~4~

29 4 0
                                    

Sessizlik bütün arabayı kaplamışken arabada sadece ikimiz vardık ve arkamızdan koruması olduğunu düşündüğüm adam geliyordu. Bu sessizlik beni çok germeye başlamıştı ve bu düşüncelerimin hemen ardından konuşmaya başlamıştı. "Eve daha bir saatimiz var." dediğinde neredeyse 1 saattir yoldaydik ve bir saatlik yol daha katetmemiz gerekiyordu. Bende bu lafı üzerine "Sohbet edelimmi?" demiştim çünkü artık çok sıkılmıştım. Oda başını hafif sallayarak "En sevdiğin renk ne?" demişti. Herhangi bir konudan bahsetmişti ve bende yanıtlamıştım. "Beyaz"

"Güzel bir seçim kedicik yoon"
"Hey ben kedicik değilim"
"Birileri sanırım aynaya hiç bakmamış"
"Sen baktın mı bay civciv?"
"Civciv mi?" dediğinde kendi sorusuna gülmeye başlamıştı. Gerçekten civcivi andırıyordu az da olsa. Ama bende konunun ne zaman buraya geldiğini fark etmemiştim. Konuşuyorduk işte.

"Tamam neyse, peki sizin en sevdiğiniz renk ne bay civciv?"
"Ben her rengi severim ama siyah daha bir hoşuma gidiyor" demişti. Bende anladığıma dair mırıltılar çıkarmıştım. Bay civciv de bana dönüp "Söyle bakalım kedicik açmı?"
"Aç ama kedicik değil yoongi aç bay civciv" demiştim. Birileriyle böyle samimi olmaya bayılıyordum.

"O zaman ne yiyelim ked-" bana kedicik diyeceği sırada lafını bölmüş ve "Bilmem bay civciv siz karar verin" demiştim. "Ah o zaman az ileride bir çorbacı var oraya bir uğrayalim" "Tamam bay civciv nasıl isterseniz" demiştim.

Bahsettiği çorbacı da durup yemeğimizi yedikten sonra param olmadığı için hesabı o ödemek zorunda kalmıştı ve ben çok utanıyordum. Nasıl param olmazdıki yanımda. "Güzelmiydi?" arabayı çalıştırırken sorduğu soruya karşılık "Evet bay civciv güzeldi" demiştim. "Tamam o zaman artık eve gidelim" demişti ve sürmeye başlamıştı.

°30 dakika sonra°

Eve vardığımızda burası sanki ev değil bir saraydı o derece büyüktü. Zaten babama verdiği o para dolusu çantadan anlamam gerekirdi zengin olduğunu. Arabadan indiğimizde eşyalar öbür adamın arabasında olduğu için jimin elimden tutmuş ve eve girmemizi sağlamıştı.

Ev gerçekten çok büyüktü ve ben burda hemencecik kaybolma potansiyeline sahip bir insandım. Eve alışana kadar kaybolucağım kesindi. Salona doğru ilerlediğimizde çoktan koltuklardan birine oturmuş olan jimine doğru baktığımda bana karşısındaki koltuğu işaret etmiş ve bende işaret ettiği tekli koltuklardan birine oturmuştum. "Eşyaların gelsin odana yerleştiririz" dediğinde ona dönmüş "Beraber mi?" demiştim. O da hafif başını sallamış ve "Neden olmasın" demişti.

Bir süre sonra eşyalarımla beraber jiminin koruması olduğunu düşündüğüm adam içeri girmiş ve yanımıza gelmişti. Bende hemen ayağa kalkıp valizimi almıştım ve jimine dönüp "Odamı gösterirmisiniz" demiştim. Jiminde hemen ayaklanıp "Beni takip et" demişti ve bende onun peşinden odama doğru gitmiştim. Odamın ikinci katta olduğunu belirten merdivenlere yaklaştığımızda jimin bana dönüp "Valizini bana ver" demişti. Ne kadar gerek olmadığını söylesem de beni dinlememiş en sonunda valizimi taşıyıp yukarı çıktığımızda yere bırakmıştı.

Odam olduğunu düşündüğüm odanın kapısının önünde durduğumuzda jimin kapıyı açıp içeri girmişti bende ardından içeri girerek kapıyı kapatan jimine doğru bakmıştım. Sonra beraber eşyalarımı düzenlemiştik ve bana gerçekten çok yardımcı olmuştu. Kötü biri olduğunu düşünmüyordum artık. Çünkü bir kötülüğünü görmemiştim hatta iyiliğini tek görmüştüm.

İşimiz bittiğinde ise ikimizde biraz soluklanmak için yatağa oturduğumuzda ben jimine doğru "teşekkür ederim bay civciv" demiştim ve o da "Ne demek kedicik" demişti. Her ne kadar kedicik demesini sevmesemde bende ona civciv dediğim için o da bana kedicik diyebilirdi. Sonra bana dönüp "Bak kedicik artık nasıl düşünüyorsun bilmiyorum ama ben öyle dizilerdeki gibi mafya felan degilim sadece bir kaç tane korumam var o kadar. Onlarda zaten evin içinde olmadıkları için istediğin şekilde davranabilirsin yani benim yanımda rahat olabilirsin."

gözlerindeki ışık güneşten parlak /yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin