BÖLÜM 3: Kaçış Planı

29 6 10
                                    

Yine yapacağını yapıp defolup gitmişti odamdan. Beni ise bu halde bırakmıştı. Ağlamaya başladım...dinmiyordu ağlamam.Bir yandan çığlık attım kendi kendime. Babamın bu sefer umrunda olmayacağını biliyordum.Gerçi artık pek de bunu umursayacak durumda değildim...çığlık atmak bile yetmedi içimdekileri atmaya.En son yere çöktüm, gözyaşlarım şimdiden tüm yüzümü ıslatmaya yetiyordu...

"Eve...gelir misin?" hiçbir şey benim elimde değildi sanki,Keskin'i aramıştım ama sanki biri beni yönetiyordu. Bir yandan ağlıyordum,bir yandan Keskin'e gelmesini söylüyordum.

"İyi misin? Neden ağlıyorsun? Sakin ol!"

Konuşmaya çalışıyordum ama beceremiyordum. Ağlamam dinmiyordu...

"Gel, al beni lütfen!" şu dört kelimeyi zor çıkarmıştım."Lütfen gel..."

"Geliyorum! Geliyorum Efsun sen sakin ol şimdi, derin nefes al! Sen çok güçlüsün tamam mı geliyorum ben!"

"Gel... gel. Keskin..." bu cümleyi bile belirli aralıklarla söylemiştim.Nefes almakda güçlük çekmeye başlamıştım. Kalbime ise bıçak saplanıyordu sanki.Telefonu birden elimden bıraktım. Kendi isteğimle değil, düşmüştü sanki birden...telefonu bile tutacak gücüm yoktu, kalmamıştı. Bırakmadı o adam bende hiçbir şey! Yerde yatağıma yaslanmış halde hıçkıra hıçkıra ağlarken bir yandan kalbimi tutuyordum. Tek kelime çıkaramadım ağzımdan. İstedim ama olmadı. Kalbime bir ağrı saplanmıştı. Keskin sürekli telefondan beni soruyordu. Cevaplayamıyordum...

"Efsun! İyi misin bir şey desene! Sesin boğuk geliyor, söylesene!" duyuyordum, hepsini duydum. Ama cevap yoktu. Sadece hıçkıra hıçkıra ağlayıp nefes almaya çalıştım. Yapamadım da, gittikçe kötü oluyordum. Kalkmak istedim, kalkamadım. Felç olmuş gibi hissettim kendimi.

"Efsun! Efsun Hanım! Geliyorum... geliyorum!" dedi Keskin.

O gelene kadar hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ettim, telefonu hiç kapatmadan sürekli beni dinlemişti. Sadece ağlasam da asla kapatmadı. Hatta sürekli benimle konuştu... Efsun sen çok güçlüsün! Şimdi ben geleceğim. Geçicek Efsun Hanım! Her şeyi unut, çok mutlusun... güzel şeyler hayal et.Ağlama! Geçicek. Hepsi ve daha fazlasını Keskin söyledi...telefondan bile içimi rahatlatmıştı. Sesi bile yetti aslında...ama yenemiyordum öfkemi, üzüntümü, annemin yokluğunu...hepsi üzerime gelmişti. Bu konuşmalarımız bana uzun bir süre gibi gelse de çok bir süre geçmemişti. Muhtemelen bana çok uzun bir süre gibi geliyordu. Keskin kısa bir süre içinde yanımdaydı.Telefonu birden kapattığında başta bıktı sanmıştım ama 10 saniye sonrasında yanımda bitmişti. Tabii öncesinde bir gürültü koptu. Ne olduğunu bende anlayamadım...hele bu hâlde hiç.

Nefes nefese kalmıştı, koşarak yanıma geldi ve eğildi. En dikkat çeken de pijamaları ile gelmişti. Yani siyah atlet ve şortu ile!

Dağılan saçlarımı düzeltti. "Bak bana Efsun! Bak!" yüzümü kendisine çevirdi. O konuşuyordu ama ben yine konuşamadım.

"Şşt!Ağlama, ağlama artık." gözyaşlarımı sildi. "Ağlamak bile yakışıyor ama ağlama! Yasakladım. Tamam mı? Bak bana,gözlerin kaçmasın, yanındayım, buradayım." sarıldı. Kollarının arasına aldı beni...güvendeydim sanki burada. Bir yandan saçlarımı okşadı, sevdi. İyi geliyordu, anlamsızca dinlendiriyordu beni. Her teması öyleydi sanki.

"Bak, geçiyor. Sen çok güçlüsün Efsun! Hem bak geçen sen benim gözümü kör ediyordun! Daha çok uğraşacaksın benimle...geçicek."

Bir yandan da güldürmeye çalıştı beni...hem de adamın gözünü kör etmek üzere olmama rağmen bunu dalga konusu yapmıştı.

İntikam DüşüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin