Anemone

70 7 11
                                    

Değerli Iguro'm, bir aydan uzun süredir haber alamadım senden. Neden bir mektup bile yazmıyorsun? Tercihin bu muydu hep?

Çok kızgınım sana biliyor musun? Gerçekten kalbim parçalara ayrılıyor gibi hissediyorum. Keşke hiç gitmene izin vermeseydim diyorum bazen. Asıl kendime sinirliyim. Günah keçisi olarak seçtiğim kişinin sen olması da ayrı bir sinirlendiriyor beni.

Belki seninle gitmeyi tercih etseydim (asla öyle bir şansım olmayacaktı, aciz kızın tekiyim sonuçta.) araba kazası yaşanmayacaktı. Annem ve babam yüzüme bir kez daha gülümseyecekler, bir kez daha sarılacaktık. Esas güneşin yarın da doğacak olması, ailemin ölüşünün evrenin düzenini etkilemeyecek kadar küçük, gündelik bir olay olması canımı yakıyor. Benden başka kimse ailemi düşünmüyor ve bu saçma salak bir bunalıma girdiğimi düşündürüyor bana. Hayatıma devam edemeyeceğimi hissettirecek kadar saçma salak bir bunalım.

Ailemin katiliyim ben Iguro. Acaba bunu bildiğinden mi bana yazmıyorsun artık? Sana hissettiklerimi doğru dürüst söyledim mi hatırlayamıyorum. Ailemin yüzünü bile kafamda canlandıramıyorum. Hiçbir şeyi hatırlayamıyorum ki ben.

Neden senden nefret edemiyorum Iguro? Neden yanımda değilsin? Neden arabamıza çarpan kamyondan nefret edemiyorum? Neden tek nefret edebildiğim varlık "kendimim"?

Elim titreyerek yazdığım son paragrafa baktım. Tekrar elime baktığımda ise artık titremediğini, kontrol edebileceğimi anladım. Fakat ironik olan şuan bacaklarımın tutmaması, ayaklarımın bu koca bedeni taşıyamamasıydı. Komikti bu çünkü kendimde en güvendiğim şey bacağımdı. Hep vücudumun diğer kısımlarına göre daha güçlü ve sağlıklıydı, bu durum -bacaklarımın vücuduma kıyasla kalın olması- kendimi beğenmememe sebep olsa da bir kere bile şikayet etmemiştim bu durumdan. Sahip olduğum tek şeyin farkındaydım ve bunun değerini bilmeyi çoktan öğrenmiştim.

Ayağa kalkmak için masanın yanındaki değneği aldım ve tuvalete yöneldim. Mürekkeplenmiş elimi yıkıyordum. Elim titrediği için parmaklarım mürekkep içinde kalmıştı. Binbir zorlukla lavaboya yaslanarak elimi yıkadım. En sonunda değneğimi tekrar aldım, çıkacakken kafamı kaldırdım ve gözüm çatlamaya yüz tutmuş aynaya takıldı.

Çok zayıflamıştım, normalde de zayıflamak istediğimi söylerdim fakat bu şekilde değil. Zamanında ailemi ve Iguro'yu gülümseten yüzüm solmuş yerine somurtkan ve bembeyaz, zombi misali bir yüz gelmişti sanki. Göz altlarım çökmüş, morarmış ve sarkmıştı. Obanai beni böyle olsam da sever miydi? Elim istemsizce lavabonun üzerinde duran vazoya gitti. "Ah, yeter artık!" dedim ve aynaya fırlattım. Bu acınası yüzümü saklamama ancak yüzüm gibi kırık ayna yardımcı olurdu. Yerdeki cam kırıklarıyla karışık sulu anemon çiçekleri vazonun kırılması nedeniyle yere saçılmış; ayağıma batmış, kanatmıştı. Çiçeği botanikle ilgilenmeye ilk başladığım zamanlarda vazoya koymuştum ve şimdi düşününce, içinde bulunduğum durum en iyi onunla özetlenebilirdi. Bir bitkiden farksız olarak yaşayan ben zemindeki anemonlardan daha çaresizdim belki de. Aynaya bakıp tekrar gülümsemeyi denedim, son bir defa.

Odama döndüğümde 2 gündür masada duran ama bir lokma bile alamadığım, Shinobu'nun yaptığı kurabiyeden açlığıma karşı koyamayıp bir tane aldım. Çok güzeldi. Cidden çok güzeldi. Kan çanağına dönen gözlerimden yaşlar akmaya başladı ve henüz yutmayıp çiğnendiğim kurabiyenin tadına karıştılar. Kafamı usulca sandalyeme yasladım. Gözlerim ağlamaktan yanıyordu. Penceremden sızan güneş ışınları ise daha çok gözüme vurup fazladan canımı yakmaya çalışıyor gibiydi. Yanaklarımdaki sivilceler de gözyaşlarımın etkisiyle çoğalıyor gibi düşünüyor ve daha kötü hissetmeme sebep oluyordu. Aylardır kesmediğim tırnaklarımın da yardımıyla bir hışımla yazdığım aptal aşk mektubunu alıp onlarca, yüzlerce, binlerce parçaya böldüm. Her bir parçada kalbimde halihazırda ayrılan parçalar yok oluyordu.

(Yazar Notu 8: Ölümlü Adonis, Afrodit'ten çok avlanmakla ilgilense de Afrodit, sırf onu görebilmek için her gün Adonis'in avlandığı ormana gidiyor. Ancak bir tanrıçanın bir ölümlüye aşık olmasının getirdiği lanet yüzünden Adonis, yabani bir domuz tarafından saldırıya uğrayıp hayatını kaybediyor. Adonis'in ölümü karşısında kendini tutamayan Afrodit, aşkını kolları arasına alıp ağlamaya başlıyor ve toprağa düşen gözyaşlarının arasından kırmızı bir anemon çiçeği bitiyor. Bu efsane nedeniyle anemon çiçekleri, günümüzde kayıpları ve karşılıksız aşkı temsil ediyor.)

dernière lettre // obamitsuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin