0.2

7 6 0
                                    

İyi okumalar💗

"Ya Güneş meraklandırmasana insanı söyle hadi"

"Su biz artık buralar da yaşamayacağız"

"NEE!! Şaka yapıyorsun değil mi? Buda diğer yaptıkların gibi büyük bir şaka"

"Suyum keşke şaka olsa ama maalesef ki şaka değil. Babamın işi sebebi ile tanışmamız gerekiyormuş bende hayır gitmeyeceğiz diyemezdim"

Gözlerimin karardığını, başımın döndüğünü hissediyordum. Güneş benim on yıllık arkadaşımdı hatta arkadaş değil kardeşimde diyebiliriz. Ve şimdi başka bir şehire taşınacaktı. Kalbimin yarısını söküp almışlar gibi hissediyordum. Fakat elimden hiçbir şey gelmiyordu.

"Hangi şehire taşınıyorsun? Bari İzmir'e yakın bir şehire taşının"

"Su biz Paris'e taşınacağız"

Paris Güneş'in gitmek istediği ülkeler arasında birinci sıradaydı. Onun adına çok sevinmiş ve mutlu olmuştum. Fakat Güneş artık yakınımda olmayacaktı. Benim uzağımda olacaktı. Gözlerimin dolduğunu hissettim. Ve daha fazla dayanamadım gözyaşlarım gözlerimden birer birer düşmeye başladı. Güneş ise bunu fark etmiş ki yanıma geldi ve bana sıkıca sarıldı

"Su hadi nolur üzülme hem bana E-posta ile mesaj yollarsın. Ve bende sana yollarım. Yada görüntülü konuşuruz ama yazmanın ikimize de daha iyi geleceğini düşünüyorum"

E-posta yazma fikri güzel bir fikirdi. Ve Güneş'in dediği gibi konuşmaktansa yazmanın bize daha iyi geleceğini düşünüyordum. Ama gene de bu durumlara gelmek yerine her gün okulda sohbet etmeyi tercih ederdim.

"Su? "

"Evet?"

"Üzülme lütfen son günümüzü böyle geçirmeyelim hem yaz tatilinde İzmir'e babaannemin yanına geleceğiz birbirimizi gene göreceğiz"

"Tamam zaten yapabilecek bir şeyde yok ama bana söz ver Güneşlik eğer yaz tatilinde İzmir'e gelmezsen küserim ve artık beni dövemezsin"

Şakaya vurmaya çalışıyordum.
Ama bir yanım hala buruk ve mutsuzdu içimden 'En azından Türkiye'de olsalardı' diye geçirmeden edememiştim. Ama bugün Güneş'in son günüydü ve bunu üzülerek geçirmek istemiyordum.

"Söz veriyorum yaz tatillerinde geleceğim. Ama beni kim dövecek diye dert ediyorsan hiç üzülme o işi Ece benim yerime halleder"

"Son günü nasıl geçireceğimiz hakkında bir fikrim var mı? "

"Tabiki var. Sen beni ne sandın? Bugün 3391 kilometre filmini izlemek için sinemaya gideceğiz"

"Cidden mii!! Hadi ya ne duruyoruz gidelim"

Biz konuşurken sipariş ettiğimiz atıştırmalıkların yarısını bitirmiştik. Diğer yarısını da çabucak bitirip kasaya doğru ilerledik. Kendi yediklerimizi ödedikten sonra kafe'den çıktık ve karşıya geçerek otobüs durağına vardık. Uzun bir beklemenin ardından sonunda otobüs gelmişti. Otobüse binerek Alışveriş merkezine gitmeyi planlamıştık. Yollar kapalıydı ve trafik vardı. Zar zor ineceğimiz durağa gelmiştik. Kendimizi otobüsün basık ve sıkıcı havasından dışarıya attık. Yaklaşık on dakikamız vardı on dakika sonra film başlayacaktı. Girişteki güvenliği geçtikten sonra sinemanın bulunduğu üst kata çıkmaya çalıştık. Benim yürüyen merdiven fobim olduğu için bu biraz zor olmuştu.

"Suyum elini ver ve at ayağını merdivene bu kadar"

"Hayır gene bacağım ayrılacak ve düşücem"

"Su hadi ama filmi kaçıracağız beş dakika kaldı"

"Off tamam elimi tut ve aceleci davranma lütfen korkuyorum"

Güç bela yukarı çıktığımızda koşturarak sinema alanına ilerledik. Neyse ki biletleri Güneş internetten almıştı da biletler ile uğraşmak zorunda kalmamıştık. Bizde patlamış mısır ve içecek almak için yiyeceklerin satıldığı büfeye benzer standa doğru ilerledik oradan da patlamış mısırlarımızı ve içeceklerimizi almış ve filmin yapılacağı salona adımlamıştık. İçeriye girdiğimizde duvarlar ve yerler mordu.Buda Güneş'in en sevdiği renkti. Sinemayı şimdiden sevdiğini düşünmeye başlamıştık Biletlerimizde koltuk sıramız yazıyordu bilete ki uyarak koltuklarımıza oturduk ve filmin başlamasını beklemeye başladık. Filmin

4 saat sonra

Sonunda dışarıda ki işim bitmişti.Apartmana girmiştim ve merdivenleri çıkıyordum. Evimin bulunduğu kata ulaştığımda çantamı açıp anahtarımı aramaya başladım.Evden apar topar çıktığım için anahtarımı çantama koymayı unutmuştum.
Zile bastım ve beklemeye başladım bir kaç saniye sonra kapı açılmıştı.

"Hey cüce ne oldu suratın beş karış"

"Bana cüce deme salak"

"Abin ile düzgün konuş cüce "

"Abi git başımdan zaten sinirliyim Güneş artık bu ülkede yaşamayacakmış"

"Neden?!"

"Babasının işi sebebiyle Paris'e taşınacaklarmış"

Güneş'ten bahsederken boğazıma bir yumru oturuyordu ve orada öylece kalıyordu. Odama gittim ve çantamı yere fırlatarak kendimi yatağa attım. Çok mutsuz ve üzgün hissediyordum. Bir kaç dakika sonra kapımın tıklanma sesi doldu kulaklarıma. Abim olduğunu kapı tıklatışından anlamıştım. Kesin yanında da annem vardı.

"Girin"

Kapı açıldı ve tam da tahmin ettiğim gibi abim ve annem kapıda dikiliyordu.

"Abim özür dilerim öyle dediğim için"

"Ben kızdım annem ona sen üzülme"

2. Bölüm sonu
Nasıl olmuş umarım beğenirsiniz. Kitap ve karakterler hakkındaki düşünceleriniz neler?

Diğer kurgularımı okumayı unutmayın!!!

Düşüncelerinizi yorumlar kısmında belirtirseniz ve minik yıldıza basarak oylarsanız beni çok mutlu edersiniz

Hoşçakalın, mutlu kalınn<33💗

Hoşçakalın, mutlu kalınn<33💗

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Öpüldünüz💗

Bir E-posta meselesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin