Dershaneden çıkmış eve gitmek için ilerliyordum. Düşüncelerimi kafamda toplamaya çalışıyordum. En zayıf noktamdan vurulmak üzereydim belkide çoktan- sakın sakın at bunları kafandan diye geçirdim içimden. Neler oluyordu bana ya anlamaya çalışırkan kendimi kendimle belkide diye dalga gecerken buldum! Aklıma o satırlarım geldi onun kargaşında hayat bulduğumu yaziyordum aslında not defteri olan ama benim karalamalarımı yaptığım deftere.
İsim aynıydı!..
Yazarkende aklıma gelmişti ama olmayacağına çok emin olduğumdan yani daha doğrusu kendimi bildigimden imkansızdı...
Bi isim benzerliğiyle kalmıyordu bu durum kendi manifestimi yapmıştım.777
Sadece bi kitab karakterinin bende bıraktığı iz, aslında beni kendime getiren ve hayatı sorgulamalarımı onaylayan bi kitaptı bu. Yapmacık bi kitapta degil gerçek bir kişinin ağzından gerçek hayata ve kaybedenlere atıf edilmiş bir kitaptı.
Bırak kitabı dedim birden...
Otobüs durağına gelmiştim. Durakla dershane arasında biraz mesefe vardı. Yürümem gereken bi mesafe. Mesafe az olduğundan yürüyebiliyordum. Gerçi az olmasada yürüyordum ben. Dershaneden erken çıktığım zamanlar yürüyerek eve gitmeyi tercih ederdim.
Durak çok kalabalıkta bu kadar insan bir otobüse binemezdik. Beklemek istemedim. Canıma minnet dedim ve yürümeye devam ettim. Bir yandan en son sabah aceleyle dolayıp kot çeketimin cebine koyduğum kablolu kulaklığımı çıkarttım. Telefonuma taktım ve rastgele bi şarkı açtım.
Kulaklığımı takmış enfes müzikler eşliğinde kaldırımda ilerliyordum. Aklıma takılan şeyler vardı ama düşünmek istemiyordum. Kendi düşüncelerimden kaçtığımda hep bi şeyler dinlerdim.
Hava kararmak üzereyken eve varmıştım. İçeriye girip selamlaşma yani hesap verme faslını atlamak istiyordum. Kapıyı açtığımda annemin sesi mutfak tarfından " kızım sen misin " diye geldi. "Evet benim." dedim, kapıyı kapatıp liseden kalma siyah rugan botlarımı çıkartırken. Ayıcıklıklı panduflarımı ayağıma geçirip odama doğru ilerlerken annemin " bu akşam yemeği biraz geç yiyece-" daha sözünü bitirmeden "tamam anniş ben odamdayım." diyip kestim sözünü. Çantamı çalışma masama bırakıp kot çeketimi de çıkarıp üzerine koydum. Sonra kendimi olduğum gibi attım yatağıma. Tek isteğim derin ve deliksiz bir uykuydu.
...
Yatağımda bi titreme hissettigimde elimle yastığın altına elimi götürüp gezdirerek telefonumu aradım. Bulamayınca gözlerimi aralamaya çalıştım. Uyanmak istemiyordum. Titreme bittiğinden uyumaya devam edip boşverdim.
Kısa bi süre sonra tekrar aynı titremeyi hissediyordum. Bu sefer nerden geldiğini anlayıp altımda kalan telefonumu almak için oturur pozisyona geldim. Gözlerim hala kapalıydı telefonu elim ile
bulduğumda ise zaten oturur pozisyonda olan kendimi yatağa attım. Kafam tekrar lavantalı yumşatıcı ile yıkanmış enfes kokan yastığımla buluştuğunda gözlerimi aralayıp telefonum ekranına baktım.Arayan Özgündü!
Telefonu açıp kulağıma götürdüm. " Alo." dedim, uyku sersemi olduğumu pekte belli ederek." Bu akşamki denemenin kritiğini yapacaktık, deneme saatinde de başlıyorum ben diye yazdım cevap vermedin yoksa artık denemeleri bensiz mi çözüyorsun? Aşk olsun kuzu yaa bak çok alındım." Özgün de benim gibi çok konuşurdu. Ama ben daha çok... Özgünü dinlerken uyumaya devam ediyordum ki birden " Deneme!"diye irkildim. Doğru ya bu akşam deneme akşamıydı. "Uyumuşum Özgün" dedim. Saat çok kaç ki daha, geç mi?" derken bir yandan da odamın ışığını yaktım ve gözlerimi masamdaki saate, aslında kronometre ama kullanılmadı zamanlarda saati gösteriyordu, çevirdim saat 23'ü geçiyordu. Özgün "23.15" dedi ve "de sen denemeyi çözerken mi uyuya kaldın?"diye ekledi. "Hayır aşkomm akşam üstü eve geldiğimde yemeğe kadar biraz uyuyayım dedim ve sonuç." Ve de daha uykum vardı. "Hmm. Anladım aşkomm o zaman hadi bi yüzünü yıka denemeni çöz ben de daha yatmam zaten eksik konularım var onları çalışıp sorularını çözeyim. Sonrada kritiğimizi yaparız. Tamam mı aşkoo." Tam depresyona girip kendimi yataklara vuracam bi daha kalkmamak üzere bu çocuk bana engel oluyordu. "Uykum var ama daha-" diye uzun mırlamalı bi cümle kuracaktım ki sözümü kesti ve " İtiraz istemiyorum kuzuu. Bugün o kritik yapılacak!" Özgünle birbirimize sadece samimi ve ciddi olduğumuz, genellikle yalnız ya da birbirimize destek olmak isteğimiz zamanlarda, zamanlarda "kuzu" diye hitap ederdik. Diğer zamanlar da ise aşko kelimesi en birincil hitap şeklimizi oluştururdu. Evet biz birbirimizin aşkosuyduk tam anlamıyla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözlerinin Gülüşünde Aşk
Cerita Pendekbir düşünce yazısı🍷 Yazılması yerine yaşanması gereken şairinden habersiz imkansız şiir~