ZİŞAN & ARDİL
-Yalnızlığın ve Kaderin Girdabında-
🦂
Hayat, bazılarına yalnızca çıkmaz sokaklar sunar. Onlar, kaçtıkları geçmişin ağırlığı altında ezilen ve bir daha yolunu bulamayanlardır. Zişan Hanoğlu...
(Ortak bir bölümdür. Diğer bölümlerin aksine oldukça uzundur.)
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
🎞️ ~ SİİRT / PERVARİ ~ 🦂 Yürekteki düşlerin canlandığı anlar, her birimizin içinde taşıdığı umut ve hayallerin en güzel ifadesidir. Ancak bu düşler, birer birer hayal kırıklıklarıyla sarmalandığında, onları taşıyan kalpler ağır bir yük altında ezilmeye başlar. Hayatın akışı içinde kaybolan sevinçler, sevgi dolu anların yerini alır; ve bu değişim, bir anda karanlık bir yalnızlık halini alırdı.
Zişan, Botan'ın kudretli ve azgın sularına kapılmayı düşlüyordu. O sular, onu uzak diyarlara, bilmediği ve görmediği yerlere sürüklesin istiyordu. Fakat kendi içindeki acı öylesine büyüktü ki, Botan'ın hırçın dalgaları bile bu derinliği alt edemezdi. Yüreğinde bir volkan gibi patlayan acı, nehrin en çılgın akıntılarıyla bile yarışacak kadar güçlüydü.
Bir yanda ise Ardil vardı; hayatını, sönmeyen bir ateş gibi sürekli yanmaya mahkûm eden o adam. Zişan, gözlerinin önündeki bu adamın varlığına baktıkça, içindeki tüm yorgunluk ikiye katlanıyordu. Onunla her karşılaşması, her bakışı, acılarının üzerine tuz basıyor, hiç sönmeyecek yangınlar çıkarıyordu. Ve işte bu adam, onun imam nikahlı kocasıydı. Tanımadığı, bilmediği, adı zihninde bir gölge gibi dolaşan Ardil Kılıçlı...
Zişan, bakışlarını usulca Ardil'den çekti. Ardil ise dikkatle, sabırla onu izliyordu. Zişan'ın ne düşündüğünü o kadar merak ediyordu ki, bir anlığına bile olsa onun zihnine girebilmek, onun hislerine dokunabilmek için her şeyini vermeye hazırdı. Zişan'ın sessizliği, Ardil'in içindeki bilinmezliği daha da derinleştiriyordu. Kendi karanlıklarıyla boğuşurken, Zişan'ın aklının derinlerinde yankılanan o acı dolu fırtınayı anlamak istiyordu.
Ama Zişan'ın bakışları artık ona dönük değildi. İçinde taşıdığı fırtına, sessizliğinin ardında saklıydı. Her şeyden kaçmak isterken, onun içinden hiç çıkamayan bir acıyla baş başa kalmıştı.
"Nedir seni bu denli belirsiz düşüncelere sürükleyen?" Ardil, sesinde hafif bir merak barındırarak, karısı Zişan'a döndü. Sözleri, soğuk ve mesafeli bir tonla dökülmüştü. Zişan, gözlerini yavaşça Ardil'in üzerine çevirdi ve alaycı bir gülümseme ile yanıt verdi.
"Sensin" Zişan'ın meydan okurcasına dik bakışları, Ardil'in soğuk ifadesinin karşısında bir meydan okuma gibiydi. Genç adam, bu yanıt karşısında içindeki derin bir boşluk hissiyle donakaldı. Ne hissettiğini ifade edemeden, sadece susmayı tercih etti. Zişan, Ardil'in koyu kahverengi gözlerinden bakışlarını çekerek Botan'ın hırçın sularına yöneldi.
Gözlerinde biriken hüzün, sanki suyun üzerinde yüzen dalgalar gibi kıpırdandı. Zişan, içinde taşıdığı acıyı gizlemeye çalışsa da, bu soğuk karşılaşmanın getirdiği yalnızlık onu sarmalamıştı.