Ayaklarım benden izin almadan koşuyordu... Ama nereye? Bilmediğim bu karanlık sokaklarda tek işitebildiğim şey, yabancı adamın adımlarıyla benim adımlarımın birbirine karışmasıydı.
Birkaç metre ardımda...
Nefesim kesiliyordu, diz kapaklarım çökmemek için kendini zor tutuyordu. Fakat korkum her şeyden güçlüydü. Şu an beni yaşatan, koşturan duygum. Hiç yanımdan ayırmadığım fotoğraf makinem ben koştukça göğsüme çarpıyordu. Her bir çarpışında göğüs kafesimde eko yapıyordu. Ben adım attıkça, içimdeki korku da artıyordu. Aniden böğrüme giren acı gözlerimi kısmama neden oldu. Adımlarım seyirdi.
Bunu fırsat bilen adam, büyük bir adımla aramızı kapattı ve elleriyle ağzımı sardı. Çırpındım, karanlık sanki beni içine doğru çekiyordu. İçinde ölüm korkusu olan bir karanlık... Çığlık atmaya çalıştım, ses tellerim şiddetli bir şekilde titredi fakat o siktiğimin eli sesimin boğuk çıkmasına neden oldu.
"Şşş, sessiz ol gabacha..."
Kalın sesinin sakin fakat aynı zamanda korkutucu bir tonu vardı. Beni ölümle tehdit ediyor gibiydi. Bu durumda nasıl sessiz olabilirdim ki? Bütün gücümle çırpınıyordum fakat beni salmıyordu.
Aniden gelen bir dürtüyle dişlerimi adamın esmer tenine geçirdim. Öyle bir ısırmış olmalıyım ki adam bir anda ağzımı rahat bıraktı. Tam büyük bir çığlık atacaktım ki, adamın beni itmesiyle bir sinek gibi sırtımı duvara çarptım. "Agh!" aniden gelen acıyla dizlerim artık dayanamadı ve kalçam tozlu yerle buluştu.% 0 enerji, %100 korku. Korkudan ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Dişlerim kendiliğinden kenetlendi.
Adam yanıma doğru kendinden emin adımlar atmaya başladı. Her attığı sert adımla bana verdiği korkuyu arttırıyordu. Mavi gözlerim onun bal hareleriyle kesişti. Çok soğuk ve sinirli bakıyorlardı. Beni öldürecek miydi? Ama öldürse bile her şey benim suçumdu. Görmemem gereken bir şeyi görmüştüm ve şimdi sonucuna katlanıyordum.
Adam yanıma yaklaştığında kemerini çıkardı ve yanıma çömeldi. Sert elleri hızlı bir şekilde kemerle benim bileklerimi bağladı. Aynı bir kelepçe gibiydi. Elleri benimkine nazaran soğuktu. Çok soğuk... Bileğimde sarılı duran kemerini ellerimi kullanamayacağım kadar sıktı. Ayağa kalkmaya çalıştım fakat elleri omzuma baskı yaparak geri oturmamı sağladı. Son çare ile tekme atmaya kalkıştığımda ise bacaklarımı kendi bacağıyla yere bastırdı. Artık nefeslerim çok sık ve sığdı. Ölüm korkusu beynimi sarıp sarmaladı. Ellerim korkudan titriyor, yavaş yavaş uyuşmaya başlıyordu. Kalbim sert bir şekilde atıyor, göğüs kafesimde yankılanıyordu. Artık çaresizdim, adam beni yakalamıştı.
Göz yaşlarım her şeyi buğulu görmeme sebep oldu. Esmer adamın sinirli yüzü karanlıkta zaten zar zor görünüyordu. Adam cebinden bir şey aramaya başladı. Beni öldürmek için silah mı arıyor? Mavi gözlerimi kapatıp ölümü beklerken ağzıma bastırılan ıslak bir mendilin burnuma yaydığı keskin koku ile beynim kendini kapattı. Karanlık beynimi bir canavar gibi ele geçirip kaslarımın rahatlamasını sağladı. Sanki biri beni sıcak bir kucağın içine çekmiş gibiydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KESİŞİM
Teen FictionGenç bir gazeteci olan Dalga, Meksika'da uyuşturucu kullanımının artması üzerine araştırma yapmak için Meksika'ya gider.