6

208 22 1
                                    


"Hoşgeldin." Dedi Draco içten bir sevinçle Ron'un elini sıkarak. Şuan onun ağzından çıkacak her kelimeye çok ihtiyacı vardı.

Ron'da aynı sevinçle Draco'nun elini sıkmış ve gülümsemişti. "Hoşbuldum Malfoy, nasılsın?"

"İyiyim, sen?"

"İyiyim. Beni soruyorsun ama merak ettiğin kişinin başkası olduğunu biliyorum."

Draco güldü. "Hadi ama, sende önemlisin benim için."

"Eminim öyledir."

Her zaman ki gibi Weasley ailesiyle birlikte yemeğe oturdu Draco. Kucağında ki Teddy'e yemeğini yedirirken, oğulları geldiği için mutlu olan Weasley ailesini izliyordu. Burada kendisi de Ron adına mutluydu ama o Harry'i de burada görmeyi isterdi.

Sohbetler oldu, Ron uzun uzun konuştu. Her konuşması Draco'yu daha da kedere boğuyordu çünkü istemeden Meksika'nın ne kadar kötü bir yer olduğunu söyleyip duruyordu.

Meksika'nın şehir içi çok güzel olsa da, kaldıkları yerde yaşanmazmış. Yemeklerini her daim şehirden tayin edemiyorlarmış, kaldıkları yataklar sertmiş. Ölüm yiyenlerin hepsi orada olduğu için onları yakalamak çok zormuş. Geneli toprak olduğundan gözleri hep tahriş oluyormuş, sadece büyücü değil, muggle'ların da orada savaşı çok oluyormuş üstelik hava bayıltıcı derecede sıcakmış.

Yani orada bir asker olmak dünyanın en zor işlerinden biriymiş.

Ron orada beş ay kaldıktan sonra Meksika'nın şehrine görev çıktığında oraya gitmek zorunda kalmış ve Harry ile böylece ayrılmışlar.

"Bir ara öyle büyük bir patlama olmuştu ki! Hemde gece vakti. Ölüm yiyenler biz onlara saldırmadan bize saldırdılar. Bu olay habere yansımadı. İki şehit verdik, Harry ile nasıl aniden fırladık bilemedik! O beni, bende onu korudum. Ama bir tane ölüm yiyenin büyüsünden koruyamamıştım Harry'i. Sol kolundan yaralandı ve aylarca hareket ettiremedi kolunu." Elindeki buttan büyük bir lokma aldı ve çiğnemeye devam ederken, "bir arada beni korumak için önüme atladı." Dedi. Yutkundu. "Canım arkadaşım, zaten kolu sakattı, birde üstüne günlerce hastane çadırında yatmak zorunda kalmıştı. Morfin bile etki edememişti acılarına... Bir ara-""

"Ron." Demişti Hermione yüzünde ki uyarı dolu gülümsemesi ile.

Ron başta anlamamıştı ama Hermione'nin kaş hareketi ile Draco'yu gösterdiğini fark edince, jeton yeni düşmüş gibi dudağını ısırmış ve hemen ardından "ama şimdi iyi." Dedi. "Yani iyi galiba."

Draco'nun endişe dolu gözleri ona döndü. "Galiba mı? Ondan haber almıyor musun?"

"Şey... Haber alamıyoruz."

"Nasıl haber alamıyorsunuz? Neden?"

"Görev bitene kadar mektup göndermemiz yasak. Aynı ülkede olduğumuzdan biz sizden daha çok izleniyorduk. Yoksa yerleri belli olur. İzlenmeseydik haber alabilirdik."

Draco daha da karamsar hissederek başıyla onayladı onu ve birdaha da konuşmalara katılamadı. Dokunsalar, yada 'iyi misin?' deseler hıçkıra hıçkıra ağlayacak gibiydi. 

Akşam evden en erken ayrılan da kendisi oldu. Hiçbir şey bilmeyen ve Draco'nun ağlamalarından korkan Teddy, o korkuyla ağlamaya başlamış, ikisi de salonun ortasında sarılarak uzun uzun ağlamışlardı...

Worthless WizardHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin