17. Kurt Mu Kuzu Mu?

46 4 0
                                    




17.KURT MU? KUZU MU?

Kuzuyu yediği için bir kurda kızabilir miydik? Vahşi doğada aç olan ava çıkmaz mıydı? Neyin savaşıydı bu yüzyıllardır bitiremediğimiz?

İnsanları insanlıktan çıkartan hep daha fazlasını istemek değil miydi? Tüm kainatın kendisi için yaratıldığına inanan insan değil miydi? Sanki başka canlıların bir yaşam hakkı yokmuşçasına doğayı katleden, yeri geldiğinde avladı diye kurda kızdığımız kuzuyu yiyen bizler değil miydik?

Suçluyduk. Irk ayırmadan yaşayamadığımız, iyi ve kötüyü ayıramayıp çok daha büyük acılara sebep olduğumuz için suçluyduk. Bu geldiğimiz noktadan geriye dönüş mümkün değildi. Normale dönüş ancak savaşmakla varılabilecek bir sonuçtu.

Üzerime düşeni tam olarak yapabilmiş miydim bilinmez ama bu savaşta kendime bir yer seçeceksem eğer herkesin koruması gereken kuzu olmayacaktım. Herkes beni öyle bilse bile.

Suçlanacak olmak ya da vahşi biriymişim gibi muamele görmek umurumda değildi. Temiz yanımı bırakalı çok olmuştu. Ben Asil ile anlaştığım ve o sadakat yeminini ettiğim gün saf ve masum Neptün'ü ardımda bırakmıştım.

Herkes bir şeyler yapmaya çalışırken öylece beklemeyecektim.

Şatoda geçirdiğim bu bir haftada oldukça boş zamana sahiptim. Okuyabildiğim kadar kitap okudum. Vampirlerin yuvasında onları nasıl daha kolay öldürebilirim bunun peşindeydim. Lavinia başta bana gülmüş olsa da kararlılığımı destekliyor ve kimseye belli etmeden benim için böyle kitaplar getiriyordu.

İşte benim vahşi kızım deyişi kulaklarımda yankılandı. Onun hayatta kalma arzusunu ve cesaretini seviyordum.

Ne yazık ki bu kitaplarda anlatılanları yapabilecek güce bir insan olarak sahip değildim. Ben ne bir vampirin kafasını kopartabilirdim, ne çok hızlı davranıp kalbine kazık saplayabilirdim ne de onlarla kavga edebilirdim. O bir kere olurdu.

Bu yüzden tek çarem bir gümüş silahıydı ve bunu Deha'dan istemiştim. Her ne kadar bana başta karşı çıkıp bu işlere bulaşmamamı söylese de durumun ciddiyetinin farkındaydı. Her ihtimale karşı kendimi korumam gerektiğini biliyordu. Benim niyetim ise sadece kendimi korumak değil, saldırmaktı.

Asil'in odasında kitabımın son sayfalarını okurken tıklanan kapı dikkatimi dağıttı. Henüz gir demeden içeri dalan Asil, saklamaya çalıştığım kitabımı görmüştü.  Göz ucu ile bakıp umursamadan kapıyı arkasından kapattı ve camın önüne doğru ilerledi. Hiç zorlanmadan çektiği tekli koltuğu tam pencere hizasına getirdi ve rahatça yerleşti.

Üzerindeki boğazlı siyah kazağı ve altındaki bol paça pantolonu ile bir vampir liderini değil yakışıklı bir üniversite hocasını andırıyordu. Yüzyıllar yaşında asla görünmüyordu. Tanıştığımız günden beri benim vücudum yaşlanmaya devam ederken o çok daha genç görünüyordu. Bundan on sene sonrasını düşündüğümde ben estetik planları yaparken o belki de sadece tarzını değiştirmekle meşgul olacaktı.

"Ne işler çevirdiğini anlamadığımı sanmıyorsundur umarım."dedi kollarını birleştirirken. Bu hareketi dar kazağının altında kaslarının belirginleşmesine sebep olmuştu.

"Burada böylece tavuk gibi pinekleyemem." Dedim umursamayıp sakladığım kitabımı yatağın ucuna fırlattığımda.

"Vampirleri nasıl öldüreceğini araştırıyorsun demek."dedi olduğu yerden kıpırdamamış sadece attığım kitaba birkaç saniye bakmıştı. Bunu görebilmişti. İnanılmazdı. Bu muhteşemdi.

MAYSARAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin