Jennie ve Jisoo sabah mezuniyet törenlerine katılmış, güle oynaya eğlenmişlerdi. Bu onların belki de son vakitleriydi. Çünkü Jennie öğlen bir daha gelmemek üzere gidiyordu.
Törenin bitmesine çok az kalmıştı. Jennie ve Jisoo ailesi ile beraber bir masada oturuyorlardı. Jisoo;
"Anne. Jennie gerçekten gitmek zorunda mı?"
"Maalesef. Onun da artık ailesi ile yaşama zamanı geldi. Biz ona yeterince baktık."
Jennie lafa atlayarak;
"Annen haklı Jisoo. Onlar bana yeterince baktı. Yemediler yedirdiler, içmediler, içirdiler. Artık evime dönmem lazım."
"İyi de senin evin burası zaten."
Jisoo mızmız bir çocuk gibi söylenenleri anlamak istemiyor, sadece kendi istediği olsun istiyordu. Jisoo'nun babası;
"Şu tören ne zaman bitecek? İşe geç kalıyorum."
"Birazdan biter baba. Çok az kaldı."
Tam bunu söylediği anda tören bitti. Herkes mekandan dışarı çıkmaya başlamıştı. Jennie ve Jisoo da kalkıp;
"Tören bitti. Gidelim."
Jisoo'nun annesi ve babası ayağa kalktı. Mekandan ayrılıp arabaya bindiler. Jisoo;
"Jennie şimdi mi gidiyor anne?"
"Evet. Eve gidip üstünü değiştirecek. Sonra da uçağa binip gidecek."
Jisoo, Jennie'ye;
"Nereye gideceksin Jennie?"
"Barcelona'ya."
"Ailen Marsilya'ya oturmuyor muydu?"
"Antony Barcelona'da para kazanmaya başlayınca taşınmışlar."
"Güzel. Barcelona da çok güzel bir şehir."
"Paris kadar olmasa da."
Eve gelmişlerdi. Babası arabayı park ettikten sonra Jennie arabadan indi. Jennie;
"Ben üstümü değiştirip hemen geliyorum."
Jisoo ve ailesi arabada Jennie'yi bekliyordu. Jennie kapıyı açıp merdivenlerden odasına çıktı. Üstünü değiştirip merdivenlerden tekrar aşağı indi. Arabaya binip;
"Hazırım gidebiliriz. Bavullarım arkada değil mi?"
Jisoo'nun annesi;
"Evet. Sabah koymuştum."
Jisoo'nun babası arabayı sürmeye başladı. Jisoo'nun bacakları titreyip duruyordu. Jennie'nin gitmesini asla istemiyordu. Jennie, Jisoo'nun kulağına;
"Şimdi sana bir kağıda evimin adresini yazacağım."
"Neden?"
"Sen kesin benim yokluğuma dayanamayıp gelmek istersin de ondan."
Jennie küçük bir kağıda evinin adresini yazıp Jisoo'ya verdi. Jisoo kağıdı katlayıp cebine koydu.
Havalimanına gelmişlerdi. Jisoo'nun annesi ve babası arabadan inip bavulları bagajdan indirdi. Daha sonra Jennie ve Jisoo da arabadan indi. Jennie;
"Zahmet olmazsa ben taşırım."
"Hayır gerek yok." Dedi Jisoo'nun annesi."
Havalimanına girdiklerinde uçağın kalkmasına 5 dakika kalmıştı. Jennie;
"Sizinle tanışmak güzeldi. Gerçekten çok iyi bir ailesiniz."
"Bizde seninle tanıştığımıza sevindik Jennie."
Jisoo'nun gözleri doluyor fakat ağlamamaya çalışıyordu. Jisoo;
"Keşke gitmesen."
"Maalesef."
Jennie;
"Sizi asla unutmayacağım."
"Bizde seni."
Birbirlerine el salladıktan sonra Jennie bavullarını alıp ilerlemeye başladı. Jisoo;
"Dur!"
Jennie arkasını döndüğünde Jisoo hızlıca dudağına yapıştı. Uzun bir süre sonra;
"Görüşürüz Jennie."
"G-görüşürüz. Jisoo."
Jennie bu sefer gerçekten gidiyordu. Bir daha gelmemek üzere... Jisoo ise hâlâ bunu kaldıramıyordu. Bu nedenle Jisoo, Jennie uçağa binene kadar onun arkasından gitti. Jennie ise bunu fark etmemişti. Tam uçağa bineceği sırada Jisoo;
"Jennie!"
Jennie arkasını dönerek;
"Buraya kadar mı geldin? Uçağa binmem gerekiyor. Şimdi kalkacak."
"Jennie ben gerçekten gitmeni istemi-"
Tam o sırada pilot anons yaptı;
"23 no'lu koltukta oturan yolcumuzun uçağa binmesi bir an önce rica olunur."
"Gitmem gerekiyor Jisoo. Görüşürüz."
Jennie uçağa bindiğinde kapı kapandı. Artık tamamen gitmişti. Uçuş görevlisi, Jisoo'nun oradan çıkmasını rica edince Jisoo havalimanının içine girdi. Annesi, Jisoo'yu gördüğünde;
"Uçağın kalkacağı yerde ne işin var senin?"
"Of anne ya zaten moralim bozuk birde sen dırdır etme."
"Hadi gel arabaya bineceğiz."
Jisoo ve ailesi havalimanından ayrıldı. Yakınlara park ettiği arabalarına bindiler. Jisoo'nun babası;
"Üzüldüğünü bizde fark ediyoruz kızım. Hem belki onu ziyarete gidebiliriz."
"Ne zaman?"
"Jennie ilk önce oraya alışmaya başlasın, ondan sonra gideriz."
Jisoo, Jennie'nin ona vermiş olduğu ev adresi kağıdına baktı.
"Spain-Barcelona/Regresó Town/Gente street/No 4"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Happy House |Jensoo|
Teen FictionJennie 4 kardeşi ile beraber Fransa'nın fakir bir kasabasında yaşıyordu. Durumları pek iyi olmadığından ailesi onu zengin bir aileye vermişti.