the king/ taekook✔️

10.Bölüm

Merhaba,

Finalden önce ki son durak..

Finalle beraber yayınlıyorum.

Keyifli okumalar dilerim.

---

Düşüncelerimden beni ayıran şeyse dışarıdan gelen çığlık sesleridi ne olduklarını anlamaya çalışırken kapım aniden açıldı ve ben tepki veremeden Yoongi bağırdı;

"KOMUTAN JEON GELDİ AMA BÜYÜK BİR SORUN VAR!"

Dışarıdan gelen kılıç çarpışma sesleri ile kaşlarımı çatarak ayağa kalktım.

Kendi kılıcımı yanıma alarak Yoongi'nin yanına gittim.

"Ne oluyor dışarıda?" Dışarı doğru yürümeye başladık.

"Bilmiyorum ama sanırı-" Komutan Namjoon koşarak bize doğru gelirken yaklaşmadan konuşmaya başladı; "Komutan Jeon'u kaçırıp rehin almışlar ve ilaç vererek güçten düşmesini sağlamışlar. İlk başta kapıdan onu sokarak dikkat dağıttılar çünkü hepimiz oraya baktık o anda her taraftan saldırmaya başladılar." 

"Jeon nasıl?" 

"Baygın." Orta yolda buluşup dışarı koştuğumuzda çok fazla düşman olduğunu fark ettim. Ortaya doğru ilerlerken gözlerim Jeon'u arıyorken Felix yanıma geldi.

"Jeon nerede Felix?" Etrafımızdakilerle dönüşmeye devam ederken konuşmaya çalıştık.

"Bilmiyorum, kaybettim izini." Sinirime artık hakim olamıyorum ama yemek yemediğim için benimde gücüm zamanla azalmıştı. Bayılana kadar durmayacaktım tabi ki de.

"KOMUTAN JEON BULUNANA KADAR HERKESİ ÖLDÜRÜN!!" Sesimle beraber askerlerim daha hırsla savaşmaya başladılar. 

Saatlerin ardından düşman adamlar çok sayıda azaldığın da ortada ki boşluğa kucağında Jeon'la birisi koştu ve yere çöküp baygın güzelimin boynuna bıçak dayadı.

"Hepiniz geri çekilin ve sarayı bana bırakın yoksa Jeon ölür!!" Onun için her şeyi bırakmaya razıyım da kim ki bunlar?

"Siz kimsiniz?" Önümde ki bedenleri geçerek göz göze gelmemizi sağladım.

"Bizim bir ülkemiz ya da yurdumuz yok." 

"Kovulmuşlarsınız yani." Kafasını olumlu anlamda salladığında daha da sinirlendim.

"Şimdi burayı terk edin yoksa Jeon ölür!" 

"Zaten ölü olup olmadığını nereden bileceğim?" Onun için bırakmam gibi bir şeyler gevelemeyeceğim buna kimseyi inandıramam zaten. 

Karşımda ki beden dişlerini sıkarak düşündü.

"Kılıcı ve silahlarını bırakıp gel ve kontrol et o zaman." İşte bu iş görür, aptal. Dediği gibi tüm silahlarımı yere attım ve yanların gittim. Yere oturduğu için bende dizin birini yere değdirdim ve gözlerinin içine baktım. Eldiven giydiği için bıçağı yeteri kadar iyi hissedemediği fark ettiğim gibi kör kısmına çevirdim. Bu şekilde Jeon'un boğazına bastırsa bile kesemez, müdahale etmem için yeterli zamanı fazlasıyla bana verir. 

Jeon'nun nefesini kontrol etmeden direk karşımda ki bedenin boğazına yapıştığımda her tarafımda kılıçların çarpışma sesi yükseldi. Bıçağı sevgilimin boğazına sokmaya çalıştığında gülerek boğazını daha çok sıktım. En sonunda nefessiz kalarak ellerim arasında öldü ve elinde ki bıçakta yere düşmüş oldu.