, siz şimdi çıkıyor musunuz yani?" dedim gulumsememi silmemeye çalışarak ama ne kadar uğraşsam da olmadı. "Yani sanırım evet." dedi Minho ve ekledi.
"Hoşuna gitmedi mi?"
Dediği üzerine gülümsemem iyice söndü. "Yani, Yeonjun nasıl biri biliyorsun..." dedim kısık sesle. Tam tekrar bir şey demeye hazırlanırken hoca sınıfa girmiş ve susmak zorunda kalmıştım.
***
Bütün dersleri uyuyarak geçirmiştim bugün. Odaklanamıyordum. Minho ve Yeonjun'un sevgili olduğu düşüncesi kafamı allak bullak ediyordu.
Minho'yu ise hasta olduğumu söyleyip başımdan savunmuştum. Bir kaç kerede yanıma Felix gelmişti ama ona da pas vermeyince son derslere doğru uğramaz olmuştu.
Son ders de bitince yavaş yavaş eşyalarımı toplamaya başladım. Eve gidip rahatlamak istiyordum. Annem de eve geç gelecekti bugün zaten iyice kafamı dinlerdim. "Yeonjunla gidicem, haberin olsun." dedi Minho. Ona sadece kafamı sallamakla yetindim. Bu saatten sonra ona karışamazdım.
"Sende eve git bir ıhlamur çayı falan iç Jisung. Çok kötü hissersen kendini de yarın gelme. İyice dinlen öyle gel." diye de ekledi sonradan. Bazen gerçekten inadıma yaptığını düşünmeye başlıyordum ama sonra bu saflıkla ve salaklıkla yapamayacağını anlıyordum.
Aramızda başka konuşma geçmedi bundan sonra da, zaten çantasını toparlar toparlamaz gitmişti. Bir arlar beni bekler, yavaş toplandığım için de bana kızardı. Bunu özleyeceğim hiç aklıma gelmezdi, hem de deliler gibi özleyeceğim...
Sınıfta çoğu kişi gitmişti, sadece ben ve bir kaç kişi vardı. Çantamı toplamıştım ama kalkasım gelmemişti. Tam telefonu elimi alıp Felix'i arayacağım sırada Felix sınıfa girdi. Hızlı adımlar ile bana yaklaşıp "Yeonjun ile Minho sevgili mi?" diye sordu. Büyümüş gözleri bunu yeni öğrendiğini gösteriyordu. "Maalesef evet."
"Büyük olay, patlar bu. Yarın bak gör bütün okul konuşur bunu." dedi Felix. Evet haklıydı, Yeonjun sonuçta okulda popüler biriydi. "İyi de ne yaptılar da herkes bunu anlayacak?" dedim.
"Kapının orada öpüştüler. Görmedin mi?"
Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü o anda. Derin nefesler alıp kendimi kontrol etmeye çalıştım. "Jisung, Minho'yu bırakmanın vakti geldi bence?" diye devam etti konuşmaya Felix. Haklı olabilirdi ama yapamazdım. Minho olmadan ölürdüm ben.
"Yapamam." diyebildim sadece. Felix durmumu anlamış olacak ki sırtımı ovalamaya başlamıştı. "Onsuz yapamam dediğin kişi şuan başka birileri ile yapıyor, farkında mısın Jisung?" Farkındaydım. Her şeyin farkındaydım ama görmezden gelmek istiyordum işte. "Neyse hadi kalk bir yüzünü yıkayalım kendine gel sonra gideriz."
Kafam ile onu onayladıktan sonra onun yardımı ile kalkıp tuvalet gittim. Yüzüme soğuk su biraz da olsa kendime gelmemi sağlamıştı. Yüzümü kuruladıktan sonra da tuvaletten çıkmış ve okulun boş koridorlarında yürümeye başlamıştık. "Seninle eve gelmemi ister misin? Çok iyi durmuyosun." Bir süre düşündükten sonra "Olur." diye cevap verdim.
Okuldan çıkıp durağa doğru yürümeye başladık. Sokaklar nedensizce boştu. Normalde bu saatlerde tıka basa olurdu. 5-10 dakika sonra ise otobüs gelmişti.
***
Çantamdan anahtarlarımı çıkarıp kapıyı açtım. "Annemin işi bugün yoğun, geç gelicek yani. Rahatça takılabiliriz." dedim ayakkabılarımı çıkarırken. "Baban peki?" dediye sordu o da ayakkabılarını çıkarırken.
"Bu hafta işten dolayı başka şehirde."Kafasını sallayarak onayladı beni. Ben ise ayakkabılarımı çıkarmış ve eve girmiştim. "Aç mısın?" dedim o da içeri girerken. "Yok değilim ama bir bardak su fena olmazdı." dedi gülümseyerek.
Minho'dan
"Fazla olmadı mı?" dedim Yeonjun'a dönerek. "Ne fazla olmadı mı?" dedi sigarasını içerken. "Okulda, herkesin önünde beni öpmen." Kafasını bana çevirdi ve "Ne o rahatsız mı oldun?" dedi. Kafamı hemen olumsuz anlamda sallayıp "Hayır ama herkesin bilmesine gerek yoktu." dedim. "Herkes bilsin ne olacak?"
Bir şey dememeyi seçmiştim. Rahatsız olmamıştım ya da olmuştum, bilmiyordum. İçim rahat etmiyor gibiydi ama neden etmediğine dair en ufak bir fikere sahip değildim. Sevdiğim çocukla birlikteyim işte, herkes bilsin ne olacaktı ki?
Yeonjun sorusuna cevap istiyormuş gibi tekrar bana baktı ama tam bir şey söylemeye, içimdekileri ona anlatacağım sırada Changbin'in gelmesi ile birlikte buna gerek kalmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I don't wanna be your friend {Minsung}
Fiksi Penggemar"Arkadaşız sadece Jisung. Bu hareketler ne böyle?" "Arkadaşın olmak istemiyorum Lee Minho. Aşığım sana. Anla bunu artık." Angst.