8.bölüm

1K 43 3
                                    

Belimde duran eli biraz daha öne gidip karnımı okşamaya başladı rahatsızla kıpırdanıp kalkmak istedim ama beni daha sıkı kavrayıp yine kulak hizama getirdiği dudaklarıyla sözlerine devam etti.

O günler için çok sabırsızlanıyorum.
Sözleriyle kıpırdamayı bırakıp gözlerim gözlerine kilitlendi. Aşık olduğum hareleri. İlk andan beri birbirinden kopamayan iki göz. Onun sevgisini gözlerine bakınca çoğu zaman hissettim ama o gözler zamanla yakmaya yıkmaya başladı. Çünkü o bakışlar her zaman aşkı sevgiyi getirmedi, aşk ve sevginin yanında korkuyu da getirdi.
  Geçen birkaç dakikanın ardından bırak diyip ayağa kalktım. Onunla hiçbir göz teması kurmadan merdivenlere doğru hızlı bir şekilde giderken birazdan çıkarız dedi. 
Yatak odasına girmemle tuttuğum nefesimi verip aynada kendimle göz göze geldim. Verdiğim nefesle beraber gülümseyerek kapının arkasından çıkıp aynanın önüne geldim.
Deliriyorum galiba:):):)
Ay napıyosun afra kendine gel. Gülümsemekten kızarmış yanaklarımı tokatlayıp lavaboya girdim ve elimi yüzümü yıkadım. Onu gerçekten seviyorum ben galiba ama oğlumu ve kendimi düşünmek zorundaydım. Biz bu hayatta yabancıydık bu hayat hem çok şahşalı hem de çok tehlikeliydi. Burda ayakta kaldığın sürece herşey çok güzeldi peki yA düşersen, düşersek ne olacaktı . Ben hep aklım keremde gezemezdim ki, elim istemsizce karnıma gitti yA hamile olursam. O zaman ne yapardım ben hayır hayır mantıklı düşünmek zorundaydım.  Ben çocuklarımı düşünmek zorundaydım her anne gibi.

Lavabodan çıkıp dolabın önüne geçtim acaba ne giysem? Beyaz sade bir gömlek, uç kısmı volanlı üst tarafı kalçayı saran dizlerimin üstünde biten eteği ve beyaz ucu sivri topuklu ayakkabı giymeye karar verdim. Beyaz ayakkabı benim vazgeçilmezim olabilirdi galiba. Çünkü her marka ve modelden vardı beyaz ayakkabının. Alparslan'da benim o kadar rengin arasından hep beyaz giymemi seviyordu. Yani bana sevdiğini söylememişti ama hissediyordum o da bana çok yakıştırıyordu beyazı.

Lavabo da işimi bitirip aşağı indim. Yemek masası toplanmıştı Alparslan'a baktığımda ise evin içinde bulamadım. Burda çalışan Nergis hanıma sorduğumda dışarı çıktığını söyledi. Nereye gitmişti yine bu adam. Dışarı çıktım ama nerdeydi ki? Bahçede kimse yoktu sadece araba vardı. Biraz arka taraf garaja doğru yürümeye başladım , tam sağıma soluma bakarken sinirli bir şekilde garaj tarafından geldiğini gördüm ne olmuştu yine. Olduğum yerde beklerken hızlı ve sinirli bir şekilde telefonda konuşarak akşam geliyorum ben gelmeden hallet dedi ve telefonu kapattı. Aramızda yok denecek kadar bir mesafe varken bu halin ne dedi. Gözlerine bakıp ne varmış halimde dedim. Sence de  biraz fazla değilmi dedi. Sakin ve kendimden emin bir tavırla hayır dedim. Gözlerime öylemi der gibi bakıp ciddileşti ve ben çıkarmadan sen çıkar yoksa ben çıkarırsam sakin kalmam, en iyi sen bilirsin dedi. Beni böyle tehdit etmesine sinir oluyordum bende sinirle hayır çıkarmayacağım dedim. Ben daha ne olduğunu anlamadan eyvallah diyip sırtına attı. Girdiğim şoktan çıkıp ne yapıyorsun hayvan herif indir beni hemen ,indir diye çırpınmaya başladım. O ise kalçama bir şaplak atıp beni zorlama dedi ve hızlı bir şekilde eve girip yukarı çıktı. Öyle bir tutuyorduki gram yerimden oynayamıyordum. Odaya girip kapıyı kilitledi ve beni yatağa attı bildiğiniz, ben kendimi toparlayana kadar nerden aldığını bilmediğim bir siyah pantolonla geldi. Anladığım olayla kaçmak isterken belimden tutup tek hamlede eteğin belini açıp indirdi ve pantolonu giydirip tekrar belini yaptı. Ben utançla bakarken hiç öyle kızarıp bozarma, daha önce görmediğim bir şey değil dedi. Ben utancımdan bir şey diyemezken elimi tuttu, beraber arabaya bindik ve yola çıktık ben cama doğru bakarken o da konuşmadan arabayı sürdü.
Konaktan içeri girince gözlerim hemen keremi aradı ama göremedim ben etrafa bakarken Alparslan sedirde oturan anne babasına  selam verip keremi sordu. Gülsüm hanım nazlıyla yemek yapıyorlardı en son dedi. Aldığım cevapla bende mutfağa doğru ilerlemeye başladım. Gördüğüm manzara ile mutfak kapısında kalmıştım. Ne olmuştu buraya böyle, şoktan ağzımdan çıkan nazlı kelimesiyle kerem anne diye bağırdı tezgahtan kollarını açarak. Onun yanına gidip bana suçluluk ile bakan nazlıya döndüm. Şuan karşımda bildiğiniz beş yaşında bir çocuk vardı ben daha bir şey demeden açıklayabilirim dedi. Kerem de gülümseyerek anniiii dedi. Resmen mutfak savaş alanı gibiydi Gülsüm hanım burayı görse kıyamet kopardı her tarafta un ve daha bir çok bişey vardı ama anlamadığım bir şekilde yanık kokusu vardı. Keremi kucağıma alıp bu yanık kokusu ne dedim. Nazlı suçluluk ile bana bakıp yengeee ....... Anneme söyleme ama dedi ve ocağın üstündeki blender in alt haznesini çevirdi, bir anda dayanamayıp ne oldu buna dedim. Telaşla elini ağzıma koyup yenge biraz daha bağır istersen dedi. Onun hızlı hareketine ve telaşına kerem kahkaha attı, onun kahkahasına bende güldüm derken üçümüzde gülmeye başladık. Bizim kahkahamızı kesen şey ise Alparslan'ın noluyor burda demesi oldu. Üçümüzde bir an sus pus olmuştuk. Alparslan etrafı inceleyip havayı kokladı ve ne oluyor lan dedi. Benden bir cevap beklerken nazlı bir anda abi valla yanlışlıkla oldu dedi. Sizi beklerken sıkıldık ve biraz kurabiye yapmaya karar verdik dedi. Alparslan etrafa beş dakika bakıp olayı anlamıştı yanımıza gelip annem gelmeden burayı hemen eski haline çeviriyorsun dedi. Nazlı ama abi- diye devam edecekken hemen dedi ve yanıma gelip keremi kucağına aldı. Nazlı yengem bana yard- hayır onun işi var diyip bizi dışarı çıkarttı,Nazlıyı kirli mutfakla baş başa bırakıp. Ben ona dönüp kıza yardım etsem orayı tek başına nasıl temizleyecek dedim. O ise umursamaz bir şekilde artık ev işlerini öğrenme zamanı gelmedi mi sence onun için, hem sen onu değil kendini düşün o bir şekilde orayı temizler bir saate. Nasıl bu kadar emin oluyorsun dedim. Sadece kardeşimi tanıyorum dedi ve odaya girdik. Akşam yemeğinden sonra çıkarız dedi. Oh be gidiyorduk sonunda, düz bir sesle tamam dedim ve lavaboya girdim.

Mafyanın sidelyasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin