1.7

428 52 6
                                    

Geldikleri yere şapkasını altından baktı şişkin yanakları olan. Sevgilisine dönüp "Burası mi cidden?" diye sordu.

Changbin kardeşinden gelen mesajı kontrol edip başını salladı. "Evet burası, hadi girelim".

Jisung elini sıkıca tutmuş geldikleri mekanın içine girmişlerdi. Yüksek şarkı kendini belli ederken gelen alkol kokusu ikisinin de yüzünü buruşturmasına neden oldu.

"Senin Jun neden böyle yerlerde ya" diye söylendi Jisung. Changbin göz devirip "İyi dayak yiyecek zaten benden" diyerek Jisung'u kendisine yapıştırdı.

Kalabalık arasından geçip tezgah kısımda oturan pembe saçlı oğlana ilerlediler. "Hey Jun" demesi ile oğlan onlara dönmüş "Abi!" diyerek büyüğünün boynuna ağlamıştı.

Changbin gülüp kardeşinin belinden sıkıca tuttu. "Birde seni hiç özlemem diyordun"

Dalga geçmesi ile "Sus ya!" diye çıkıştı Jun. Abisinden ayrılıp "Jisung, seni de çok özledim ben of" diyerek ona da sarıldı.

Genç güldü "Kabul et beni daha çok seviyorsun" demesi ile "E zaten" dedi pembe saçlı.

Kısa bir sohbetten sonra, Jun bir yeri gösterip "Bakın geldi işte, hep geliyor buraya ama hiç bir şey yapmıyor. Geliyor oturuyor sonra gidiyor" dedi.

"Peki sen niye her gün buradasın?" diye sordu Changbin tek kaşını kaldırıp. Bahane aramaya çalışan Jun "Şey ya ben niye buradayım, öyle takılıyoruz işte abi ya ne sorguladın sende yani".

Jisung onlara gülüp barmene baktı, o ise pembe saçlıya bakıp gülüyordu. Anladığı şey ile kaşları havaya kalkarken Jun'a yardım amaçlı "Çocuk büyüdü artık Changbin sıkıştırıp durma, hadi gel Minhoş bizi bekler".

Koluna girdiği sevgilisini sürüklerken arkasına dönüp Jun'a 'sonra görüşeceğiz senle' bakışı atmıştı.

Yaklaştıkları masada oturan beden, elinde yarışı su dolu bardakla bakışıyordu.

"Lee Minho, bizleri bırakıp burada zaman mı öldürüyor yani?"

Duyduğu ses ile irkilirken şaşkınlıkla açılmış gözleriyle başında dikilen ikiliye baktı. "Ne?"

Jisung gülüp karşısına oturmuş "Özledin mi bizi Minhoş?" demişti. Changbin de yanına otururken Minho hala anlamayarak onlara bakıyordu.

"Bakma şöyle oğlum, senin için geldik işte"

"Deli misiniz siz?" diyen Minho ile "Asıl sen deli misin? Bir anda gidiyorsun ve biz sana hiç bir şekilde ulaşamıyoruz, neler oluyor Minho?"

İç çekti siyah saçlı, arkasına yaslandı "Üzgünüm ama istesem de sizinle iletişim kuramazdım".

"Ya neden işte?" dedi Jisung sabrı taşmaya başlarken. "Bulaşmanızı istemiyorum" demesi ile Changbin arkadaşının omzunu sıktı.

"Bak Minho, sen benim liseden beri arkadaşımsın. Benim en dipte olduğum anlarda bile sen vardın, bana elini uzatıp yardım ettin. Sen olmasan ne o karanlıktan çıkardım ne de hayata tutunurdum. Jisung ile bile senin sayende tanıştım ben. Bu yüzden sıra bende, şimdi seni bu karanlıktan ben kurtaracağım".

Hala bardağı ile oynayan genç iç çekip elindekini masaya koydu. Saçlarını karıştırıp "Babam, kumar oynuyor" dedi.

Kaşları havaya kalkan ikili ile devam etti. "Ama çok yanlış kişilere bulaşmış, fena batmış. Adamlar tekin kişiler değil her şeyimizi buldular. Babamda kurtuluş yolunu buraya kaçmakta buldu. Adamlar manyak görüştümüz kişilere kadar tehdit edebiliyor bizi, bu yüzden işte. Size zarar gelmemesi için kaçtım".

"Siktir, bu nasıl iş" diye söylendi Changbin. "Şimdi ne yapacağız? Hep bu şekilde yaşayamazsın ki" dedi Jisung.

"Aslında aklımda bir şeyler vardı ama nasıl yapacağımı tam olarak bilmiyorum" dedi Minho.

"Anlat bakalım biz varız artık bulunur"

Minho onlara aklında ki planı anlatırken diğer ikili pür dikkat onu dinledi.

"Tamamdır o zaman operasyon Minhoş'u bulup dövmekten operasyon Minhoş'u kurtarmaya geçiş yapıyoruz" diyen Jisung ile ikili güldü.

"Peki" diyen Minho ile ona dönmüşler genç ile ensesini kaşıyıp "Felix, o nasıl?" diye sordu.

---

Oluyor mu

Oluyor mu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Baysss

Those Eyes // Minlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin