2.1

0 0 0
                                    

-Dünya-

. . . . . . . . . .

"Yalnız kanla beslenen canavarlar yaşar," demişti yaşlı kadın. "ve yalnız kan dökülen savaşlar kazanılır."

Darvell'in çocukluğundan hatırladığı çoğu anı bulanıktı. Bir tek belli söz ve yüzleri, iki eliyle sayabileceği kadar da anıyı hatırlardı.
Eski evini hatırlıyordu çünkü her gün oradaydı, bahçeyi hatırlıyor ama çitlerin dışını tam çıkaramıyordu. Annesini hatırlıyordu ama babaaının temiz yüzünü başkalarınkiyle karıştırdığına neredeyse emindi.

Tabii bu karışık hafızasınsa"çocuk" olarak andığı yılların yedi-sekiz yıl kadar olması da bu bulanıklığın sebebi sayılabilirdi.

Şimdi aklında olan gün de farksız sayılmazdı. O gün de bugün olduğu gibi uzun bir orman yolundaydı, o gün de bir yerleşkeye ulaşmaya çalışıyordu.
Tek fark o günün evin bahçesinden kaçıp kulübelerini çevreleyen ormana ilk girişi olması ve şimdilerde ayağının ormandan uzağa pek seyrek düşmesiydi.

Ha, bir de o gün birden karşısına çıkan teyze dışında yalnızdı. Şimdi ise hep geride kaldığı için dalga geçip durduğu Azara vardı. Kısa bir an arkasına bakıp açtığı patikanın aşağısında kalan kızıl saçlı kıza baktı.

"Eski botlarını giyinmeni söylemiştim." diye seslendi sırıtırken, önlerine çıkan uzun otları kavrayıp hançeriyle yoluyordu.

Bu, hem geldikleri yönü kaybetmemek hem de Azara'nın hızlanmasını kolaylaştırmak için bir yöntemdi.
Malum, kızıl saçlı mavi gözli kız pek de atletik sayılmazdı.

Azara'nın cevabı ise ona dilini çıkartıp oflayarak yoluna devam etmek olmuştu. O yoluna, Darvell'de yıllar sonra ucunu yakaladığı bu anıya...

"Neden dünyada barış yok biliyor musun?" Bunu söyleyişi rahatsız edici şekilsw netti. "Çünkü kan döken herkes daha fazlası için acıkır."

Hayal meyal kendi hissettiklerini de hatırlıyordu.

Güneşli bir günde yaşayabileceği en rahatsız dakikalarını geçiriyordu o pelerinli kadın yüzünden, üstüne üstlük şimdi iştahı da kapanmıştı. Başkente ulaşamayacağı da ortadaydı.

"Çünkü savaşı bitiren kan yalnız başka bir canavarı büyütür." demişti sonra. Şahsen onu dinlememeye çalışıyordu ama bazı sözleri ister istemez içine işliyor, tüylerini diken diken yapıyordu. Ne kadar umursamaz durmaya çalışırsa çalışsın...

Kanı sevmezdi; canını yakan, ağladığı her anında kan vardı. İnadına gibi de kan dikkatini çeker, onu gördükçe daha çok ağlamasına rağmen dizindeki kırmızı yaradan gözlerini alamazdı.

O sırada kadın arkasında saklandığı ağaçtan ona doğru eğilip, konuşup duruyordu. Darvell ise onu dinlemek istemediğini anlasın diye aklına gelen her şeyi yapıyordu.

Hani saygısız olursa kimse onunla konuşmak istemezdi?

Eğer lanetlenmez ve bir kaç boynuzu çıkmazsa bunu annesine sormaya karar verdi, ona sıkıca sarıldıktan sonra tabii.

Kadın hakkında içine oturan bir şey daha vardı o da kadın konuşurken bir ileri bir geri sallanıp bazen ona yaklaşması ama gölgelerden bir türlü ayrılmamasıydı.

Anhedonia - Odium'un ÖtesindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin