Aleki I

21 0 0
                                    

Gün 1: Zar Düştü

Aleki dünyaya bir zar küpü olarak gelmişti. Zar her zaman küp değildi sekizgen ve otuz ikili zarlar zindan zindan ve daha çok zindan oyununda kullanılıyordu. Eğer öyle bir oyun olsaydı kullanılırdı sakıncası yoktu.*1  Zaten kimin urundaydı, bir kenara fırlatılabilirlerdi. Köşesi olduğu müddetçe durabilecekti.

*1 Zarda gelen sayıların büyüklüğüne göre hamle yapılan bir kutu oyunu.

Gitmek çok istemişti ama tükenmez kalemlerin başlarında mürekkebi kağıda ileten misket yapı gibi değildi. Küplerin köşeleri vardı ve Aleki ölerek bedelini ödeyecek bir yarına sahipti. Birden yediye kadar tüm rakamların yer aldığı zar sadece tek bir yerde kırmızılığa aitti. Tek bir. Beyazın üzerinde siyahlıkların çukurları doldurduğu ve yalnızca tek seferliğine kırmızı.  Rokoko dönemine ait yağlı boya tablosu ten renklerini gerçekçi göstermek için tuvali ilk yeşil boyayla boyar sonra ten rengi yerleri turuncuyla karıştırarak elde edilirdi. Aleki gerçekçi bir kırmızılıktaydı. Düşündü. Elindeki zarı masanın yanındaki boşluğa bıraktı masanın üzerine bırakmak yerine. Zar yere düştü. Saç derisi anlam veremeyeceği şiddetle kaşınıyordu, bugün aynı şekilde sağ bileği de kaşınmıştı. Kafasını kaşıdı, tırnaklarıyla kazımaya çalıştı. Zar yere düşmüştü, zar tam kırmızı noktada durmuştu. İğrendi yerdeki kırmızı noktayı ve tırnakları arasındaki kırmızı saç derilerini görünce. Yere düşen zarı, zara düşen kendisini almak için eğildi tırnakları arasında pisliklerle. Başı yer çekimi ivmesine karşı koyarken gözlerinin bebekleri masanın yıpranmış ayaklarını gördü, ürktü, yedi, iştahla bitirdi. Masa değersizdi ve yalnızca cümlenin başındayken büyük harfle yazılırdı, masa ağırlığından hareket edemezdi. Sadece kendi ağırlığından değil başka kimse onu düşünmediğinden, "Benim şu kitabım bir şurada dursun mu?" diye sorulmadığından ve sorulsa hayır diyemeyeceğinden. Hareket etmeyi düşünse ederdi. Fakat masa kendi yükünü taşımaktan düşüncelerini davranışa geçirecek vakti bulamıyordu. Elini uzattı, yer çekti; zar aldı. Un ufak oldu zar. Zar var olmayı hiç düşünmediğinden yok oldu. Aleki bir zar küpü olarak yaşamayı düşündü fakat insan olarak doğdu, insan olarak yaşamayı hiç düşünmeden.  Yirmi bir kez gözyaşı akıttı. Yirmi bir kez ölmek istedi ve bir kez yaşadı.

Masanın başında, ayaklarına yakın olmadan sandalyesi üzerinde yeteri kadar boşa vakit geçirmişti. Uykusunu almıştı, derste bir maymunla evlenme rüyalarına dalarken. İnsanların maymunlardan farksız olduğunu kanıtlamak için atacağı ilk adım bu olacaktı. Kendisi hariç tüm insanlıktan nefret ediyordu çünkü karşısındaki kişinin düşünceleri gerçeği ifade etmiyordu ve etse de asla anlayamayacaktı. Kendisinden daha çok nefret ediyordu çünkü kendi gördüğü ve özümsediği düşünceler daha karmaşıktı ve ifade ettiği gerçekler korkunçtu. Bir insanı en kısa sürede bir cam şişeyle dört dakika elli saniyede nefessiz bırakabileceğini biliyordu ya da sallıyordu. Kandırıyordu. Sonuçta insanlar maymunlardan farksızdı. Cuma, cumartesi ve pazardan sonra pazartesinin hiçbir zaman gelmediğini anlayınca kendi gerçekliğinde dönmek ve durmamak arasında kendi seçimi dışında var olmak zorunda kaldı. Sıkıştı, ezildi, canı yandı; kendini tuvalete kilitleyip öğle arası bitene kadar dans etti. Kim hayır diyebilirdi zaten çokça isminin garip olduğunu ve gereksiz olduğunu duyuyordu. Bazen duymuyordu çünkü kimse ona seslenmiyordu. Üç yıldır derslerine giren en sevdiği öğretmeni sadece üç kez ismiyle seslenmişti. İki kez sınav kâğıdının notunu söylemek için art arda sınıftakilerinin arasında kaybolan a, l, e harflerinden kendi adını seçebilmiş; birinde merdivenlerden inerken hocası yanına çağırmıştı. "Arkada kalıyorsun." Bir yıl sonra hocasının ne demek istediği yüzüne çarpmıştı.  Sonuçta o küllerinden tekrar doğamazdı ve insanlığın sonunu getirmeye çalışırken dünyayı genetik bir hastalıkla kurtaramazdı.*2  Belki sadece kendi hayatına son verebilirdi çünkü ailesi ona insanlara zarar vermenin kötü bir şey olduğunu öğretmişti. Cinnet geçirecek iki yüz on yedi numaralı bir Overlook otelinde yaşamıyordu ve çocuğu medyum değildi.*3  Çocuğu bile yoktu. Bir keresinde rüyasında kendi çocuğu ona onu doğurmaması için yalvarmıştı ama o doğurmuştu; rüyanın en sonunda kızı, kendini salonda lambanın çapraz köşesinde, nasıl astığı aklına yatmayan bir şekilde, asmıştı. Rüyasındaki kızı için yıllarca çok üzüldü. üzülmüştü Şimdi de hiç doğmamış kızı için üzülüp ışığı kapattı. Şimdi, geriye bıraktıklarıyla beraber en uzun geceye daldı. 21 Aralık. Yatmadan önce annesine iyi geceler dedi ve sarıldı.

*2 Dan Brown'un Cehennem kitabına atıfta bulunulmuştur.

*3 Stephen Hawking'in Medyum kitabında geçen otel: Overlook.

Aleki Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin