Giriş

3 0 0
                                    







Başlama tarihinizi buraya bırakırsanız çok mutlu olurum.

Bu benim ilk kurgum dolayısıyla yazım hataları, eksikler olabilir şimdiden affınıza sığınıyorum.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı lütfen unutmayın.








GİRİŞ

27 Aralık 2017

Annem hep ıslak saçla uyursam hasta olacağımı söyler dururdu, söylesene anne ıslak gözler de hasta eder mi insanı? 3 ay 10 gün... Annemin babamın ağabeyimin gidişinin ardından geçen 3 ay 10 gün... Gitmek zorunda kalışlarının ardından geçen 3 ay 10 gün... Saçlarım ıslak, gece saat kaç bilmiyorum. Bir köprünün trabzanlarında oturmuş önümden soğuk havaya inat akan giden Meriç nehrini izliyorum. Saniyeler dakika, dakikalar saat oluyor ama içimdeki yangın bir türlü soğumuyor. Bir sigara çıkardım cebimden, titreyen ellerimle zar zor yakabildim. Bu saatlerde buradan pek araba da geçmezdi gide gele öğrenmiştim. Gecenin sessizliğine inat tam arkamda bir araba durdu. Kapısı açıldı.

"İntihar etmek için güzel bir yer ve hava değil ufaklık." Sesi kışta yazı yaşatırcasına yüreğime işledi o an. Dönüp ona bunu söylemek isterdim ama dilim benden habersiz davrandı. "İşine bak!" Küçük bir kıkırtı duydum, ardından adım sesleri kulağımı doldurdu.

Yanıma oturmasıyla irkildim. Ben atlamasam da onu itsem abartı mı olurdu. Gerçi ben de atlamaya gelmemiştim ki.

Usulca ona döndüm bana bakmıyor sadece yanımda susmuş oturuyordu. Yüzü traşlıydı, kavisli burnu, üç numara saçları, boynunda hareket ettikçe şıngırdayan kolyesi – ya da künyesi- muhtemelen her sabah traş olmaktan dolayı tahriş olmuş yüzü ve konuşurken bile ortaya çıkan gamzeleri. Asker olmalıydı. Asker... İçimdeki sesi bastıramadım o an ya da bastırmak istemedim, dilim çözüldü.

"Askersin." Yüzünü incelemeye başladım. Ne diyecek diye ödüm koptu ama nedenini ben bile anlamadım. Kısacık gülüşünün ardından konuştu. "Ben asker değilim ama senin hayal dünyan belli ki çok geniş."

Alaycı ifadesini çatılan kaşlarım takip etti. "Askersin ve ben bunu on kilometre öteden bile anlayabilecek kadar çok askerle karşılaştım." Kafasını hızla bana çevirdi. Sinirlenmiş miydi anlayamadım ama bu adamda beni ona çeken bir şey vardı. "On altı yaşında bir kız çocuğu için fazla hayalperestsin. Bir, asker değilim; iki, intihar edeceksin diye durdum onun dışında umurumda değilsin."

Umurunda değilmişiz Biricik duydun mu? İlk defa mı birinin umurunda olmuyorsun? 3 ay 10 gündür zaten kimsenin umurunda değilsin Biricik yalan söyleme.

Aylar sonra ilk defa içimi birine açmak istedim. Öyle dolu dolu bir heyecan değildi benimkisi ama konuşmak istedim. Belki de birinin umurunda olmak istemişsindir Biricik. "İlk olarak on altı yaşında değilim." Kıkırtısı doldurdu kulağımı. Güzel gülüşü aylar sonra can verdi minik kalbime. Devam et der gibi elini salladı.

"İntihar etmek için gelmedim. Uzun zamandır buraya gelirim geceleri oturur içimin soğumasını beklerim. İçim soğumaz ama ben gelmekten vazgeçmem elbet soğur bir gün değil mi? Yoksa sadece içimi yakanların canını yakarsam mı soğur bu yürek?" Sadece baktı ağzını açtı, kapattı. Konuşacak gibi oldu sustu. En sonunda derin bir nefes aldı.

"İntikam her zaman birinin canını yakmak değildir ufaklık. Bazen yaşamak ve yaşatmak en büyük intikamdır. Eline kan bulanmasın sakın, sen yaşatanlardan ol. Yaşayanlardan ol." Baktım uzun uzun baktım neden yaptım bilmiyorum ama elimi yanağına doğru uzatmak istedim elim havada kaldı. Yapamadım. Biçimli dudakları tekrar hareket edecek gibi olduğunda ne diyecek diye merakla bekledim.

"Evine götüreyim seni daha fazla durma. Saçların ıslak hasta olacaksın." Tek bir cümle, dört kelime... Beni evimde hissettirebilir miydi? Hissettirdi, evindesin sandın ama yanıldın henüz evin değil.

Sakince kafamı salladım. Onaylar gibi mırıltı çıkardım. Hızlıca oturduğumuz trabzanlardan atladı. Geri dönüp ben de atlayacağım sırada birden beni belimden tutarak kaldırdı ve yere indirdi. "Kendim hallederdim, teşekkür ederim." Usulca gülümsedi bana. "Arabaya bin de seni götüreyim fazlasıyla vakit kaybettim."

Sakin ses tonu beni ikna etmek ister gibiydi. Normalde olsa asla yeni tanıştığım benden yaşça büyük olduğu belli olan bir adamın arabasına binmezdim ama güvendim. Güvenmek zorunda gibi hissettim. Sanki tutsam elimi bırakmaz gibi hissettim. Yanlış hissettin.

Evimin önüne geldiğimizde arabadan indim minik bir tebessümle –teşekkür yerine geçmesini umarak- baş selamı verdim.

Apartman kapısının önündeyken unuttuğum şeyle beraber hızlıca arkama döndüm. Arabaya binmeye hazırlanan onu  gördüm. "Hey! İsmin, ismini söylemedin?" Kararsız kalmış gibi durdu uzun uzun baktı. Eşsiz gülümsemesinden bir tane daha gönderdi, o akşam bana ve cevap vermeden gitti.

Bu onu ilk görüşümdü ama içimde bir yerde son olmayacağını biliyordum. Kaç yıl geçerse geçsin. Son olmadı Biricik. Hiçbir zaman da son görüşün olmayacaktı, kader sizin için yazılmıştı o gece. Ama keşke son görüşümle ilk görüşüm o gün olsaydı dediğin çok gün oldu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 17 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

AYDINLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin