Büyümek

16 2 0
                                    

Gecenin bir yarısında uyanmıştım. Kafamda yine aynı sorular vardı, cevaplanmayı bekleyen sorular. Artık düşünmeyi bıraktım. Çünkü düşünerek bu sorunların cevabını bulamayacağıma kanaat getirmiştim. Bir ellim cübbeme diğer elimse kolyeme gitti. Cübbemi giydim ve soruların cevabını bulabilmek için aklıma gelen ilk şeyi yaptım. Galiba da yapabildiğim tek şeydi. Artık umursamaz ve gözü pek bir şekilde ilk gördüğüm ara sokağa daldım. Ara sokakların nasıl bir yer olduğunu biliyordum zaten. Adi piç kurularıyla dolu bir yerdir. Elim refleksif olarak yeni aldığım hançere gitti ve hançerimi tuttuğumda ilk defa bu kadar sakin hissetmiştim. Bana bu sakinliği veren hançerim miydi yoksa büyümem miydi? Gözlerimi kapattım ve aklımda ki soruları bir kenara bıraktım. Çünkü artık sadece cevaplara odaklanmalıydım. Ara sokaklarda firar atarken gözlerim suç, kan, vahşet arıyordu. Etrafta koşuşurken bir ses duydum. Bir kadının yardım feryatlarıydı. Çığlığın geldiği yere yaklaştıkça sesler anlaşmaya başladı. ''Bırak beni kocam var benim.'' diyordu kadın. Hançerimi daha sıkı kavradım. Adamı gördüğüm an koşup tişörtünün ense kısmını kavrayıp yere fırlattım. Kör kütük sarhoştu pislik herif. Hançerimi önüme getirip adamın üzerine yürüdüm. Annem benim yüzümden mi ölmüştü? Ben katil miydim? Dedi şu an kollarının arasında ki adamı öldüresiye döven Luna. Umurumda değildi. O yatağa beni sokmayacaklardı. Kolyeme kan sıçramıştı. Hiç tanımadığım masum annemin kolyesinin üzerine iğrenç kişilerin kanı değmişti. Ben kimdim? Neden katildim? İnsanlar bana 'halk yandaşı' diye bir lakap takmışlardı. Sırf kendilerini bir katile karşı sempati duymadıklarına inandırmak için. Ben katildim. Hiç masum olmadım. Olamam da. Ben annesini öldüren bir pisliğim! Sıcak, akışkan bir sıvı yüzüme sıçrayana kadar gözlerimi kapattığımı fark etmemiştim. O sarhoş adam ölmüştü. Yüzüne hiç bakmamıştım. Hafızamı doldurmayı değmezdi zaten. Ama her yeri delik deşikti. Hançerimi az önce öldürdüğüm adamın boynundan çıkardım. Daha çok kan akmaya başlamıştı. Ağızıma gelen kanları adamın üzerine tükürdüm. Maskem düşmüş olmalıydı. Tükürene kadar fark etmemiştim. Az önce kurtardığım kadına baktım. Siyah kısa saçlı, buğday tenli, kısa bir kadındı. Gözleri bir okyanus kadar temiz ama bir o kadarda vahşiydi.

Bakışlarımdan korkmuş olacak ki bir adım gerileri. Ellerini mahcup bir çocuk gibi önünde birleştirip kafasını eğdi. ''Bana yardım ettiğin için teşekkürler Lilia Hanım. Ne dersem, ne verirsem size borcumu öderim?' bir kaç saniye gözlerimi kapatıp derin nefes aldım. ''Mendilin var mı?'' tek bunu diyebilmiştim. Kız telaşla çantasından bir mendil çıkarıp uzattı. Yüzümde ki kanları sildim. Ardından mendili katlayıp temiz kısmıyla da hançerimi sildim. Harbiden elime çok yakışıyordu. Hançerin tutma kısmının ucunda birbirine zıt yönde bakan mavi taşlardan yapılma hilal aylar vardı. hemen aşağısında ise aynı taşın yuvarlak versiyonu vardı. Yuvarlağın etrafında ise hançerle aynı malzemeden yapılma sepet örgüsü bulunuyordu. Hançerin diğer ucunda ise mavi nilüfer çiçeği vardı.

Hançerimi temizlerken kadın yüzüme dikkatlice baktı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hançerimi temizlerken kadın yüzüme dikkatlice baktı. Mendille işim bittikten sonra bir kenara fırlattım. ''Hayır ben onu yıkardım.'' mendilin peşinde koşuşturmaya başladı. ''Seni az önce köşeye sıkıştıran ve aklında bilmem kaç bin tane senin hakkında fantezi düşünen herifin kanıyla kaplı mendili mi kullanacaksın? Yazık.'' tiksinircesine yüzüne baktım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 29, 2024 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Enpia PrensesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin