Gözlerimi açtığımda içimde bulunduğum oda yüzden garip bir his vardı. Çocukluğumun geçtiği bu evde bu odada 3 yıl sonra tekrardan bulunmak garip hissettiriyordu.
Hem bir o kadar yabancı, hem de bir o kadarda kendimi buraya ait hissediyordum...
Üzerime hırkamı geçirip açık olan camın önüne geçtim. Pencereyi geceden açık unuttuğum için resmen ceset gibi soğuktu vücudum.
Odam arka bahçeye bakıyordu ve annem çiçeklerle uğraştığı için havuzun az ilerisinde büyük ve uzun bir sera yaptırmıştı babam annem için.
Kollarımı önümde bağlayıp seranın önünde çiçeklerini havalandıran annemi izlerken büyük bir boşluktaydım.
Dün yemekten sonra oturup ailecek sohbet edip konuşmuştuk. Akşam ise herkesten önce odama geçmiş ama uyuyamamıştım. Baran dün akşam yine aramıştı fakat cevap verememiştim. Onunla uğraşmak istemiyordum.
Keskin ile gece konuşmuş ve neler olduğunu anlatmıştım. Hastaneye gidip Efes'i öldürmemesi için onu sakinleştirmiştim fakat onun eceli benim elimden olacaktı.
Babamla hâlâ konuşamamıştım. Dün Serhat Demirkan ile ne konuştuğunu bilmiyordum fakat büyük ihtimalle çözmüştür diye düşündüm.
Şifonyerin üzerindeki telefonumun ekranınından saate bakarken odamdaki banyoya girdim. Daha saat 8 bile olmamıştı. Yüzümü buz gibi suyla yıkayıp hizmetlilerin yeni koyduğu diş fırçasıyla dişlerimi fırçaladım.
Saçlarımı tepeden bir ile tutturduğumda gardırobumdan oversize bir tişört ve siyah kot pantolon üzerime geçirdim. Eskileri temiz olmasına rağmen katlamaya üşendiğim için kirli sepetine atıp yatağımı düzelttim.
Camı kapatıp telefonumu arka cebime yerleştirdim, odadan çıkarken telefonuma gelen bildirimle titreyen telefonumu merakla cebimden çıkardım. Sosyal medya hesabıma bir istek vardı.
milas.karaarslan sizi takip etmeye başladı.
Sıradan biridir diye ekranı kapatmadım, hesabı dikkatimi çekmişti. Profiline girip aşağıya doğru kaydırdığımda bunun barda, beni tuvalette sıkıştıran oğlan olduğunu hatırladım.
Hesabında birkaç tane fotoğrafı vardı onun dışında genelde gezdiği yerlerin fotoğrafları vardı. En son paylaştığı posta girip baktığımda milyonlarca beğeni aldığını görmek beni şaşırtmıştı. Zaten oldukça fazla takipçisi vardı.
Ünlü bir influencerdı sanırım.
"Efken?" Annemin bana seslenmesiyle kafamı kaldırdığımda merdivenlerin basamaklarını bitirmiş ve bana doğru yaklaşıyordu.
"Anne? Günaydın."
"Günaydın kızım." açtığı kolları arasına girdiğimde bir elimle telefonu cebime tıkıştırıyordum.
"İyiki geldin Efken. Sen doğru olanı yaptın" diye konuştu. Derin bir nefes alırken annemi geçiştirerek aşağı kata indim.
Salon boş değildi, Cihat abimin karısı, Zeynep yengem telefonda biriyle konuşuyordu. Rahatsız etmek istemedim. Doğrudan mutfağa doğru ilerlerken yıllardır bize aşçılık yapan Bade halayı görmek istemiştim.
İyi kadındı, üzerimde en az annem kadar emeği vardı. Onu dışarıda birkaç kez görmüştüm ama yaşananlar yüzünden yanına gidememiştim.
Mutfağın kapısını açtığımda içeride 3 tane hizmetli vardı ve bahçıvan Murat abi bahçe tarafında oturmuş çayını yudumluyordu. Hepsi tezgaha dönük bir şekilde yemeklerle uğraşırken Bade halayı hemen görmüştüm.