"Ne?!"
"Ne?!"
Lisa ile aynı anda bağırmıştık.
"Bağırmasanıza be! Tamam ne olmuş bir seferlik hata yaptıysam?"
"Jennie farkındaysan Chaeyoung ondan hoşlanıyor."
Jennie ile göz göze geldik.
Lisa'dan hoşlandığımı ikiside biliyordu.
"Ondan hoşlanmıyor."
"Hayır hoşlanıyor. Kendi söyledi."
"Yalan söyledi."
Lisa soru sorarcasına bana baktı.
"Tamam yalan söyledim."
"Neden?"
"Sessiz kalma hakkımı kullanıyorum."
Tabağımı alarak hemen masadan kalktım.
Lisa peşimden gelmeye başladı.
"Bana bir cevap borçlusun!"
"Öyle mi? Sende bana bir özür borçlusun."
Dedim ondan kaçmaya devam ederken.
"Özür dilerim. Şimdi cevap verecek misin?"
"Hayır."
"Ama bu haksızlık!"
"Değil!"
Lisa beni omuzlarımdan yakalayıp kendine çevirdi.
"Cevap ver."
"Tamam. Senden hoşlandığımı düşünme diye söylemiştim."
"Benden hoşlanıyor musun?"
"Hayır diyorum zaten."
"Yani benden hoşlanacağını düşünüp yanlış anlamamam için yalan söyledin."
"Aynen."
"Anladım."
"Ne o? Moralin bozuldu sanki."
"Sayılır."
Güldüm.
"Bana aşık mı oldun yoksa?"
"Benim aşık olduğum tek kadın Rosè bir kere."
Yani ben.
"Biliyorum."
"Biliyorsun? Nasıl biliyorsun?"
"Lisa bu kadar şüpheci davranmayı bırakır mısın? Bütün okul Rosè hayranı olduğunu biliyor."
"Tamam her neyse."
"Neden yüzün düştü o zaman?"
"Bilmem. Senden Rosè havası alıyorum."
Dondum.
Lisa bir süre bana baktı.
"Bir şey söylesene?"
"Ah, evet. Bu ne demek şimdi?"
"Garip bir şekilde Rosè havası veriyorsun."
Gergin bir şekilde güldüm.
"Neden peki?"
"Bilmem. Onunla alakan bile yok ama aynı vibe alıyorum."
"Olabilir. İnsan insana benzer sonuçta."
"Dimi."
"Benden Rosè havası aldığın için mi moralin düştü?"
"Evet."
"Ne yani Rosè havası veriyorum diye benimle çıkacak mısın?"
"Öyle bir şey söylemedim!"
"Yani?"
"Ama yinede... Rosè ile olamayacağım çok açık. En azından onun gibi biriyle yakın olayım."
"Rosè ile olamayacağını nereden çıkardın?"
"Sence? O çok ünlü. Beni fark etmesi bile imkansız."
"Peki diyelimki seni fark etti? Seni sevdi ve numarasını verdi?"
"Sevinçten çığlık atarım."
"Peki ya çok çirkinse? O yüzden yüzünü saklıyorsa?"
"Yüzü hiç önemli değil. Ne kadar çirkinde olsa o benim için dünyanın en güzel kızı."
"Onu tanımıyorsun bile."
"Tanıyorum!"
"Ona dair hiçbir şey bilmiyorsun. En basitinden yaşını?"
"20."
"Yanlış."
"Nerden biliyorsun yanlış olduğunu?"
"Ee bilmiyorum, ama 20 yaşında gibi durmuyor."
"Haha canım. Kendi söyledi."
Ne zaman öyle bir şey söylemişim be?
"Yo söylemedi."
"Hayır söyledi. Videosu bile var."
"Göster."
"Bir ara bulursam gösteririm."
"Aynen gösterirsin."
"Chae ne oluyor sana? Sanki Rosè'yi tanıyormuş, ya da en azından hayranıymış gibi konuşuyorsun. Ama onu sevmediğini söyledin."
"Söylesene Lisa, neden Rosè'yi bu kadar çok seviyorsun?"
"Seviyorum işte. Bir nedene ihtiyacım yok."
"Ama bir nedeni olmalı. Mesela onun nesini seviyorsun?"
"Kendisini seviyorum. Bedenini, saçlarını, gülümsemesini, o mükemmel sesini."
"Gülümsemesini gördün mü?"
"Görmedim. Ama güldüğünde sesini duyuyorum. O sese bile aşığım."
"Onu sırf ünlü olduğu için sevdiğine eminim."
"Asla! Onu ünlü olduğu için tanıdım, evet ama bu ünlü olduğu için sevdiğim anlamına gelmez. Bir gün tamamen unutulsa bile ben onu seveceğim."
"Umarım."