8.Bölüm

697 52 7
                                    

Merhaba,

Az kaldı...

Umarım seversiniz..

----

Yazar'dan

Komutan sarayın güvenliği için gerekli tüm hazırlıkları yaptıktan sonra atına binerek yola çıktı. Kralsa onu uzaktan izlemekte yetindi çünkü veda etmeye giderse asla bırakamayacağını biliyordu. Saraydandan ayrılırsa krallık çökerdi. Krallığı bırakması önemli değildi ama krallığın çökmesi yüz binlerce insanın zarar görmesi demekti. 

Komutan saraydan çıkıp ağaçların arasında kaybolduğunda kral da eski soğuk haline geri dönerek çalışma odasına gitti. 

Tahmin ettikleri gibi saraya içten ve dıştan saldırı olmuştu. Zindana aldıkları kişilerin hiç biri konuşmadığı için her birini öldürdüler. Konuşmamalarının arkasında kendilerinin değersiz piyonlar olduklarının farkında olmaları yattığını düşündükleri için Namjoon'la beraber hazırlıklarını yapmışlardı. 

Jungkook, sınıra vardığında sertçe yutkunmak zorunda kalmıştı. Karşında binden fazla asker duruyordu. Kendisi güç gösterisini yapmak için yalnız gelmişti. Tahminleri en fazla 100 kişi olur gibiydi ama çok yanılmıştı.

Kral saraydı kanlar içerisinde nefes nefes kılıcını savurmaya devam ederken komutan Namjoon yanına geldi;

"Efendim, askerlerimizin neredeyse hepsi öldü. Kapana kısıldık." 

"Gittiği yere kadar gidecek." 

Üzerlerine koşan köstebekler askerlerini fark ederken pozisyon aldılar. Her biriyle dövüşürken sarayın camları param parça oldu ve içeri 80 kadar sivil kılıçlı girdi. Kral artık her şeyin bittiğini düşünmeye başladığında etrafına baktı, herkes durmuştu. Bu siviller iki taraf içinde yabancıydı. 

Başları gibi duran sivil kralın önüne gelip yandan sırıttı ve kılıcını doğrulttu. Kral tehdit olarak algılasada yanılmıştı.

"Bizler Komutan Jungkook sayesinde hayatta olanlarız. Atının üzerine hızla giderken gördükte, saraya gelmemizin fena olmayacağını söyledi. Bize yaptıklarının karşılığında bu bir hiç" Sırıtması solduğunda kılıcını havaya kaldırdı. Kral şaşkınca karşısında ki adama bakıyordu.

"Dostlarım Jungkook için bu sarayı köstebeklerden temizleyelim!" 

"Evet!" Çığlıkların ardından her yerden kılıçların çarpışma sesi yükselmeye başladı. 

"Kralım, sayımız az olabilir ama merak etmeyin biz Komutan Jungkook'un bizzat eğittiği askerleriz. Onun yüzünü kara çıkaramayız."

"Görelim Jungkook'un askeri." Yandan sırıtmasını sunduktan sonra mücadelede ki askerlerine destek olmaya devam etti. Gece ve gündüz, tekrar gece, tekrar gündüz. Günler süren bir mücadele.

Sınırdaki Jungkook içinse durum daha farklıydı. Karşısında ki askerlerle savaşamayacağını ama kaçarsa da krallığın zarar göreceğini bildiğinde ne yapacağını bilememiş düşünürken, bilgi arakladığı kasaba halktı askerlere arkadan saldırmaya başlamıştı.

İlk başlarda şaşkına dönmüş olsada kendini toparlayıp önden askerlere saldırmaya başlamıştı. Ortada buluştuklarında karşısında atın üzerinde ki Felix karşılamıştı;

"Dostum! Aptal değiliz, senin mükemmel Komutan Jungkook olduğunu başından beri biliyoruz! Ayrıca buranın kralı orospu çocuğu!" Son söylediğine ikisi de sırıtarak onlara saldıran askerlere karşılık verdiler. Şanslılardı ki yay getiren olmamıştı. En azından şimdilik. 

the king/ taekook✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin