2. Rüya mı Gerçek mi?

142 14 6
                                    


'' İnsanın zihni neyle meşgulse rüyasında onu görür

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

'' İnsanın zihni neyle meşgulse rüyasında onu görür. Hele içiniz rahat olmadı mı, gerçeğe ne kadar da uyar rüyalarımız! ''

- Fyodor Dostoyevski-

"Uzandığım yerden kalkmak istiyordum ama çırpınışlarım nafileydi... El bileklerimde bir baskı hissediyordum. Ama zihnim neler olduğuna dair parçaları birleştiremiyordu. Şiddetli bir yağmur zihnime düşen ilk şey oldu. Saatlerce yağan yağmurun altında oturmuştum. Denizdeki şiddetli dalgalar da adeta duygularıma tercüman oluyordu... Üstüme yağan her su damlasıyla temizlenmek istemiştim, düşen her damla içime karışsın her bir zerreme işlesin, arınayım istemiştim. Duyduğum çıtırtıyla kafamı sesin geldiği yöne çevirdim. Karşımda karanlığın içine çekildiğim gözler duruyordu. Kulaklarıma dolan "Lütfen! Yardım edin, sesimi duyan yok mu!" feryatlarım yine boşaydı. Soğuktan titremeyen ellerim korkudan titriyordu. Üzerimdeki kıyafetler yağmurdan üzerime yapışmıştı. Karşımda dimdik duran karanlık gözler iyice görüş alanıma girdi. "Nerelerdeydin özlettin kendini. Eski günlerini özlemedin mi? Yıllardır seni arıyordum sonunda buldum seni..." Tüylerim diken diken olmuştu, korku giderek vücudumu ele geçiriyordu. Bana yaklaşan adımlara karşı ayaklarım geri geri gidiyordu. Gidecek yerim kalmamıştı, sarsak adımlarla arkamı döndüm. Falezler ve dalgalı deniz... Ya teslim olacaktım ya da denizle buluşacaktım .Yüzümü ona döndüğümde kararımı vermiştim. Kendimi denizin serin sularına bıraktım.

Sıçrayarak uyandım. Ter içinde kalmıştım. Gözlerimi açınca görüş alanıma Burçak girdi. Boğazımın kuruluğu yutkunmamı zorlaştırıyordu. Zorlukla "Su...'' diyebildim. Yerinden kalkan Burçak mutfaktan bir bardak su getirdi. Yattığım koltuktan beni doğrulttu. Suyumdan birkaç yudum içtim. "İyi misin Nevim? Kabus mu gördün yine, aynı kabus mu?"

"Evet ama bu sefer biraz daha farklıydı. Burçak ben artık aştım sandığım bazı şeyleri aşamadım mı yoksa, bu böyle sürüp gidecek mi? Daha fazla buna dayanamam!" Gözümden akan yaşları durduramıyordum. Burçak elini yanaklarıma götürdü gözyaşlarımı sildi ama faydasız kaldığını anlayınca masanın üzerindeki peçeteyi aldı. "Lütfen böyle yapma biz bu zamana kadar bir sürü şey atlattık. Sen de biliyorsun bundan yıllar önce şu an olduğun gibi olmadığını." Onun da gözünden yaşlar yanağına doğru süzüldü. Derin bir nefes aldı. "Dün seni Figen'in başına gelenler etkiledi değil mi? Ondan bu kadar tetiklendin.'' "Yanımızda olmasına rağmen korktum, onu koruyamamaktan korktum. Tüm gece başında bekledim sabah olunca da kahvaltı hazırladım. Bu arada saat kaç?" Etrafta telefonumu aradım ama bulamadım. "Saat 22.00 Figen gittikten sonra koltukta uyuya kaldın ben de sana kıyamadığım için uyandırmadım. Baya uyudun üzerinde günlerin yorgunluğu vardı." Duyduğum saat beni şaşırtmıştı on dört saat nasıl uyumuştum ben. "Cidden o kadar uyudum mu?" Koltuktan kalkmaya çalışıyordum. Sabahtan beri mideme bir şey girmediği için aniden kalkınca başım dönmüştü. Burçak hemen öne atıldı ve beni bileğimden tuttu. "Sen git önce elini yüzünü yıka kendine gel sonra yemek sipariş edelim .Haydi! ben de yemek yemedim sadece kahveyle duruyorum." Başımı olumlu anlamda sallayarak tuvalete gittim . Soğuk suyu yüzüme çarptım, aynada kendime baktığımda berbat haldeydim. Saatlerdir uyumaktan yüzüm, gözüm şişmişti. Sabah gelişigüzel yaptığım topuzum darmadağın olmuştu. Gördüğüm rüyanın etkisiyle terlemiş, dağılan saçlarım da enseme yapışmıştı. Çabucak işimi halledip tuvaletten çıktım. Karnım çok acıkmıştı. Salona girdiğimde Burçak koltukta bağdaş kurup oturmuş elinde telefonuyla derinlere dalmış yemek seçiyordu. Geldiğimi görünce heyecanla "Evet ne yemek istersin prenses?" Dudaklarımı birbirine sürttüm ve omuzlarımı kaldırıp indirdim. "Bilmem ki sen ne yemek istiyorsun?" Kahve konusunda zevklerimiz uymasa da yemek zevklerimiz aynıydı. Eli çenesinde gezindi ve telefonun ekranına dokunmaya başladı. "Peki o zaman kokoreç ve midyeye ne dersin?" göz göze geldiğimizde sessizce onayladım konuşmamıza bile gerek yoktu - en sevdiğimiz şeylerden birisi de bu iki yemekti. - Dudaklarını büzerek şirin şirin bana bakmaya başladı. "Tamam tamam bana öyle bakma ıslak hamburger de sipariş et." Bu söylediğim küçücük şey bile onu mutlu etmeye yetiyordu. Oturduğu yerden bana öpücük yollayıp sipariş vermeye başladı. Siparişimizi verdikten sonra munzurca bana bakmaya başladı. Ayağa kalktı ve odasına doğru koşar adım ilerledi. Elinde çizgi film karakterleri olan iki pijamayla geldi. Bana bakarak elindekileri sallıyordu. Burçak her zaman bu tarz pijamalar giymeyi seviyordu bazen bana da zorla giydiriyordu. Hiç konuşmadan elindeki pijamayı alarak odama gittim. Onu bile isteye kırmak yapmak isteyeceğim son şeydi. O benim iyi olmam için çabalıyordu. Üstümdeki dünden kalma siyah pijamalardan kurtulup, çizgi film karakterleri olan pijama takımını üstüme geçirdim. Dağılmış saçlarımı topladım. Yeniden dağınık bir topuz yaparak odamdan çıkıp salona geçtim. Burçak'ta üstünü değiştirip salona gelmişti. Film seçmeye çalışıyordu. " Nevim ne izlesek korku, romantik, animasyon?" Sonuncuyu söylerken Burçak'ın gözleri parlıyordu. Ne kadar büyürse büyüsün hep çocuk ruhluydu. "Demek animasyon izlemek istiyorsun?" dedim ve gülümsemeye başladı. "Ne izlemek istiyorsun, hangi animasyon seç bakalım.'' Dedim ve hazırda bekliyormuş gibi hemen eline Lilo ve Stitch DVD'sini aldı. Onu izlemek isteyeceğini tahmin ediyordum. - En sevdiği animasyondu. – DVD'yi yerine takarken kapı çaldı ,masanın üstündeki cüzdanımdan kartımı aldım ve kapıyı açtım. Kuryeden poşetleri alıp kapının koluna astım. Pos cihazına kartı uzattığımda temassız ödemem onaylandı. Kurye "İyi geceler.'' Dedi. Sesi kulağıma aşina geldi ama çok takmadım aynı şekilde kuryeye karşılık verdim. Astığım poşetleri elime alıp kapıyı kapattım. Televizyonun karşısında duran masaya yemekleri bıraktım ki aklıma içecek söylemediğimiz geldi. Allahtan dolapta her zaman içecek bir şeyler bulundururdum. Dolaba baktım ve gözüm hemen kapak kısmındaki rafta duran alkollere kaydı. Burçak'ın kızacağını bilsem de içmek için kendime bira alıp kapaklarını açtım. Üst raftan da kola alıp dolabın kapağını kapattım. Mutfak rafından da iki tane bardak alıp salona geçtim. Burçak sol elimde duran biralara gözünü dikmiş bakıyordu. Ağzını açacağı sırada ondan önce hamle yapıp bardaklara kolaları doldurdum. Biraları da masanın kenarına bıraktım. " Sen filmi başlat ben de yemeklerin paketlerini açayım." Burçak yine açgözlülük yapıp bir sürü yemek söylemişti ama bu yemekleri bitiremeyeceğimiz anlamına gelmiyordu. Sanki evde iki kişi değilmişiz gibi yedi kişilik yemek vardı. Önce poşetten kokoreçleri ve midyeleri çıkarttım. Poşetin içinde üç paket kokoreç vardı birer tanesini önümüze koydum diğer ikisini de ortadan ikiye böldüm. Midyeler kovada gelmişti oradan alıp yerdik. Jenarik sesi duyulunca Burçak önüne koyduğum kokoreçten yemeye başladı. Kaç tane midye sipariş ettiğini saymamıştım ama ikimizde neredeyse yirmişer tane midye yemiştik. Burçak yavaş yavaş koltuğa yayılmaya başladı. Kolasından yudumluyordu. Elim masanın kenarına bıraktığım biraya gittiği sırada Burçak elimi kavradı. "Hani artık içmeyecektin? Bu konuda bana söz vermiştin?"

Ervah / MaziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin