30/06/2024
Yarın İsviçre'ye gidiyorum. Son kez eşyalarımı topluyorum, aslında fazla eşya almayacağım sonuçta gittiğim yerde eşyaya ihtiyacım olmayacak. Bir tek kalbim ile sana olan sevgimi yanıma alacağım sevgilim. Gittiğim yerde sadece sana olan sevgim ile beraber olacağım.
Daha birkaç gün önce kararlaştırdım bu fikrimi ve sadece Seungmin'in babasının haberi vardı. Aslında hiç kimsenin öğrenmesini istemiyordum ama mecburen söylemem gerekmişti. İsviçre'ye gidebilmek için paraya ihtiyacim vardı sonuçta.
Ne kadar önemli bilemem ama Felix de öğrenmişti bugün. Çünkü gidip son kez onunla konuşmuştum. Son bir defa her şeyi güzelce öğrenmek istiyordum. Eğer boşu boşuna kızgın olduğum biri var ise son defa özür dileyip içimin rahat olmasını istiyordum.
Sabah erkenden kalktım. Bugün cumartesiydi yani tatildi ve Felix yüksek ihtimalle evdeydi. Böyle düşünürek üstüme basit parçalar giymiş ve evden çıkmıştım. Gerçeği öğrenmek için gidiyordum yanına ama pek bir faydası olmayacaktı artık. Çünkü her şey için geçti, sadece içimi rahatlatmak ve güzel güzel buradan gitmek için yanına gidiyordum. Ha, bir de vedalaşmak için. Ne kadar kötü şeyler yapmış olasada bu zaman kadar bana iyi davranmıştı, hakkını yiyemezdim.
Evlerimizin fazla uzak değildi bunu aramız bozulmadan önce öğrenmiştim. O yüzden gitmem pek uzun sürmemişti. İlk başta tereddüt etmiştim zili çalmakta ama en sonunda "Bir daha göreceksin sanki!" diye içimden geçirerek basmıştım zile. Birkaç saniye bekledikten sonra kapı bir gürültü ile açılmıştı.
Üstündeki pijamalar ve saçının dağınıklığı yeni kalktığını gösteriyordu. Belli belirsiz bir sesle "Jisung?" dedi. Beni gördüğüne şaşkındı, daha doğrusu inanmıyor gibiydi. "Konuşalım mı?" Bir süre boş bir şekilde yüzüme baktı. En sonunda kafasını eğdi ve gözünü ovuşturarak başını olumlu anlamda salladı. Bunu evet olarak kabul ettim ve içeri girdim.
Arkamdan kapıyı kapattı ve beni salona götürdü. Salonda olan üçlü koltuğa oturmam için eliyle gösterdi ve "Bir şey ister misin?" dedi. "Sağol ama zaten fazla kalmayacağım." Kafasıyla beni onayladı ve o da benim yanımdaki tekli koltuğa oturdu. "Uzatmadan konuya girmek istiyorum Felix."
"Yarın sabah İsviçre'ye gideceğim. Son defa seninle konuşmak istedim. Aslını öğrenmem gereken şeyler var." dedim ciddi bir ses tonuyla. Bunu kavramış olacak ki o da dikeldi ve "İsviçre mi? Neden?" dedi. "Öyle gerekyor Felix, hayat bunu gerektirdi. Yapmam gereken bir şey var. Hepimizin iyiliği için." dedim sesim daha da sessizleşirken. Ah, Felix'e bile söylemekte zorluk çekerken ben bunu Minho'ya nasıl söylecektim ki? Kendim bile pek hazmedemiyordum bu kararımı.
"Uzun süre mi kalacaksın?" dedi endişe ile."Geri dönmeyeceğim Felix."
Gözleri hızla büyürken "Ne? Neden ama? Jisung; burada ailen var, sevdiklerin var neden birden böyle bir karar aldın ki?" dedi. "Felix, benim bir ailem yok artık." dedim. Gözlerim dolmaya başlarken anlamaz şekilde "Ne?" dedi. "Annem de babam da öldüler Felix."
Hayretle koltukta geriye doğru yaslandı. Ben göz yaşlarımı durdurmak için çabalarken "Minho peki? Minho'ya ne oldu?" diye sordu. Tavana bakan gözlerimi ona çevirdim. Yüzü gayet ciddiydi. Fazla bir şey bahsetmek istemedim. Ve sadece;
"Aramız iyi." dedim.
"Sevgili misiniz?"
"Evet." dedim hiç düşünmeden. Yüzünde hiçbir değişme olmadı, sanki önceden biliyor gibiydi. "Biliyor muydun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I don't wanna be your friend {Minsung}
Hayran Kurgu"Arkadaşız sadece Jisung. Bu hareketler ne böyle?" "Arkadaşın olmak istemiyorum Lee Minho. Aşığım sana. Anla bunu artık." Angst.