Sabah uyandığımda yatağımdan kalkıp lavaboya gitmiş elimi yüzümü yıkayıp ihtiyacimi gidermistim. Hala dünkü olayın etkisinden cikamamistim ama yinede güçlü durmam lazımdı. Dünü unutmam lazımdı en azından bir kaç gün...
Saate baktığımda saat 11:46 'ydı ve ben ilk 3 dersi kacirmistim ve bu saatte okula gitmenin bir anlamı yok bence çünkü gerçekten oradakileri hic cekemezdim. Zaten bugün cuma yarın tatil ve sanırım babamın beni sattığı adam pazar ya da pazartesi gelir çünkü babam beni satmaya dünden razı ama şanslıyım en azından bu aralar vurmuyordu vursa bile az vuruyordu ve artık azarlamakla yetiniyordu bu bile biseydi benim açımdan.
Bu konuları bir kenara bırakarak mutfağa indigim sırada kapının çalmadı ile beraber kapıya yöneldim ve "kim o?" dedim. Dışardan tanıdık bir ses "ben!" dediğinde gelen kişinin babam olduğunu anlamış ve kapıyı açarak içeriye girmesi için kenara çekilmiştim.
Babam koltuğa oturduğunda "yarın akşama doğru gelicekmis o yüzden şimdiden hazırlanmaya başla istersen"
dediğinde düşündüğümden daha erken gelicegi için şaşırmış ve birazda üzülmüştüm. Her ne kadar babamı sevmesemde onu bırakmak istemiyordum işte.
Bende sadece babama kısık sesle tamam diyebilmistim ve tekrar mutfağa gitmistim.Yemeğimi yedikten sonra valizimi hazirlardim böylece en azından işimi akşama birakmazsam uykumu güzelce alırım. Kahvaltkmi bitirmiş bardakta az bişey kalan sütümü de bitirdikten sonra odama çıkmış, valizimi çıkarmış ve hazırlamaya başlamıştım. Gelicek olan adam nasıl biri gercekten hiç bilmiyorum ve babam da beni satarken bunu umursadigini pek sanmıyorum. Parası var nasıl olsa karakteri önemli degilki..
Valizime birkaç kazak daha koyduktan sonra bir köşeye bırakmış ve biraz kafa dinlemek için üzerine montunu geçirip evden çıkmıştım. Babama haber vermeme gerek yoktu çünkü beni hic umursamiyordu. Bende onu umursamayarak evden çıkmış ve hala yağan karların altında yürümeye başlamıştım. Kışın en sevdiğim yanı aynı anda karın hem altında hemde üstünde yurumekti.
Çok hoştu benim için. Şehir kapkaranlık olsa bile karların berrak beyazlığı sayesinde etraf az da olsa aydinlaniyordu. Ama ben en çok akşamları seviyordum bu sokakları, bu yolları. Akşam bambaşka bir hava katıyordu bu şehre. Çok güzel, çok hoş, insanın içini yumuşacık yapıyor. Ve bende ne zaman geldigimi bilmeden geldiğim bir çocuk parkının önünde durmustum. Havadan dolayı olmaliki parkta hiçbir çocuk yoktu ve bende bunu fırsat bilerek ilk defa park gören bir çocuk gibi parka kosmustum.
Salincaklardan birine bindiğimde dudaklarımda oluşan hafif tebessümle sallanmaya başladım. En azından mutlu olduğum bir yer vardı. Salıncaklar gerçekten bu hayattaki tek mutluluk kaynağım olabilirdi çünkü sallanmak bana bir kuşu andırıyordu. Hele gözümü kapatip sallandigimda sanki gerçekten bıraksalar ucucakmisim gibime geliyordu çoğu zaman. Ve bence bu his çok güzeldi.
Yarım saat falan salıncakta sallanıp indiğimde saat daha erken olduğu için biraz daha yürümeye karar vermiştim. Enayiler okula giderken ben geziyordum. 5 dakika falan yürüdükten sonra yere çömelmiş ve bulunduğum konumda bir kartopu yapıp elime almıştım. Yaptığım kartopuyla ne yapacağımı veya kime headshot' layacagimi bilmiyordum öylesine elimde tutuyordum.
Sonra karşımdan gelen üzgün bir çocuğu gördüğümde karşısına geçmiş ve "Merhaba yakışıklı adınızı ogrenebilir miyim?" demiştim ve o da çok bekletmeden "Adım han peki senin?" Diye karşılık aldığımda "Yoongi" demiştim. Yüzünü guldurebilmek için elimdeki kartopunu ona hedeflemiş ve hazirmisin demiştim. Oda hemen "Hazırım yoongi hyung" demişti. Bende elimdeki kartopunu canını acitmayacak şekilde ona attigimda gülmüş ve oda bir kartopu yaparak bana atmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gözlerindeki ışık güneşten parlak /yoonmin
Fiksi Penggemaryan shipler olarak taekook namjin belki hyunlix,chanbaek olur ama bakacagaz semejim° ukegi°